Tüm bölgeyi ateşe atabilecek bir felaketin önlenmesi için bir an önce harekete geçilmeli.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Dünya gün geçtikçe azalmak bir yana dursun tarafların şiddet türü, miktarı ve hatta müdahil olanların sayısı açısından 'katmerlendiği' bir dönemden geçiyor.
'Dehşet dengesi' ifadesi bir yana her diplomatik hamlenin 'boşa' düşürülmesi ve sürecin akamete uğratılması için deyim yerindeyse elbirliğiyle çalışılıyor.
Peki İran'ın 20 Haziran 2025 Cuma günü Cenevre'de nükleer müzakereye' dönme açıklamasına rağmen 'sular neden durulmuyor' sorusu ise bu durumda gayet yerinde ve ayarında bir soru olarak karşımıza çıkıyor.
Hatta İran Dışişleri Bakanı, İsrail saldırılarını durdurana kadar ülkenin görüşmelere dönmeyeceğini belirterek bu durumun garipliğine dikkat çekiyor.
Gelin bir bakalım Cenevre nükleer görüşmelerine katılma beyanı sonrasında kim, neyle, nereye, ne kadar saldırmış, kim nereye, ne göndermiş?
Hangi 'gizli eller' sürece müdahil olmuş diye mevcut duruma bir göz gezdirdiğimizde 'çarşı gerçekten karışmış.

Füze atışları durmak bir yana artıp 'stratejik' vuruşlar sıklaşıyor.
İran tarafında ise Hayberşekan füzelerinden oluşan bir saldırıda 20 füzeden 9'u hedefini vururken %45 isabet oranı yakalandığı belirtildi. Saldırıda, Tel Aviv Borsası, Beer Sheva İstihbarat Merkezi ve Soroka Askerî Hastanesi hedefleri isabet alıyor.
İran'dan ise İsrail'e başka bir uyarı geldiği söyleniyor; "Dimona Nükleer Tesisi'ni tahliye edin, bugün çok daha güçlü saldırı olacak".
Hatırlayalım Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İran'a destek verilmesi hususundaki soruya cevaben verdiği "İran'daki Buşehr nükleer tesiste 250 Rus çalışıyor. Bu sayı 600'e de çıkabilir. Bir yere de gitmiyoruz. Bu İran için bir destek" ifadesinin üzerinden daha 24 saat geçmeden İsrail'in Rus uzmanların çalıştığı İran'ın Arak bölgesindeki nükleer reaktöre saldırdığı söyleniyor.
O sırada Çin'e ait iki elektronik istihbarat gemisi olan 855 ve 815A'nın Basra Körfezi'nde olduğu haberi düşüveriyor.

Ha keza diğer tarafta da Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri'nin askeri kargo uçakları ile gece boyu İsrail'e Arrow hava savunma sistemleri için mühimmat sevk ettiği bildiriliyor.
İngiliz uçak gemisi Queen Elizabeth'in Süveyş Kanalı'ndan geçtiği belirtiliyor.

Kuzey Kore'nin ise 'ortalık yangın yeri' değilmişçesine askersiz ve insansız bölgeye 100 Katyuşa attığı haberi geliyor.
Dehşet dengesinin tarafları artarken 'şiddet sarmalı' ve 'diplomatik temasların' eş zamanlı yürütülerek füze stokları bağlamında 'lojistik sıkıntı' mevzuu her atışın maliyetinin yüzbinlerce dolar olduğu söylemleri ile beslenerek taraflara baskı yaratıldığı görülüyor.
Bu noktada 'zaman mefhumu' olarak taraflara Amerika Birleşik Devletleri'nin dahil edilmesinde '2 hafta' süresinin verilmesi ise yaklaşan NATO Zirvesi'ni düşündürüyor.
