
Elindeki bir poşet ilacı masaya döküyor,
Komisyon üyelerine isyan ediyor...
"Biz akıl hastasıyız, biz aklımızı yitirdik...
Arkadaşlarımız intihar ediyor.
Fentanil dahil tüm psikiyatrik ilaçlarla yaşıyoruz" diye bağırıyor.
Soykırım aynı zamanda çıldırtıyor.
Mesele çok basit aslında...
Siyonist doktrin zihinleri yakıyor.
İzlediğim üç videodan sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim...
Birinci video giriş...
Bir okulda küçücük çocuklar büyük bir heyecanla Filistinlileri nasıl öldüreceğini, Mescid-i Aksa'yı yıkıp Süleyman Mabedi'ni inşa etmenin kendisi için kutsal bir görev olduğunu anlatıyor.
Sınıftaki çocuklar çılgınca alkışlıyor. Öğretmenleri, sınıftaki ziyaretçiler çocuklardan hep aynı cevapları alıyor...
Onları kutluyor...
Tabii ekilen tohumlar böyle olunca ikinci videodaki gelişme bölümü de bir o kadar ürkütücü oluyor.

Zira ikinci videoda bir İsrail askeri "Gazze'de 60 bebek öldürdüm. Onlar çocuk değil, terörist. Bununla gurur duyuyorum" diye konuşuyor.
Sonuç da yazının başındaki durum...
İsrail Meclisi'nde askerlerin psikolojik sorunlarının tartışıldığı komisyonda masaya poşetle ilaç döken asker, Gazze'de yaşadığı travma sebebiyle "Biz akıl hastasıyız, biz aklımızı yitirdik" diye ağlıyor. Aslında Siyonizm ne kadar daha çocukluktan itibaren zihinlere "Onlar 'Goyim' yani 'Hizmet hayvanı' Ya hizmetçimiz olacaklar ya da ölecekler" diye tohumlar ekse de İsrail de büyük bir travmaya doğru sürükleniyor... İtalya-İsrail maçında tribünlerin marş boyunca ıslık çalması, futbolcuları protesto etmesi dünya vicdan hareketinin yansıması ortada... Siyonizm kaybediyor.
Holokost endüstrisinin özenle inşa ettiği algı duvarları birer birer yıkılıyor. Ancak hemen zafer kazanmış gibi sevinmek için çok erken... Zira bu çok uzun soluklu bir mücadele... Siyonizm'i kazdığı mezara gömmek için zihinsel üstünlüğü ele geçirmek, elde tutmak önemli... Bunun için başta Gazze'deki direniş olmak üzere bu meseleyi ele alan filmler, romanlar, söyleşiler, şiirler, şarkılar olmalı... İnsanlık bu soykırımcı zihniyete karşı her daim teyakkuzda olmalı. Zira Netanyahu'yu sindirebilecek tek bir şey varsa o da Nazi muamelesi yapılması olacaktır... İnsan hafızasının unutkanlığına güvenen "Naziyahu"ya bu sevinci yaşatmayalım... Uluslararası Ceza Mahkemesi'ndeki süreci de yakından takip edelim. Gündemde tutalım. Unutmayalım Srebrenitsa Soykırımı sonrası "Bilge Kral" Aliye İzzetbegoviç "Unutulan soykırım tekrarlanır" demişti...

"ALMANYA SAKSININ YANINDA"
Açık söyleyeyim...
Alman gazeteci Reichelt'in mesajını görünce "Resmen canlı canlı gömmüş. Üstüne de toprak atmaktan çekinmemiş" diye düşündüm.
Biliyorsunuz Mısır'da Gazze Barış Zirvesi yapıldı.
Masada Türkiye, ABD, Mısır ve Katar iyi niyet beyanı imzaladı.
Alman gazeteci de oradan bir fotoğraf paylaşıp şöyle yazdı:
"Eğer birileri hala Almanya'nın dünyadaki yerini merak ediyorsa saksı bitkilerinin yanında, en arkada"
Şimdi muhalefetin uzun süredir yeni Türkiye'yi küçümsemek için kullandığı bir söylem var.
"Almanya bizi kıskanıyor!"
Şimdi Alman gazetecinin mesajını bir düşünün, bir de CHP'nin "Gölge Dışişleri Bakanı" İlhan Uzgel'in son açıklamasını...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mısır'daki masada oturması belli ki kimyasını bozmuş...
Uzgel'in "AK Parti iktidarının ateşkesi bir Hamas zaferine çevirmeye çalışmasından çok rahatsızım. Sen gidip, 1200 İsrailli vatandaşı öldürüyorsan bu savaş ilanıdır" ifadesinin takdirini siz yapın.
Zira iktidarda CHP olsaydı Uzgel'in İsrail'e yönelik politikalarının ne olacağını tahmin etmek için kahin olmaya da gerek yok...
Bu arada Almanya demişken Türkiye'nin Almanya'ya TOGG ihracatı başladı. Türkiye'nin milli otomobili dünya otomobil endüstrisinin kalbinde Almanya'da bir meydan okuma içinde...
Hadi ben de trolleri biraz sinirlendireyim.
"Almanya bizi kıskanıyor" mu bilmiyorum ama Almanya Şansölyesi Merz'in Mısır'da saksının kenarında otururken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kıskandığı muhakkak...
Zira Erdoğan önümüzdeki dönemde Rusya-Ukrayna barışı için de ağırlığını kullanacaktır. Hatta Pakistan-Afganistan çatışmalarının durdurulması için de bir arabuluculuk talebi gelirse şaşırtıcı olmayacaktır...

CHARLIE KIRK MADALYASI MESAJ MI?
Trump ve Charlie Kirk...
İkisi de suikasta uğradı...
Siyonizm Trump'ın kulağına kurşundan küpe taktı.
Bu suikast girişimine sert tepki gösteren, Cumhuriyetçi aktivist Charlie Kirk, suikastla öldürüldü.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail dönüşü ayağının tozuyla 10 Eylül'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Cumhuriyetçi aktivist Charlie Kirk'e gıyaben "Başkanlık Özgürlük Madalyası" verdi.
Bu madalya ABD'de verilen en yüksek sivil onuru temsil ediyor.
Bu açıdan dikkat çekici...
Zira Netanyahu İsrail ziyaretinde Trump'a altından bir güvercin heykeli hediye etti. Trump, İsrail Meclisi'nde "Bibi'ye bir af çıkarın" diye mesaj verdi. Ama döner dönmez verdiği bu madalya kendisine yönelik suikast girişimini de Kirk'in katledilmesini de unutmadığını gösteriyor...
Hatırlayın kendisini hedef alan suikast sonrası da "Kennedy Suikastı" dosyasının üstündeki gizlilik kararını kaldırmıştı.
O dönem bu hamle Siyonizm'e bir mesaj olarak okunmuştu.
Bu yüzden Cumhuriyetçi aktivist Charlie Kirk'e "Başkanlık Özgürlük Madalyası" verilmesi de kuvvetli bir mesaj olarak okunabilir...