Okuyucularla Hasbihal...
Pazar günleri, muhterem okuyucularımızın eleştiri ve görüşleri etrafında yaptığımız bir Hasbihal'e daha, sağlık-âfiyet üzere, hayırlı çalışmalar dileği ve selâmlarımızla başlıyoruz.
*Amerikan üniversitelerinden birinde akademisyen olan ve âşina olduğum bir okuyucum gönderdiği mesajla, bir yazıyı paylaşmış.
Yazının sonundaki imzadan, yazının sahibinin 'Florida'dan, R.N.' olduğu ve en azından bizim inanç ve kültür dünyamızdan biri olmadığı anlaşılıyor. Yazıda ilginç iddialar var.
'Önemli gelişmeler...' başlıklı söz konusu paylaşımda şu görüşler dile getiriliyor:
'Putin, Rothscild bankacılık kartelini Rusya'dan kovdu ve mal varlıklarına el koydu.
Bu sadece bir finans haberi değil: 'Yeni Dünya düzeni'nin kalbine indirilen ilk büyük darbedir. İlk domino taşı devrildi. Putin, hiç bir küreselcinin kontrol altına alamayacağı bir fırtına başlattı.
Putin, Rus Parlamentosunda, 'Gelecek nesillerimiz Rothschild zincirlerinden kurtulmuş olarak doğacak...' dedi.
Tek başına bu açıklama, on yıllardır süren sessiz küresel boyunduruğu ona erdirdi.
Rothschild ailesi, 200 yıldan fazla bir süre ekonomik fetihlerle hüküm sürdü. Merkez Bankaları kurdular, krizler ürettiler ve IMF köleliğini dayattılar.
Planları mı?
Ekonomileri çökertmek, 'kurtarma kredileri' sunmak ve karşılığında tam kontrol talep etmek.
Putin bunu gördü ve yaktı. Oligarşik kuklalarını kovdu, varlıklarına el koydu. İçerdeki etkilerini yok etti. Sözde 'dokunulmazlar' ağır darbeler aldı.
En sert darbe mi?
Dolarsızlaştırma...
Putin, Rothscild ailesinin en sevdiği silah olan ABD dolarına karşı büyük bir saldırı başlattı.
Dolar bazlı ticareti altın, ruble ve BRIC destekli para birimleriyle değiştirerek IMF'in etkisini azalttı ve küreselci tekeli kırdı.
'Çökeceğimizi söylediler. Ama biz daha güçlüyüz, daha özgürüz ve artık bankacıların önünde diz çökmeyeceğiz...' dedi Putin.
Bu, sadece Rusya ile ilgili değil.
Bu, küresel bir sinyal...'
Bir uyanış çağrısı...
Latin Amerika'dan Afrika'ya, dünya, yükselişini izliyor ve hazırlanıyor.
Putin'in seçkinlere mesajı: DÜNYA SİZE AİT DEĞİL...
Rothscild ailesi, imparatorluklarını yalanlar, hırsızlıklar ve bağımlılık üzerine kurdu.
Putin, onların mekanizmasını ifşa ve yok etti. Artık arka planda iş yok. Artık Rothscild kontrolündeki varlıklar, halkları kana bulayamayacak.
Bu bir savaş...
Ekonomik, manevî, hayatî... Rusya özgür, Rothscild ailesi şokta... Ve Dünya halkları bir kurtuluş planı görmüş oldular.
Sırada, yükselen kim olacak?'
*
Bu ilginç yorumu bizimle paylaşan okuyucumuz, yazıdaki iddiayı bir hayli heyecan verici bulmuş olmalı ki; 'Küreselcilere karşı Trump ve Putin aynı safta.
Bu şu demek: Dünya, Yahudi sistemine karşı savaş açıyor.
Bu, İsrail'in sonunu da getirebilir...'
--İşte burada biraz durmak gerekiyor, herhalde... Çünkü 'küreselcilik'le anlatılan nedir ve bu ne kadar doğrudur? Anlaşılıyor ki, 'küreselcilik'ten, özellikle de Yahudi kapitalistlerin dünya sermaye piyasası üzerindeki egemenlik ve tahakkümü vurgulanmak isteniyor. Ve buna da, yazıda ifade edildiği üzere, Putin bir mücadele veriyormuş. Ama okuyucumuz, Putin'in yanına Trump'ı da eklemiş; ikisini de, 'küreselciliğe karşı mücadele ediyorlar' diye nitelemiş. Putin'in hesabını biraz ayrı tutalım, ama Trump'ın hele de kapitalist imparatorluğun merkezi olan Amerika'da, sermaye piyasasını elinde tutan Yahudi sermayedarlarına karşı mücadele ettiği gibi bir iddia, tebessüm ettirecek bir temenniden ileride bir şey olmasa gerek... Ki, o, küreselcilik siyasetine rakip kabul etmez bir 'çılgın' olduğunu ispatlamaya çalışıyor ve Putin'i de şu anda en ciddî rakibi olarak görüyor.
*
Okuyucumuz, Amerika'dan başka türlü görebilir belki, ama durum, buradan da böyle görülüyor' diyenlere de kulak assın derim...
İsrail'in sonunun geleceği temennisini de, Amerikan emperyalizminden ayrı düşünmemek gerekir. Çünkü İsrail rejimi, Amerikan emperyalizminden ayrı düşünülemeyecek bir vakıadır.
*
*İstanbul'dan Hakan İsmailoğlu, arkadaşları arasında paylaşılan bir kinayeli kutlama cümlesi kurmuş 'Bu Husîler çok ayıp ediyor. İsrail'e rahat vermiyorlar. Taa Yemen'den füzeler atıyorlar.' dedikten sonra, 'kendisini Ümmet'in lideri olarak gören bir devlet adamının ise, Gazze'ye ve İsrail'in cinayetlerine seyirci kaldığını' ileri sürüyor.
--Bu arkadaşın bu kinayeli-mecazlı yaklaşımında, Husî'leri eleştiriyormuş gibi bir havada, alkışlaması anlaşılır bir durum ve evet, biz de alkışlarız. Ayrıca, Hind Okyanusu'nun Kızıl Deniz'e bağlandığı Bâb'ul-Mendeb Boğazı'nı elinde tutmaya çalışan ve savaşçı bir ruha sahip oluşlarıyla şöhretli 'Husî'lerin 2 bin km. uzaktan Siyonist rejimin şehirlerine, askerî mekânlarına füzeler atması elbette alkışlanacak bir durumdur. Ama buradan hareketle, bir devlet adamının eleştirilmek istenmesi bühtan olur. Çünkü söz konusu devlet adamının, ümmetin birliğini istemesine bakılarak, 'Ümmet'in lideri' iddiası şeklinde nitelenmesi, çarpıtma bir durum. Evet İslam Milleti'nin, İslam Ümmeti'nin mutlaka birlik içinde olmasının kaçınılmaz olduğunu basiret ve feraset sahibi her Müslüman tekrarlayabilir, ama bunu söyleyenlerin öyle bir liderlik iddiası taşıdıkları komik olur.
*
*Almanya'dan Süleyman Karacan ise, 'Husîlerin Şii olup olmadıklarını' soruyor.
--Yemenliler 5. İmam şiasından ve Hz. Huseyn'in torunlarından Zeyd'i, 5. İmam olarak kabul eden bir Şia grubudur, İran'da hâkim olan '12 İmam Şiası'nda ise, 5. İmam olarak kabul edilen, (Zeyd'in kardeşi) Muhammed Bâgir'dir ve aradaki ciddî ihtilaf oradan başlamıştır.
Yemen halkının üçte bir kadarı Zeydî mezhebinden sayılır. Zeydîler, 'Hz. Ali'nin, kendisinden önceki ilk 3 Halife'yle hiç bir ihtilafı yokken, biz niye o konuda, İmam Ali'den ileri geçiyoruz?' diye mâkul ve itidal üzere görüş belirtmişlerdi asırlarca... 12 İmam Şiası'nda Hz. Ali'den önceki Halifelere eleştiri getirilirken, 'Hz. Ali' onlara karşı çıkmış mıydı?' sorularına, 'İslam'ın ve Müslümanların maslahatı için karşı çıkmamıştı...' dediklerinde; 'Siz mâdem ki Hz. Ali'ye bağlılık gösteriyorsunuz, niye, Ümmet'in maslahatı için, onun o davranışını bıraktınız?' gibi sualler karşısında söylenecek mâkul bir cevap bulunamadığı da ayrı bir konu...
Bu arada, 'Zeydî'lerin son çeyrek yüzyılda, İran'la yakın direk teması kurdukları da biliniyor.
*
*Ahmet Avşar isimli okuyucu da, 21 Ağustos tarihli yazım üzerine yazdığı yorumda, 'İngiltere'yi tarih sahnesine çıkaran Osmanlı'nın yapmış olduğu hatalardır...' diye kısa görüş belirtmiş. Tarihin uzun tarih devirlerinin böyle cümlelerle izah edilemeyeceği ayrı bir konu, ama o yorumun, benim yazımla ilgisini kuramadım.
*
*Yozgat'tan R. Tahiroğlu isimli okuyucu da, 22 Ağustos tarihli yazıma değinerek, 'Ben, Kahire'de 'El'Ezher Üni'de okudum ve Cemâl Abdunnâsır ile Hasaneyn Heykel arasında geçen sözleri, Heykel'in hâtıratından aktarmışsınız; haberim yoktu. Muğlaklık kaldırmayan inanç konularında onları ve benzerlerini anlatmak için, nefis bir tespit; teşekkür ederim...' diyor.
*Balıkesir'den Mustafa Eryaşa isimli okuyucu da, geçen hafta vefat eden tarihçi Prof. Mete Tunçay'ın özellikle de 'Harf devrimi, aslında yeni nesillerin İslam'la bağını kesmek için yapılmış bir devrimdir...' şeklindeki sözleri dikkatinizi çekmiştir, mutlaka' diyor.
--Mete Tunçay'ın bu sözlerini, daha önce İsmet İnönü ve şefi, 90-100 yıl öncelerde de söylemişlerdi, ama onlar öğünerek... Tunçay ise kendi hükmünü, olumlu veya olumsuz noktada olduğu şeklinde belirtmeksizin, 'nötr' bir ifadeyle ortaya koymuştu ve elbette yine de düşünenler için uyarıcıydı. Aynı konuyu merhûm Prof. Teoman Duralı da çok net şekilde gündeme getirmişti, son demlerinde...
Bu konuya da yarınki yazıda, etraflıca değinmeye çalışalım, İnşallah...
*