Evet, tam da böyle…
İslâm Milleti, 14 asırdır her yıl ve bütün dünyadan, her ırk, renk, dil, soy, kavim ve cinsten bütün insanlara, hayat tarzı, istiklâl ve özgürlük anlayışımızla ve dünya durdukça da tekrarlanacak olan büyük bir kongre yapıyor bugünlerde, Mekke’de..
Ama öyle bir muazzam güç ki, ondan haberimiz pek yok ve dünyayı da pek ilgilendirmiyor.
Çünkü, evet o kongreye katılanların her birisinin hançerelerinden ‘Allahumme Lebbeyk!..’(Emret Allah’ım!..) diye, Allah’ın emrine tam bir teslimiyetle bağlılık ifadesi yükseldiği halde, bu kongre tagûtî ve şeytanî güçleri korkutmuyor. Çünkü, o mübarek kongre merkezinde bile tahakküm düzenini kurmuş olanların tasallutlarından kurtulmaksızın yükseltiyoruz bu bağlılık kararlılığımızı..
Tıpkı, 200 yıl öncelerde, Hindistan’a Londra’dan gönderilen Müstemleke Valisi’nin, orada ilk kez işittiği Ezân-ı Muhammedî üzerine, emrindeki adamlarıyla arasında geçen konuşmalardaki gibi bir durum..
-Bu nedir, colonel?
* Efendimiz, bu, Müslümanların günde 5 kez tekrarladıkları ve mâbedlerinde toplanmaları için yapılan bir çağrıdır!
- Peki, bundan yüce kralımızın devletine bir zarar gelir mi?
* Efendimiz, eğer dile getirdiklerini yaparlarsa, evet!..
- Nasıl yani?
* Çünkü Efendimiz! Bu çağrıda, Allah’tan daha büyük bir güç tanımadıklarını dünyaya haykırıyorlar. Ama genelde bu ibadeti bir âdet halinde yaparlar da pek tehlike teşkil etmez..
- Aman, rahatsız etmeyiniz öyleyse, ve böyle devam etsinler!
***
Evet, günde beş kez bütün insanlara, ‘Allah’ın iradesine göre şekillenmeyen hiçbir güce boyun eğmeyiz’ şeklindeki mesajımızın tekrarlandığı Hacc ibadetinde de aynı mânâyı milyonlarca hançereden yükselttiğimiz halde, şeytanî ve emperial güçler bu durumdan hiç de rahatsız olmuyorlar.
Halbuki, her vesileyle okuduğumuz Fâtihâ Sûresi’nde, (Allah’ım!)Yalnız Sana kulluk ve itaat eder, yalnız Senden yardım dileriz’ diyoruz ama dünyaya karşı aynı zamanda bir ‘özgürlük manifestosu’ olan bu taahhüdümüzün gereğini bir türlü uygulamaya koyamıyoruz.
***
Biz ki, rengarenk güllerin açtığı ve bütün beşer dillerine göre şakıyan bülbüllerin bulunduğu bir Tevhîd Gülistanı durumunda olan bir millet iken, bütün insanlığa karşı vermekte olduğumuz mesaj dünyada gerektiği şekilde yankı bulamıyor bugün..
Evet, niçin?
Çünkü, dünyadaki en küçüğünden en büyüğüne kadar her türlü sosyal organizasyonun bir tek karar merkezi, tek sözcüsü ve bir başkanı varken, biz parça-bölük hâle getirildik ve her parçamız, kendisini korumanın derdinde, diğerleriyle bütünleşmeme dikkatinde; hele de son 100 yıldır…
Bu durumun kabul edilemezliğini zihinlerimize kazıyıp gereğince amel etmedikçe de, bu durum devam edecektir.
***
Bu yılki kogremizde, dünyanın hemen her köşesinden 3 milyon kadar Müslüman hazır bulunmuş.
Ne muazzam bir toplantı. Her renk, ırk, kavim, cins, sosyo-politik veya ekonomik kesimlerden, onbinler, yüzbinler. Cihanşumûl bir hayat nizâmının mânâsını yansıtacak şekilde hazır bulundu, bu kongrede.
Hepsinin hedefi aynı. Ama hedeflerine varmak için, aklen de, şer’an da gerekli ‘esbaba tevessül’ü uygulamaya koyamadıkça, hele de son 100 yıla yakın zamandır tamamen yitirdiğimiz ve bugün parça-bölüklüğümüzün acıları içinde Hacc mekânlarında da dualar ediyor ve gözyaşı döküyoruz.
Halbuki, böylesine muazzam bir cihanşumûl kongreyi başka hayat düzenleri yapsaydı, aldıkları kararlarla, dünya siyasetini derinden etkilerlerdi. Biz ise, kendi sorumluluklarımızı da Allah’a havale ediyor, Allah’ım Müslümanlara yardım et diye yalvarıyoruz da, o yardımın gelmesi için, aklın ve şer’î sorumluluklarımızın gereğini hatırlamıyoruz bile..
***
Hacc mekânlarında olanların, bu büyük kongreden, inşaallah, sadece bir ‘hacı’ lâkab ve sıfatı ile değil, şiardan şuûra yönelmiş bir ruhî donanımla aslî siperlerine dönmeleri dileğiyle.