Günlük iç siyasetle ilgili tartışmalara girmekten büyük çapta uzak durduğum halde, ‘TC rejiminin iddianâmelerini esas alıp, ‘rahip’Brunson’ı delilsiz olarak suçladığım ve bu halimle devlet taraftarı olduğum’ şeklinde bir takım eleştiri mesajlarına muhatap oluyorum.
Efendim, ‘Devletin verdiği bilgilere nasıl inanılır?’mış!
Mantık bu!
Diyelim ki, TC rejiminin geçmiş muktesebâtının etkisiyle bir takım parantezleriniz var. Ama bunu, o geçmişi, sosyal dengeleri sarsmadan restore etmeye çalışan bugünkü yöneticilere de teşmil ederseniz; bu, hele de bu son buhranda, emperial odakların değirmenlerine su taşımak olmaz mı?
Doğrudur ki, devletlerin istihbarat dosyalarında birçok bilgi ve belgeler vardır ve zamanı gelince onları devreye sokabilirler. Muhtevasını büyük çapta bilemeyeceğimiz o dosyalar, iddianâmelerde de yer almayabilir; ama bu gibi manevra ve oyunlar daima vardır. (Unutmayalım, Almanya’da başlangıçta ‘Dönerciler arasında işlenmiş cinayetler’ gibi gösterilen ve 8-10 TC vatandaşının öldürülmesinde alman gizli servislerinin de parmağı olduğu ortaya çıkınca… 5-6 yıl süren yargılamalar, nihayet geçen ay sonuçlandı ve bazı sanıklara hapis cezaları verildi. Ama asıl mühimi, dosyadaki ‘gizli’ bilgilerin tam 134 yıl boyunca yayınlanamayacağı da mahkeme hükmüne bağlandı. Buradan bari ders alınmalı..)
***
Hele de bugün, Trump gibi siyaset sahnesine de, İslam ve Müslüman düşmanlığını bayrak edinerek çıkan ve hiçbir uluslararası kuralı tanımayan bir zorba kişinin işlettiği USA emperyalizminin dişlileri arasında bütün dünya ezilmek istenirken; onun, Rahip Brunson’ın mâsum olduğu yönündeki iddialarını esas alıp, kendimizi mi suçlayalım?
Amerikan emperyalizminin ülkemize karşı başlattığı ‘ekonomik görünümlü savaş’la ortaya çıkan öngörülemez boyutlardaki döviz dalgalanmaları konusunda, -milletin ekseriyetinin güvenini, 16 yıldır olduğu gibi, daha 1.5 ay önceki seçimlerde de tekrar tazelediği bir lider varken-, her birimizin birer ‘ekonomist’ kesilip, ahkâm kesmeye kalkışması da aynı şekilde yeniden üzerine yeniden düşünülmesi gereken bir konu..
Açık olan şu ki, ‘Erdoğan’ın ülkeyi değil; Amerika’nın Erdoğan’ı yönetemeyişi’nin sonucudur bu durum.. Bundan rahatsız olanlar varsa, varsın olsunlar.
***
- Ve, medya silahını kullananlara bir hatırlatma: Özellikle son günlerdeki gelişmeler üzerine, İran medyasında, hele de ‘devrim muhafızları ordusu’nun sözcüsü durumundaki internet sitelerinde, Türkiye ve Erdoğan üzerine yorumlar yapılırken.. Bu siteler ‘İftira ve hakaret yorumlarına yer verilmez..’ dedikleri halde, Erdoğan’ı emperial odakların ağzıyla, Hitler, Saddam ve Gaddafî gibi, bir diktatör olarak gösteren yorumlar yayınlamaktalar. Bu, hem gerçekleri yansıtmaz, hem de ancak emperyalistlere hizmet eder. Bu yayınlar, Erdoğan lehine yazılan birkaç, ‘Zindebâd / Yaşasın Erdoğan’ yorumlarıyla kamufle edilemeyecek derecede düşmancadır.
Kaldı ki, Erdoğan İran’a baskı ve ambargolar uygulanmak istenilen her zaman, bu emperial siyasetlerin kabul edilemez olduğunu herkesten önce ve en yüksek sadâ ile dile getiren bir Müslüman liderdir.
Bu vesileyle ekleyelim ki, aynı şekilde, İran rejiminin, özellikle başka ‘mezheb’lerden olan Müslüman toplumları derinden yaralayan dış siyasetinden hareketle, bizdeki birçok yorumlarda da, 80 milyonluk bir Müslüman halkı toptan suçlayan ve ‘İranlılardan dost olmaz’ gibi, hiçbir şer’î ve aklî dayanağı olmayan ve Müslüman toplumlar arasındaki bağları tamamen koparacak şekilde topyekûn suçlamalarda bulunanlar da, ancak şeytanî güçlerin değirmenine su taşıdıklarını ve o şeytanî güçleri sevindirdiklerini unutmamalıdırlar.