Fetullahçılık ibretle araştırılması gereken bir olgu. 1960'ların başında temelleri atılan bu yapı, 2016 yılında darbeye kalkışacak kadar güçlü bir hale geliyor. Devlete el koymaya kalkışıyor. Türkiye Yüzyılı'nda üzerinde çok düşünmemiz gereken bir olgu.
FETÖ, bir lider kültü etrafında gelişiyor. Taşradan gelen ve disiplinli eğitimden geçmeyen bir kült. Hem toplumda hem de devlette paralel bir şekilde örgütleniyor. Devlet içinde devlet, toplum içinde toplum oluyor. Topluma karşı cemaat ve hizmet veçhesiyle çıkıyor. Eğitim diyor, hizmet diyor, Allah rızası diyor. Anadolu'nun hızlı göç ve şehirleşme konjonktüründe yükselen muhafazakâr dalgaya dokunuyor. Gençlere gelecek vaat ediyor.
Fetullahçılık bir vaat yoludur. En fazla da gençlere gelecek vaat ediyor. Onlara çeşitli makamlar ve söylemler sunuyor. Türkiye'de ve hatta dünyada lider olacaklarını söylüyor. Makamlar, imkanlar, statüler, saygınlıklar... Özellikle alt ve orta sınıftan yükselen gençleri bu vaatlerle etkiliyor. Köy, varoş ve orta ölçekli şehir hayatının sınırlı dünyasında yaşayan insanlar için bundan daha büyük kurtuluş ne olabilir!
Bu özellikleri ile Fetullahçılık bir kehanet hareketidir. Gelecekle ilgili kurtuluş günleri ile insanları peşinde sürüklüyor. Somut imkânlar da veriyor. Devletin makamları paylaşılıyor. Güç aktarılıyor. Ama karşılığında gençlerin ve insanların bütün hayatına el konuyor.
FETÖ yapısına katılan, çok büyük bedelle geleceğe ve makamlara kanıyor. Anne ve babasını bile bir kenara atıyor. Dini grup tamamen onun ailesine dönüyor. Özel ve özne kimliği siliniyor. Kiminle evleneceğine ve hangi okulları okuyacağı gibi en özel durumlarda bile karar veriliyor. Özne ölüyor. Öznenin ölümü gerçekleşiyor.
Gülen, kült lider olarak imam ve liderden öte birçok kutsal anlamlarla donatılıyor. Kurtarıcı, vaat eden, kahin, masum, kainat imamı. Masumiyet anlamları yükleniyor. İtaat edilmesi gereken mutlak lider rolüne sahip hale geliyor. Bu nedenle Kutbul Aktap (kâinat imamı) diye algılanıyor. Böylece haberler verdiği, peygamberle görüştüğü ve doğaüstü tasarrufa sahip lider diye kabul ediliyor.
Fetullahçılık, Türkiye cemaatler ve tarikatlar tarihinde çok farklı bir yapı. Çünkü ne tam cemaat formuna uyuyor ne de tarikat. Topluma karşı kendisini cemaat olarak yansıtıyor. Zahiri tarafı böyle, ama batıni yönüyle geniş bir teşkilat. Hem toplumda hem de devlette örgütlenen bir yapı. Küresel bağlantıları güçlü.
FETÖ, çökertildi. Kült lideri de öldü. Toplumdaki bütün saygınlığını kaybetti. Artık insanlar ona ne zekât, ne kurban derisi, ne de çocuklarını verir. Lanetli hale gelmiştir. Bütün çirkin yüzü ortaya çıkmıştır. Devletten de büyük ölçüde tasfiye edilmiştir.
Dinin ne kadar çok kötü amaçlarla kullanılabileceğini FETÖ olgusunda görüyoruz. Din, olmayacak vaatler ve duygular haline getirilerek insanlara mutlak bir şekilde hükmedilmiş, istenilen yola sokulmuş. En sonunda da iş darbeciliğe kadar vardırılmış.
Bundan sonra önemli olan toplum ve devlet yapımızda bu tür oluşumların doğmaması. Bunun için de sert laiklik tamamen bırakılmalıdır. Türkiye bu konuda önemli adımlar attı. İnsanlar, devlet içinde gizlenmeye ihtiyaç duymayacak biçimde dinlerini yaşıyor artık. İkinci adım, ihtiyaç duyulan dini eğitim ve bilginin verilmesi ve kontrol edilmesi. Üçüncü olarak, ordu içinde gruplaşmaya izin verilmemesi.
Dini gruplaşmaların güç ve devlet talebinde bulunarak nasıl kötü hale geldiklerinin en çarpıcı halini Fetullahçılık yansıtıyor. Bu nedenle dini gruplar hayır, eğitim ve kültür için toplumu ihya etme gayretleri içinde olmalı. Siyaset yapma tutumlarından uzak durmalı. Parti siyaset, cemaat dindir!