'Akran zorbalığı' olarak haber ajanslarında her gün işittiğimiz olaylar, gençlerin veya çocukların işidir deyip geçilecek cinsten değil artık! Ne örtbas edilecek ne de yokmuş gibi davranılacak seviyedeler. Adliye koridorlarında veya psikolog kliniklerinde ismine her ne kadar akran zorbalığı dense de bu iş artık çığırından çıkarak tam anlamıyla bir zorbalığa dönüştü ve ne yazık ki toplumumuzu esir almış vaziyette...
Bazen arkadaş grupları veya çeteler arasında oluyor bu şiddet olayları, bazen bir kurban seçilerek hep birlikte öldüresiye dövüyorlar ya da bir zorbanın diğer mağdur arkadaşını dövmesini kamera kaydına alıyorlar... Pis ve kirli bir iş aynı zamanda ürkütücü zira bu belalı gençler, bu toplumun geleceğidir ne yazık ki. Böyle düşününce toplumsal yozlaşmanın derin çizgileri insanın kalbini sıkıştırıyor. Sadece akranlarına değil, mesela öğretmenlerine de saldırabiliyorlar... Komşularına, oturdukları yerde esnaflık yapan insanlara, küçüklere, büyüklere, okul içinde ve okul dışında yaka silkeletiyorlar...
1- Bu yüzden, hep birlikte en kısa zamanda çareler aramalıyız. Üstad Nurettin Topçu'nun dediği gibi, ülkemiz maarifinin en temel dayanaklarından ve meselelerinden birisi 'müdür' konusudur. Şayet bilinçli, mesleğinde tecrübeli ve okulundan- öğrencisinden sorumlu müdürler, müdür yardımcıları yetiştirebilirsek, okullarımızın daha huzurlu ortamlar olmasını sağlayabiliriz.
2- Öğretmenlerimiz, gençlerin rol modeli, takım kaptanı olmak zorundalar. Mesleğini sevmeyen ama ne olursa olsun memur olmak istediği için ille de öğretmenlik yapacağım diyen birisi, asla idealist bir öğretmen olamaz. Hakkıyla öğretmenlik yapmayan bir öğretmense medeniyet suçu işlemiştir. İntikal zincirini kopartmıştır. İlham ışığını kapatmıştır. Bu yüzden öğretmenlerimizi geçim sıkıntısı derdinden kurtarmalı, öğrencileri önünde asla ezilecek konumlarda tutmamalı, gerekiyorsa kira desteği sağlanmalıdır. Öğretmene, en başta bizler saygı duymalıyız. Ayrıca öğretmen okulları yeniden açılabilmeli, ortaokul sonrası bu okullara geçen öğrenciler, başka bir alana kaymadan öğretmenliği çekirdekten öğrenmelidirler. Herkes bir şey yapar, öğretmense insan yapar...
3- Meslek ve ticaret liseleri, iş dünyası ile işbirliği kapsamında ortaokul sonrası öğrencilerin çalışacakları şekilde yeniden tasarlanmalıdır. Boş zaman gençlerin en büyük düşmanıdır. Normal liselerdeki öğrencilerse, üç yıl boyunca, farklı kuşaklardaki insanlarla temas halinde yetişebilmelidir. Huzurevleri veya yaşlı kimseler, sanatta, kültürde, iş dünyasında başarılı olmuş kişilerle, nasihat alabilecekleri şahıslarla temasları, okul veya bakanlık sayesinde sağlanabilmelidir.
4- İlk, orta ve liseler, afet bölgelerindeki öğrencilerle, yoksulluğun yoğun olarak yaşandığı yerlerdeki öğrencilerle veya farklı bölgelerdeki öğrencilerle, temas halinde olmalı, farklı dayanışma, tanışma ve ortak ödevler hazırlama gibi empatiyi artıracak aktivitelerle muhakkak uğraşmalıdırlar. Gençlerin gençlerle teması, onları farklı hayatları tanımalarını ve karşılıklı müsamahayı çoğaltabilir.
5- Ortaokul sonrası 4 yıl, normal liseler için kısaltılmalıdır. Sözgelimi 2 yıllık ön liseler aracılığıyla mesleğe göre yönlendirilebilir isteyen öğrenciler. Arzu eden öğrenciler, sosyal hizmetler dallarında yetiştirilmek üzere ortaokul sonrası eğitim alabilir. Arzu edenlere güvenlik, itfaiye, koruma, kurtarma, bahçecilik, temizlik, gibi işler öğretilebilir.
6- Gençlere hoşgörü konusu, eğitim öğretimde disiplinsizlik meselesiyle karıştırılıyor çoğu kez. Eğitim de tıpkı sanat, spor, askerlik gibi disiplin isteyen bir iştir. Bu konuda velilerimizin; okulları, öğretmenleri istismar etmemeleri gerekiyor. Sadece sizin çocuğunuz değil, herkesin çocuğu kıymetlidir.
7- Velilere ayrıca kaymakamlıklar bünyesinde veli olma sorumluluğu konusunda mecburi huzur dersleri konulabilir. Nedir bu böyle Sovyetler'de miyiz diyecek olanlar var ise, derim ki; şayet ana-babalar bu kadar hoyrat, kaba-saba olmasalardı, yani bizler bu kadar kuralsız kaidesiz olmasaydık, bu kadar tahammülsüz, empati yoksunu, hasılı kelam merhametsiz olmasaydık, evlatlarımız da böylesine bir dehşet salgını içine düşmezlerdi derim.
8- Gençlerin, liselerde veya lise bahçesi dışında işledikleri suçlar, suça itilmiş çocuk veya akran zorbalığı başlığında değil, suç başlığı altında değerlendirilmelidir adli kurumlarca. Ve yargılamaya tabi eylemlerde, o suçu işleyen çocuğun ailesinin de azmettirenler başlığında ele alınıp alınmayacağına bakılmalıdır.
9- Kontrolsüz sosyal medya (kontrollüsü de yok zaten) ve bağımlılık sorunu hakkında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitimin riyasetinde koordinasyon masaları kurmalıdır.
10- İstanbul gibi kontrolsüz mega-kentlerde denetim ve kolluk mekanizmaları arttırılmalıdır.