Sosyal medya fenomenlerinin büyükanne ve büyükabbalarına ‘’şaka’’  adı altında yaptıkları münasebetsizliklerden bahsetmiştik geçtiğimiz  yazımızda... Gençlerimizin, büyükleri hakkındaki bu pervasız hoyratlıkları,  hepimizi incitmiş olacak ki; geri dönüşlerden anladığım kadarıyla, toplumun  büyük bir kısmı, kuşaklar arasında yaşanan bu duygusal kopuştan çok tedirgin...
Gençlik meselesi politikalar üstü bir mevzudur. Genç  hangi mahallenin evladı olursa olsun, memleketin geleceğidir. Bu yüzden ‘’onlardan’’  veya ‘’bunlardan’’ olmasına bakılmadan, hepsi ile kendi evimizin  evladı olarak ilgilenmek zorundayız. Politik kamplaşmaların getireceği  körlükler, ‘’bizimkiler öyle yapmaz’’lar, maalesef bizi sonu  kabuslara çıkacak derin uykulara daldırıyor.
Gençlerle büyüklerimizin arasındaki kuşak çatışmasını  demeyeceğim, anlamsızlaşmasını nasıl çözebiliriz? Kuşkusuz devletin ve  siyasetçilerin yapacakları var... Öğretmenlerimizin ve velilerimizin  yapacakları var... Ama genç bireyleri her konuda yön verilecek, yetiştirilecek,  edilgen kişiler olarak görmek de hatalı bir gayretkeşliğe sürükler bizi. Yani  genç bireyin bazı şeyleri kendisinin farketmesi ve deneyimlemesi elbette  dışarıdan öğretilmesi veya dikte edilmesinden çok daha sahicidir, anlamlıdır,  değerlidir... 
Öğretmenlerimize, ‘’insan yapan insan’’ olarak büyük  vazifeler düşüyor. Mesela günlük ödevler arasında öğrencilerine ayda bir kez de  olsa, büyükanne veya büyükbabalarına el yazısı ile mektup yazma ödevi verebilirler.  Bu fikri sağolsun Çocuk Vakfı Başkanımız Mustafa Ruhi Şirin beyefendi  verdiler, pullu zarflı mektupların hatırası başka oluyor. Çocuklarımıza  büyükleriyle mektuplaşmayı öğretebiliriz mesela. Haftada bir aile  büyüklerinden birkaçıyla telefonlaşma, hal hatır sormak da, ödevlerin hatta  puanlamaların içinde olsa... Edebiyat öğretmenimiz Ayla Ağabegüm  klasik Türk müziğini bize sevdirebilmek için Nevzat Atlığ konserlerine giden  öğrencilere sözlü notlarında 1 puan fazla vereceğini söylerdi mesela ve bizler  önce puan yükseltmek için gittiğimiz bu konserlerin müdavimi olurduk  sonrasında. Hocamız, böylece bizlerde bir sanat zevki oluşturmayı murad ederdi  ve başarırdı da bunu... Ebeveyn, akraba, komşu, arkadaş ilişkileri iyi ve  düzgün olan öğrenciler, ileride sorumluluk sahibi birer vatandaş olacaktır. Öğretmenlerimiz,  öğrencilerine, klasik müfredatın yanı sıra, sosyal ilişkilerini canlandıracak,  ancak işin içine girdiği taktirde deneyimlenecek öneriler getirebilmeliler.  
Gençlik ve Spor Bakanımız Dr.Mehmet Kasapoğlu beyefendi,  gençlik ve spor bağlamında değerli tecrübeleri olan bir siyasetçi. Gençlerin  dikte edilerek değil de hayatın içindeki fiiliyatı paylaşarak, havayı teneffüs  ederek, o anlamın bir parçası olarak, hareketten öze, eylemden ruha  geçebileceklerini en iyi bilen gençlik öncülerinden... Kuşakları  birleştirecek; gençlerle büyükanne, büyükbabaları aynı karenin içinde beraberce  tutabilecek projelerimiz olsa ve hayata geçirebilsek keşke... Dedenizle birlikte  gideceğiniz bir yayla kampı olsa mesela bir hafta boyunca dedelerle torunlar  ortak bir hayatı tecrübe edebilse. Büyükannemle trene biniyorum başlığında bir  başka proje olsa.. Dede-torun, nine-torun indirimli tren, gemi, uçak biletleri  olsa. Maçlara dede ve nineleriyle gidenlere ücretsiz veya indirimli koltuk  verilse... 
Milli Eğitim Bakanlığımızın müfredat ve kitap  önerilerinde, geniş aileleri anlatan öykülere, masallara, konu başlıklarına yer  verilebilse keşke. Çocukluğumuzda okuduğumuz ‘’tahta çanaklar’’ öyküsü  mesela hala hafızamızdadır. Zihinlere kazınacak böylesi samimi öykülere  ihtiyacımız var. Çocuk, annesi ve babasından ibaret değildir. Halası, Teyzesi,  Dayısı, Amcası da vardır. Bunlar yabancı değildir. Ailemizin fertleridir. Bunu  sadece ahlak dersinde değil, sosyal bilgiler müfredatında, hayat bilgisinde,  fen bilgisinde tekrar ederek vurgulamamız gerekmiyor mu? 
Ailelere de kuşkusuz büyük vazifeler düşüyor.  Çocuklarımızı sıkılsalar bile, yaşlılarımızla bir arada tutabilmeyi  başarmalıyız. Evimizde bir yaşlı, bir hasta, bir misafir bulunması kadar  çocuklarımızı eğitecek bir başka öğretmen düşünemiyorum. Evlerimiz genişledi  ama yüreklerimiz daraldı. Ne akraba ne misafir istemiyoruz. Bayramları tatil  ettik, evlerimizi aşılmaz güvenliklerin ardındaki kalelere dönüştürdük...  Bencilliklerimizden vazgeçmedikçe çocuklarımızdan saygı ve sevgi beklememiz bir  hayal!