İçişleri Bakanlığı, her bayram olduğu gibi bu bayramda da yollarda yoğun bir radar uygulamasına gitti.

Halk TV'ye bir baktım.
"Yolda Gizli Radar" diye manşeti yapıştırmışlar.
Peki durum gerçekten böyle mi?
Elbette değil.
Hatta tam aksine bu yıl ilk kez radar haritası yayımlandı.
Yani gittiğiniz yolda nerede radar uygulaması var; internetten görme imkanı sağlandı.
Ancak buna karşın özellikle sosyal medyadaki serzenişleri köpürten muhalefet medyası "Devlet vatandaşına tuzak kuruyor" algısına oynadı.
Bunu da "Bütçe açığını kapatmak için trafik cezalarına yükleniyorlar" söylemiyle destekledi.
Oysa hükümetin derdi radar cezaları üstünden para kazanmak olsa öncelikle köprü ve otoyolları bayramda ücretsiz yapma uygulamasını iptal etmesi gerekmez mi?
Zira dert paraysa köprü ve otoyollardan da hatırı sayılır bir gelir elde etmek mümkün...
Şimdi mesele ne muhalefet medyasının anlattığı gibi simsiyah, ne de bembeyaz...
Zira kendim de bir sürücüyüm ve özellikle yollarda yaşanan bir sıkıntıya dikkati çekmek istiyorum...
Duble yolda ilerlerken bir anda köy, kasaba, şehir içinden geçerken hız sınırlarının 110'dan, 82'ye, 70'e hatta 50'ye düşmesi...
Bir iki kilometrelik hız koridorlarının oluşturulması gibi meseleler sürücüleri gerçekten zorluyor. Her ilçe geçişinde yerleştirilen kameralar psikolojileri bozuyor.
Elbette altındaki arabaya güvenip, 140-200 kilometre gibi bantlarda araç kullanan, hem kendisini, hem de insanları riske atanlar gerçeği ortada ve kimse de bunları savunmuyor. Ancak 56, 78, 92, 102 gibi hızlarla radar cezası yemek de can yakıcı oluyor...
Hele de İstanbul-Çorum gibi bir mesafede 5-6 radar cezası yiyen birisinin yaşadığı şoku siz düşünün.
İçişleri Bakanlığı da durumun farkında aslında;
Bu yüzden yeni can yakıcı trafik cezaları yürürlüğe girmeden bu konuya bir çözüm üretmeye çalışıyorlar.
Meseleyi şöyle anlatmaya çalışayım...
Yolda her an tabela kovalamak mümkün değil.
90 kilometre hız sınırı olduğunu sandığınız bir yolda kendinizce 86 ile giderken trafik cezası yediğinizi düşünün. Zira o an gözden kaçırdığınız bir tabela aslında birkaç kilometre boyunca 50 ile gitmeniz gerektiğini söylüyor. Olabilir özellikle otobüs, kamyon gibi büyük araçları geçerken bu tür tabelaları çok sık kaçırabiliyorsunuz.
Yeni tarife yürürlüğe girdiğinde size hız sınırını 36 KM aştığınız için 15 bin liralık bir ceza gelecek.
Öte yandan 120 kilometrenin üstüne çıktığınızda her bir kilometrelik hız artışı ölümlü kaza riskini yüzde 4 artırıyor.
Sadece Arefe günü trafik kazalarında 10 vatandaşımız olay yerinde hayatını kaybetti. 1.319 vatandaşımız ise yaralandı. Yaralılardan bir kısmı hayatının sonuna kadar engelli olarak kalacak.
Yani ölümcül hızları da kimsenin savunacak hali yok...
Bu yüzden sapla samanı karıştırmamak gerekiyor.
Bir başka deyişle, bu gerçekten üzerine kafa yorulması gereken bir mesele... Ancak enseyi de karartmamak lazım.
Arefe günü yola çıkanların yüzde 99'u hız sınırlarına uydu.

CHP'NİN ATATÜRK HASSASİYETİ
Bazen bir kare fotoğraf binlerce kelimeden fazlasını anlatabilir.
CHP Sakarya İl Başkanlığı'nda Atatürk'ün fotoğrafının üstüne İmamoğlu posterinin örtüldüğü anları görünce aklıma neler geldi neler?
Öncelikle meseleye Atatürk sevdalısı CHP'lilerden başlayalım.
Eğer herhangi bir AK Parti İl Başkanlığı'nda Atatürk'ün resminin üstüne Erdoğan posteri asılsaydı CHP'lilerin tavrı ne olurdu?
Müneccim olmaya gerek yok...
Neyse mesele bu değil aslında...
İmamoğlu-Özel ikilisi büyük değişim vaadiyle CHP'yi ele geçirirken en çok da her köşeye sıkışıldığında "Atatürk'ün arkasına saklanılması"ndan şikayetçiydi.
Ancak "İmamoğlu suç örgütü" soruşturması boyunca Atatürk'ü dillerinden düşürmediler. Hatta "İmamoğlu'na atfen bana bakan Atatürk'ü görür" sözü dolaşıma sokuldu. Gerçi kimi fanatik CHP'lilere göre İmamoğlu zaten ikinci Atatürk'tü ya neyse...
Bugün geldiğimiz noktada CHP'nin Atatürk hassasiyetinin de aslında dönemsel olduğunu Sakarya'dan yansıyan görüntülerle gördük.
Gerçi biz zaten biliyorduk. "PKK sizi tükürüğüyle boğar" diyenle Atatürk fonlu poz veren İmamoğlu, Mehmetçiğe "Kimyasal silahla katliam yapıyor" iftirasını atanla Atatürk fonlu poz veren Özel'i unutmuş değiliz.
Biz hala yüreğinde Atatürk sevgisi olan CHP'lilere sesleniyoruz.
Partinizi kurtarmak için hala çok geç olmayabilir.
Zira emin olun CHP'yi ele geçiren bu zihniyeti Atatürk yaşasaydı, -İnce'nin deyimiyle- CHP'nin kapısından girmesine dahi müsaade etmezdi.
Takdir CHP'lilerin elbette en iyisini onlar bilir.
Zira acıyı, ıstırabı çeken onlar.

UZAY'A ATILAN TÜRK İMZASI
Savunma sanayisinin kahramanları sessiz sedasız karıncalar gibi geceli gündüzlü çalışıyor. Büyük başarılara imza atıyor.
Son olarak Türkiye'nin Ay'a gitmek için geliştirdiği uzay motoru, dünyada benzeri olmayan bir teknolojiyle 200 kilometre menzil üstü başarısıyla rekor kırdı. DeltaV tarafından geliştirilen iki kademeli hibrit roket sistemiyle Türkiye bir eşiği daha geçti. Uzay uygulamaları için kritik öneme sahip bu sistem, Millî Uzay Programı hedeflerimiz doğrultusunda gelecekte çok daha gelişmiş görevlerin önünü açacak inancındayız. Allah emek verenlerin ayağına taş değdirmesin. Dünya yeni savaş konseptlerine hazırlanıyor. Konvansiyonel savaşlar yerini müşterek harekat kabiliyetleri isteyen hibrit savaşlara bırakıyor. Bu yüzden "Yurtta sulh, cihanda sulh" isteyenlerin en çok bu gelişmelere sevinmesi gerekiyor. Ama üzülerek söylemeliyim ki Erdoğan'a yarar korkusuyla sevinemiyor, haberini daha yapamıyorlar. Umarız kalplerindeki bu nefret biraz olsun soğur da ülkenin evlatlarının başarılarına sevinebilirler. Zira bu tür durumlarda aklıma her daim idam sehpasına gönderilen rahmetli Başbakan Adnan Menderes'in savunması geliyor. Ne diyordu, "Bugüne kadar memleket adına yaptığımı hangi esere sevindiler, gazetelerinde yer verdiler?"
Ne diyelim, takdir milletin elbette.
Zira Kaan'la dalga geçen, TOGG'a inanmayan, Kızılelma'yı maket sanan hatırı sayılır bir kitle var memlekette...