Geçenlerde bir kız lisesi grubuyla birlikteydim. İçlerinde en çok kitap okuyanlara, okuduğunu anlamış olarak soru hazırlayanlara sordum; "ne olmak istiyorsunuz" diye... Pilot olmak isteyenler, uçak mühendisi olmak isteyenler, uzay mühendisi olmak isteyenler, hep en çok okuyanlar arasındaydı.
Bana Teknofest'e gittiklerinden bahsettiler, Baykar'ı, Selçuk ağabeyi tanıyıp tanımadığımı sordular, cıvıl cıvıl bakışlarındaki zeka pırıltısı öyle güzeldi ki hepsinin de... Sonra onlara hüzünlü teknoloji tarihimizden bahsettim kısaca. Bizde iyi bir şeyler üretmeye kalkan her müteşebbisin yolunun nasıl da kesildiğinin öyküsüydü bu aslında... Yasaklı günlerin hikayesinde teknoloji hamlesinde bulunacak kişilerin hayatı ve çırpınışları ne kadar da hüzünlüydü... Sözgelimi Nuri Demirağ beyefendi... 1886-1957 yılları arasında yaşamış, harplerden mütarekelere, cumhuriyetten devrimlere çok yoğun bir akışa şahitlik etmiş Sivaslı bir iş insanıydı rahmetli...
Kısa bir anekdot, çileli hayatından: Türk Hava Kurumu'nun 1938'de açtığı uçak alım ihalesini, tüm yabancı üretim firmalarını da aşarak yerli uçak üreticimiz Nuri Demirağ kazanır. 12 adet eğitim uçağı ve 60 planör yapılacaktır. Nuri Demirağ 12 adet uçağı imal ederek tam zamanında yetişse de tam teslim edecekken acayip bir iş gelişir... THK, uçuş akreditasyon kuruluşlarının da olumlu rapor verdiği bu uçakları almaktan vaz geçer.
Nuri Demirağ mahkemelere başvursa da ne çare, tek parti döneminde yargı erki de yöneticilerin – özellikle zamanın devlet reisi olan İsmet İnönü'nün- etkisi altındadır. Derken Nuri beyin isimin baş harfleriyle isimlendirilmiş NUD 36'lar hangara kilitlenir. Evet yanlış işitmediniz, başka bir ülkeye satılmalarına da izin verilmez.
Bunun üzerine uçaklarını bir pilot okulu kurarak değerlendirmek ister Demirağ... Bir zamanların Yeşilköy'deki Havalimanı ve etrafındaki şahsi mülküne bu okulu kurar, ismi "Gök Okul"dur ve gayesi pilotlar ve teknisyenler yetiştirmektir. Pilot eğitimi almak isteyen öğrencilere hem pilotaj dersleri verilir hem de bu öğrencilere iyi birer burs sağlar... Ne var ki engellemelerin biri bitmeden diğeri başlayacaktır...
Nuri Demirağ'ın o günlerde yaşadığı büyük hayal kırıklığı ve servet kaybını bugünden düşünmek pek mümkün değil. Hatta hayal kırıklığı da değil düpedüz düşmanlık edilmiş kendisine diye düşünür insan olaylara baktığında... Nitekim en sonunda iflas eder, hem Gök Okul'un bulunduğu Yeşilköy'deki arazilerine, hem de Beşiktaş'taki Uçak Etüt Atelyesi'nin bulunduğu arazilerine devlet tarafından el koyulur...
Ardından Demokrat Parti döneminde siyasete atılır. Yakın çevresine aslında siyasetle ilgisinin olmadığını ama büyük proje ve hayallerine giden yolun siyasi serbestlikten geçtiğini söyleyecektir. Keban Barajı ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün arkasındaki projenin aklı da ona aittir.
Böylesi mucit zihinler, müteşebbis kabiliyetler sıklıkla gelmez toplumların bahtına... Çünkü Demirağ gibi adamların hem dehası, hem cesareti, hem de organizasyon kabiliyeti ile bulundukları topluma mesafe kat ettirecekleri açıktır... Maalesef böylesi bir şans toplumumuzun elinden adeta hunharca alınmıştır...
Teknoloji tarihimiz ne yazık ki bu tip hor görmelerle, çekememezliklerle, düşmanlıklarla hatta hıyanetlerle nakisaya uğramış bir tarihtir. Şimdilerde Kaan'lara, Sungurtekin'lere, Kızılelma'lara gururla bakarken bu yolda çiğnenen hayallere, yıkılan projelere esef etmemenin imkanı yoktur...
Selçuk Bayraktar ve kardeşleri, aslında anne ve babalarından başlayan bir büyük direnç ve inanç destanını, bugün göklerimizde milli gururumuz olarak yükseltiyorlar. Türkiye'yi teknoloji hamlesiyle adeta devrim niteliğinde bir sıçrayışla dünya ligine taşıyan bu dehanın yolu açık olsun...