Kaç kere yazdım, "İsrail devletinin kuruluşunun hemen öncesinden itibaren izlenen süreç, İsrail açısından karşı tarafın cephesini küçültmek ve son tahlilde İsrail'in sahnede tek başına kalmasını sağlamak şeklinde planlanmıştır. İslam alemi-İsrail denkleminden, Hamas-İsrail denklemine doğru gelen yüzyıllık süreç bu planın bir gereğidir" diye. Bu plan, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği yarma harekatına kadar saat gibi çalışıyor, emperyalistler açısından sorunsuz yoluna devam ediyordu. Ama Hamas başlattığı bu harekat ile hem bu yüzyıllık planın gereği olan süreci bitirdi hem de İsrail'in askeri, siyasi, ekonomik ve sosyolojik olarak Filistin'e, Gazze'ye dayattığı izolasyonu yırtıp attı, bu arada özellikle Batı kamuoyundaki moral üstünlüğüne son verdi. Üçüncü yılına girmek üzere olan direnişin bereketiyle, Müslümanlar, mazlumlar olarak küresel ölçekte yeni bir dönemin eşiğindeyiz.
Bizzat ABD başkanı Trump tarafından önceki gün dünya kamuoyuyla paylaşılan ve Hamas'ın da kabul ettiğini duyurduğu plan, denklemin Hamas-İsrail olmaktan çıkıp artık İslam alemi-İsrail şekline evirildiğinin ilanıdır. Yani zaman döndü dolaştı yüzyıl önceki halini aldı. Bunu bizzat önceki planı yapan emperyalistlerin günümüzdeki temsilcisinin itiraf etmesi de dikkate değerdir. Aslında İsrail karşıtı cepheye artık insanlık alemini, onun Sumud filolarıyla somutlaşan iradesini de eklemek gerekir. Çünkü Batının önemli başkentlerinde organize edilen Sumud filosu, İsrail'in yüzyıldır batı kamuoyu nezdinde sahip olduğu moral üstünlüğünü yitirdiğinin de işaretidir. Bugünden sonra devreye giren yeni süreçte, küçülecek tarafın İsrail olmaya başladığını söyleyebiliriz. Çünkü emperyalistlerin desteğiyle İsrail'in yüzyıllık süreçte devre dışı bıraktığı bütün aktörler yine emperyalistler tarafından ve de İsrail'in onayıyla resmen denkleme dahil edilmiş oldular. Adı geçen aktörler, Arap ve İslam ülkeleri henüz istenen iradeyi istenen düzeyde sergilemiyor ve hatta böyle bir bilincin çok uzağında olabilirler ama süreçlerin böyle başladığını unutmamak gerekir. Nitekim yüce Allah "Biz o günleri insanlar arasında döndürüp duruyoruz" (Al-i İmran, 140) buyurmaktadır. Allah'ın döndürüp durduğu günlerin akışında rol alan insanlar, bazen, hatta çoğu zaman rollerinin farkında olmayabilirler.
O halde planın detaylarına takılmamak, yaşanan acı verici kayıplara, yaralayıcı yıkımlara, sürgünlere, açlıklara odaklanmamak gerekir. Bu müthiş direnişin, mazlumlar, mağdurlar açısından müthiş bir geleceğin işaret fişeği olduğunun bilinciyle hareket etmek ve yaşanan anın hangi tarihsel sürecin ilk adımı olduğu gerçeği üzerinde yoğunlaşmak lazım.
Plan ilan edildikten -özellikle Hamas'ın Filistin lehine olan bazı maddeleri öne çıkararak planı müzakere etmeye hazır olduğunu açıklamasından- sonra birtakım eleştirilere de tanık olduk. Bu eleştirilerin sahiplerinin yaşanan acıların ıstıraplarını yüreklerinde hissettiklerini inkar edemeyiz, ama önümüze çıkan yeni fırsatı, deyim yerindeyse ıskalayan, yıkıma, ölüme odaklanan değerlendirmelerin ürünü eleştiriler olduklarını da söylemek durumundayız. Ayrıca zannedildiği gibi bir tür teslimiyet belgesi de olsa bana göre bu süreçte Hamas'a söyleyecek sözümüz olamaz.
Onlar üzerlerine düşeni hakkıyla yaptı. Özellikle Gazze halkı, onca yıkıma, katliama, açlığa, perişanlığa rağmen, kendisi adına cephede mücadele eden ciğerparelerini yalnız bırakmadı. Onlara insan takatinin üstündeki bir sabırla destek oldu. Aç kaldı ama teslim olmadı. Cephede mücadele eden evlatları da halklarının yüzünü kara çıkarmadı. Savaşta ve barışta yetkinliklerini ortaya koydular. Bu açıdan Gazze halkının iradesi konumundaki Hamas büyük bir başarının mimarıdır. Bundan sonra hiçbir denklemde adı geçmese de silahsızlandırılıp siyaset ve yönetim sahnesinden uzaklaştırılsa da sırf bu direnişi ile tarihin akışını değiştiren güç olarak tarihe geçecektir. Bir avuç mümin gencin, yeryüzünde tanrılık taslayan emperyalist güçlere kök söktürdüğünün kanıtı olarak dillere destan olacaklardır. Yeryüzündeki başka mazlumlara ilham kaynağı olacaklar. Düzmece tanrılar, Allah'ın kullarını kendilerinin kulları haline getirmeye yeltendikleri her seferinde bu baldırı çıplak mümin yiğitlerin, ağababalarına verdikleri akıl almaz dersi düşünmek zorunda kalacaklardır.
Bu çerçevede varsa bir eksiklik o da bizim payımıza düşer. Hamas'ı eleştirmek yerine hatalarımızı, oynamamız gereken rolü oynayıp oynamadığımızı düşünmemiz gerekir. Bize düşen, Hamas'ı eleştirmek yerine, ilahi yasalar, zafer ve yenilgi günlerini aramızda döndürüp dururken hangi tarafta yer aldığımızın muhasebesini yapmaktır.