Öyle bir tarihi süreçten geçmekteyiz ki; küçücük bir boşluğa düşme gibi şansımız neredeyse yok!
“Neden” diye soracak olursanız, şuradan başlayayım. Küresel denge değişiyor. Küresel patron olan ABD, büyük savaş peşinde. Büyük savaşı, kendi kalıcı gücüne kavuşmak ve hegemon tek güç olma gayretleri için tasarladığı açıktır. Tarihte kırılma dönemlerine baktığımızda, sadece bölgesel savaşlarla sınırlı kalmayan, çağların kapanıp açılması gibi önemli değişimlerin olduğunu biliyoruz. İçinde bulunduğumuz dönem, büyük açılıp kapanmalara iteklenmekte.
İslam üzerine inşa edilmek istenen sinsi ve suni planlamaların nedeni budur.
Büyük savaşın ayak sesleri, dinlerarası motifle süslendirilerek duyulmakta. Burada Türkiye’nin tutumu, yeri, pozisyonu ve tercih edeceği cepheler önemlidir. Evet, her ne kadar bloklar ortadan kalksa da, halen yeni blok ve tek güç çabası dünyayı zorlamakta. Amerika ve bu büyük para gücünü yöneten akıl, İkinci Dünya Savaşı sonrası meydana çıkan ve kendisini büyük güç haline getiren zemini kaybetmek istemiyor. Esasında hegemonsuz dünya, dengesiz dünya olarak karşımıza çıkabilir. Evet, tüm dönemlerde büyük güçlerin dengesi arasında dünya paylaşılmıştır. Lakin paylaşılmışlarla yetinmeyenlerin planlamaları üzerine yeni ve dağıtıcı, tekrar paylaşılmak istenen dünya içindeyiz.
Durmadan yaşlanan Batı, durmadan gençleşen Doğu ile çatışmakta. Bu artan nüfusun Doğu tandanslı olması hoşuna gitmiyor. Çünkü doğal olarak göçlerle, bu demografik yapının Batı’ya zaman zaman intikal etmesi ile dengeler değişmektedir. Doğu’nun doğal rezervleri, su kaynakları giderek daha da önem arz etmektedir. Bu topraklarda yaşayanların, kendilerine ait doğal rezervlerini, kendileri üretime geçirerek refah sağlama imkânını vermeyen de Batı’dır! Çünkü refahı artan toplumlarda eğitim artar, kendini anlar ve kimseye kendini sömürge etmesine izin vermez! Amerika’nın bu kadar korkma nedeni, gelecekte doğal olarak değişmesi mümkün dengedir. Uyanış sinyallerinin Pakistan, Afganistan gibi ülkelerde, Orta Doğu ve Afrika’da nelere sebep olabileceğini iyice hesaplamakta. Batıyı sarıp sarmalayan ırkçılık ve İslam karşıtı söylemler ile yeni zemin oluşturulmak istendiği açıktır. Öteki düşman olmadan Batı, kendi sorunları ile boğulma tehlikesinde! Fransa’nın yangından mal kaçırırcasına her konuya müdahil olma çabasını, “yeni dönemde, yeni fırsat çabası” olarak okurken, diğer taraftan da Avrupa’nın iç sorunları ışığında analiz etmemiz lazım. Avrupa’nın fikir üretebilme kabiliyeti yerini, fikir bitiren kabiliyetine teslim etti. Amerika bu gidişattan memnun. Çünkü tek başına güç olması için, sadece kendine arka bahçe olarak tasarladığı Avrupa kodlamasının değişmesi ve yeni seslerin çıkışı, işine gelmiyor! Herkes karmaşık sesler içinde bir şeyler konuşuyor. Lakin yeni söz söylerken dağıtan değil, umut vaat eden söylemler ve fikir üretenler devrede yok. Büyük sorun da budur!