Yaz geldi, geçmek üzere; şunun şurasında Eylül’e ne kadar kaldı? Eylül dedin mi; Sonbahar. Sonbaharın popüler meyvesi ise Nar. Yürütülen bilimsel araştırmalar son yıllarda narın sağlığımız için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Tüm dünya toplumlarında ortalama yaşam süreleri giderek artıyor. Şüphesiz bu artış oranı toplumların gelişmişlik düzeylerine göre farklılık gösteriyor. Günümüzde artık yaş dönemlerinin değiştiği, 66-79 yaşlar arasının “Orta Yaş” olarak tanımlandığı ifade ediliyor. Ancak ne yaparsak yapalım oksidatf hasarın vücutta yol açtığı değişiklikleri tam olarak engellemek mümkün olamıyor. Buna bağlı olarak artan yaş ile birlikte ister istemez sağlık sorunları da artıyor, çeşitleniyor. Artan yaşa bağlı gözlenen en önemli sorunlardan biri de hafıza ve algılama kapasitesindeki düşüş. Yapılan saha çalışmaları 65 yaşı üzerindeki her 2-3 bireyden birinin bu tip sorunlarla karşı karşıya kaldığını ortaya koyuyor. Burada belirleyici etkenler kalıtım, yaşam şekli, beslenme biçimi, çevresel etkenler; yani ne kadar dikkatli olursanız, kendinizi korursanız, risk o kadar düşer. Araştırmalar algılama ve hafıza için alınacak koruyucu önlemler arasında oksidatif hasarı önleyecek ürünlerin (antioksidanlar) önemini ortaya koyuyor. Meyveler ise fenolik bileşikler, karotenoitler, C ve E vitamini gibi antioksidanlar bakımından en zengin kaynaklar.
Amerika’da (ABD) yürütülen bir insan çalışmasında 55-70 yaşları arasında yirmisekiz birey iki gruba ayrılarak dört hafta boyunca bir gruba günde bir büyük bardak (225 mililitre) nar suyu, diğer gruba (kontrol) ise aynı görüntü ve lezzette bir içecek verilmiş. Bireylerin hafızasındaki değişimi değerlendirmek üzere araştırmanın başlangıçında ve süre sonunda testler uygulanmış. Sonuç olarak nar suyu verilen grupta sözel ve görsel hafızanın (Buschke seçici hatırlama testi) ve serum antioksidan kapasitesindeki (TEAC) artışın yanı sıra ürolitin A glüküronit seviyesinin de yükseldiği tespit edilmiş. Narın içerisindeki temel etkili bileşen olan elajik asitler (punikalagin gibi) bağırsaklarımızdaki yararlı bakteriler tarafından Ürolitin A glüküronitedönüştürülüyor. Narın kalp ve damar sistemimiz gibi hafızamız üzerindeki yararlı etkisini de bu madde sağlıyor. Beyine artan kan akımı beyin hücrelerinin daha iyi beslenmesini sağlıyor. Araştırıcılar bu çalışmada elde edilen bulguların daha fazla sayıda kişi üzerinde kapsamlı olarak incelenerek doğrulanması gerektiğini vurguluyor.
Yine Amerika’da yürütülen bir başka çalışmada narın hafıza üzerindeki olumlu etkisi farklı bir açıdan araştırılmış. Kalp ameliyatı sonrası muhtemelen ufak pıhtıların beyine giderek kan akımını geçici olarak engellemesi nedeniyle hafıza sorunları yaşanmaktadır. Bu konuda narın kuvetli antioksidan etkisinin ne derecede yararlı olabileceği araştırılmış. Koroner arter baypas veya kapakçık ameliyatı yapılacak hastalara ameliyatta bir hafta önceden başlayarak ameliyat sonrası 6 hafta süresince günde 2 gram nar özütü içeren kapsül verilmiş. Diğer gruba ise etkisiz kapsül uygulanmış. Hastalara başlangıçta, ameliyattan 2 hafta ve 6 hafta sonra bir dizi nöropsikolojik testler uygulanmış. Yapılan değerlendirmede boş ilaç verilen hasta grubuna göre nar özütü verilen grupta hafıza skorunun belirgin bir şekilde daha yüksek olduğu, hatta nar özütü verilen gruptaki hastalardaki hafıza değerinin, aynı hastaların ameliyat öncesi başlangıç seviyelerinden bile daha yüksek olduğu bildiriliyor.
Hiç şüphesiz hafıza ve algılama sorunları sadece ileri yaşlarla sınırlı değil; her yaşta birey okuduğu, gördüğü her şeyi hatırlamak ister. Öğrenciler derste öğretmenin anlattıklarını veya çalışırken okuduklarını hızla anlamak, unutmamak ister. Ancak günümüzde “hız toplumunun” birer ferdi olarak insanlar, bu tip uygulamaların yararını hızla görebilmek için daha fazla kullanırsam daha hızlı etki eder düşüncesine saplanıyor. Hemen zayıflayayım, hemen zeki olayım, hemen güçlü olayım... Daha nice hayaller. Herşey gibi narın da fazlası zararlı.