İstanbul BŞ. Beld. Başkanlığı seçiminin yenilenmesi üzerinden 2 hafta geçiyor.
Seçim sonucuna dair yazmaktan yazmaktan-konuşmaktan bilhassa uzak durdum. Bu, söylenmesi gerekenleri seçim öncesinde söylemiş olmamdan kaynaklanıyordu.
Çünkü seçimden önce Ra’d Sûresi’nin 11. âyetini ve ‘Nasılsanız öyle idare olunursunuz’ meâlindeki hadis-i nebevî ‘rivayet’ini hatırlatıp, herkesin, kendi dünya görüşüne en yakın olanlara destek vermeleri tavsiyesinde bulunmuştum.
***
Seçime giriyorsanız, neticesini baştan kabul ediyorsunuz demektir. Elbette kanunî itiraz yolları da vardır. Nitekim sadece -aradaki farkı 29 binden 13’e indiren- geçersiz oyların değil, ‘bütün oyların yeniden sayılması’ talebinden korkan muhalefet liderlerinin, YSK yargıçlarına yönelik ‘Kızılay’da ailenizle dolaşamazsınız, halk yüzünüze tükürür. Çocuklarınız için bir utançtan başka bir mirâs bırakamazsınız’ gibi psikolojik baskı ve tehditleri unutulmamalıdır. Ama sonunda YSK’nın 11 üyesinden 7’sinin oyuyla seçimin yenilenmesine karar verildiğinde, CHP lideri açıkça, ‘ahlâksız, onursuz, haysiyetsiz ve yargıç sıfatlı 7’li çete’den sözetmiştir.
Ama o ‘ahlâksız, onursuz, haysiyetsiz çete mensupları’ dedikleri kişilerin hazırlattıkları mazbatayı ise gururla aldılar.
Tekrar edelim, seçime katılan siyasî tarafların pek çok hataları olsa bile, bu seçimde kontrol ve inisiyatifi yitiren YSK olmuştur. Nitekim YSK da ‘İllerdeki Seçim Kurulları’nın başkanları olan yargıçların kendilerince değil, ‘Hâkimler-Savcılar Kurulu’ (HSK) tarafından tâyin edildiğini’ söyleyerek sorumluluğu üzerinden attı.
***
Şimdi, asıl mes’ele, 13 binlik oy farkının, nasıl olup da 80 gün sonra muhalefetin de beklemediği şekilde 800 bine çıkıvermesiydi.
Bu sonuçta, günlük ekonomik dalgalanmalar etkili değildi. Çünkü, 31 Mart öncesindesoğan, patates, domates vs. 10 lirayı bulmuşken, bu rakamlar 23 Haziran öncesinde 2,5- 3 liraya düşmüştü. O halde, muhalefet böyle bir oy patlamasını nasıl yapmıştı?
Kısacası, muhalefet’in ‘maskeli balo’ ve ‘taqiyye’ taktiği etkili olmuş, algı, olguya galip gelmiştir.
Elbette iktidar tarafının da büyük yanlışları etkili oldu bu sonuçta.. Ancak, o hatalar hükmünü icra etti ve geçti-gitti. Asıl mesele o yanlışların ve benzerlerinin gelecekte tekrarlanmamasını temin etmek olmalı. Nitekim, muhalefet de, kendi iç tartışmalarından uzak durdu. Kadıköy’den Beşiktaş ve Levent’e, Ataköy’e kadar zengin ve sosyetik kesimlerde hiç oy kaybı yaşamadıkları gibi, bir de yüzde 90’lara çıktılar. Ama mevcut iktidarın dayandığı orta ve alt-gelir gruplarındaki ‘yüzer-gezer’ oy kesimleri, ‘laik-kemalistler’le etnik veyabölgeci rüzgârlara kapılanların katılığını göstermedi.
***
Ve, şimdi..
Seçim öncesinde muhalefetin ekmeğine yağ sürenler, tökezletme emellerine erince, şimdi de içerden gözüküp ‘yürek yangıları’nı yine dile getirip akıl hocalığı yapıyorlar. Halbuki, onlardan birisi, oy’unu muhalefet’le işbirliği yapan bir küçük partiye verdiğini özel bir toplantıda söylemiştir. ‘Fakir’ ise sırf dünya görüşlerine karşı olduğu cenahı sevindirmemek için susmayı tercih ediyor. Yoksa, nice yanlışları o da görüp ilgililere duyurmaya çalışıyor.
Bu arada saf değiştirme ve yeni oluşumlar peşinde oluş çabaları ise, bir başka ibret sahnesi..
‘Hudâ göstermeye, âsâr-ı izmihlâl bir yerde..
Ehibbâ, ‘şîve-i yağma’da mebhût eyler a’dâ’yı!’
(Allah bir yerde çözülme emâresi göstermeye.. O zaman, dostların yağma sofrasına üşüşmeleri, düşmanları bile şaşkına düşürür!) beytinde anlatıldığı gibi utanç sahneleri görülür. Nitekim,-ülke çapında bir çözülme olmadığı halde-, bazı ünlü ‘hocaefendi’lerin bile, yeni BŞ. Başkanı’na yaldızlı cümlelerle övgü nutukları çektikleri; ya da başka siyasî oluşumlarda da yer almak için, ince hesap yapanlar görülüyor; ‘hizmet’ (!?) aşkına!