1983 yılındaydı. Piyade asteğmen olarak dil sınavı sonucu kura çekmeden İstihbarat ve Dil Okulu’na tayin edildim. Dil Okulu’nun Arapça öğretmeni ve genelkurmayın mütercimlerinden biriydim.
Bir ara istihbarat bölümüne kursa gelmiş bir grup subayın altı saatlik dersi boş kalmıştı. Okul idaresi altı saati Arapça bölümünün doldurmasını kararlaştırmıştı. Bölüm başkanı da beni görevlendirdi.
Gittim hemen her rütbeden subayların olduğu bir sınıf. Altı saatte Arapça öğretmem mümkün değildi. Subaylara ilk derste bir teklifte bulundum. Dedim ki, “Ben size altı saat Arapça öğretemem. Ama siz bana bir söz verirseniz size altı saatte Osmanlıca okuyup yazmayı öğretebilirim.” Subaylardan, “Nasıl olur, bize Osmanlıcanın çok zor olduğunu öğretmişlerdi” diyerek itiraz edenler oldu. Şaşırmışlardı. Ben, “Önümüzde sadece altı saat var, siz bana bir söz verin ben size basit olarak Osmanlıca yazıp okumayı öğreteceğim” dedim ve anlaştık. “Ne sözü istiyorsun” dediler. Dedim ki, “Ben Osmanlıca harflerin kelimenin başında ortasında ve sonunda yazılışını tahtaya yazacağım. Önümüzdeki derse kadar bunları ezberlerseniz, altı saatte temel Osmanlıca’yı öğreteceğim.” Kabul ettiler. Ben ilk derste tahtaya Osmanlıca alfabesini yazdım onlar da defterlerine kaydettiler.
İkinci derse gidemedim çünkü o görevden alındım!
***
Araştırma yapan subaylar Osmanlıca metinleri de bize getirirler, Latinize etmemizi isterlerdi. Mesela bir kurmay binbaşı Atatürk’le ilgili bir doktora tezi hazırlıyordu. Atatürk’ün askeri okuldaki kayıt defterini ve derslerini gösteren defteri bana getirdi ve ben Latinize ettim. Orada okutulan dersleri gördüğümde Osmanlı subayının kültür seviyesinin ne denli yüksek olduğunu -biliyordum da bu kez- aynelyakın görmüş oldum. Askeri dersler bir yana dini dersleri bile bugünkü ilahiyat fakültesindeki müfredattan daha üst düzeydeydi!
Neyse geçelim.
***
Osmanlıca dediğimiz Türkçenin Kuran alfabesiyle yazılışıdır. Türkçe eserler harf inkılabına kadar Kuran alfabesiyle yazılmıştı.
Harf inkılabının amacı da okuma yazmayı kolaylaştırmak değildi.
Harf inkılabının amacı neydi? Cevap İnönü’den.
Hatıratında diyor ki İnönü: “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. (...) Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.” (İsmet İnönü Hatıralar, Cilt 2, Sahife 223, Bilgi Yayınevi 1985)
***
Peki bu doğru muydu?
Bugün Latin harflerini kaldırıp Osmanlıca’yı dayatmak ne kadar doğru olursa o kadar doğrudur/doğruydu.
Cevap da Atatürk’ten.
Atatürk de diyor ki: “Layıkız dedik, dinle ilişiğimizi devlet olarak kestik. Cumhuriyet dedik, rejimimizi tehlikeye düşürmemek için saltanat devrini kötüledik, kazanılmış büyük zaferleri bile birkaç satırla geçiştirmeye başladık. Latin harflerini aldık, yeni kuşakları binlerce yıllık geçmişinin hazinesinden yoksun bıraktık.”(Atatürkün Fikir kaynakları, Milliyet, 15 Kasım 1974)
Osmanlıca’nın seçmeli ders olarak okutulması bir hatanın telafisi istikametinde atılmış fevkalade önemli bir adımdır.
En azından öğrenmek isteyenlere geçmişin kapılarını açacaktır.
“Kökü olmayanın istikbali olmaz. Geçmişini bilmeyen geleceğini asla şekillendiremez.”