Gazze'de insani yardım organizasyonunu "Gaza Humanitarian Foundation" GHF adı verilen yardım kuruluşu gerçekleştiriyor. GHF organizasyonu Amerikalı silahlı özel güvenlik unsurlarınca korunuyor ve Birleşmiş Milletlerin bölgede yardım hakimiyetini kırmayı hedefliyor. Yani uluslararası tarafsız kuruluşların yardım dağıtımı engelleniyor.
GHF'nin dağıtım planı, Gazze'nin güney ve merkezindeki dört dağıtım noktası üzerinden işliyor. Yiyecek ve temel hijyen malzemeleri buralarda halka ulaştırılıyor. Güvenliği Amerikalı özel şirketler sağlarken, çevrede de İsrail birlikleri devriye geziyor. Bu yardım dağıtım alanlarına giriş çıkışlarda Filistinliler, yüz tanıma teknolojisi ve biyometrik tarama gibi işlemlerden geçmek zorunda bırakılıyor.
Norveç mülteciler konseyinin genel sekreteri Jan Egeland, GHF'yi "askerileştirilmiş, özelleştirilmiş, siyasallaştırılmış" bir kurum olarak tanımlıyor. Egeland, "Organizasyonun yönetiminde eski CIA çalışanları, askerler ve özel güvenlik yetkilileri var. GHF İsrail ordusu ile birlikte çalışıyor. Çatışmanın bir tarafının, yardımı nerede, nasıl ve kimin alacağına karar vermesine izin veremeyiz" dedi.
GHF yardımları dağıtırken yardım almaya gelenlere ateş açılıyor ve sivil ölümleri gerçekleşiyor. "Açlık ve Ölüm" arasında tercihe zorlanan insanların bu çaresizliği bizim yüzümüzü kızartıyor. Çocuğuna süt almak için meydana gelen baba kurşunların hedefi olurken korkuyla kaçışan kalabalık birbirini ezmeye başlıyor....
BM sözcüsü Stephane Dujarric yaşananları "yürek parçalayıcı" olarak nitelendirdi ve BM ile ortaklarının bölgeye yardım ulaştırmak için "ayrıntılı, ilkeli ve operasyonel olarak sağlam bir planı" varken yardım almak için koşuşturan kalabalıkların görüntüsünün üzücü olduğunu belirtti.
GAZZE'DE YAŞANANLAR MÜSLÜMANLARI UYANDIRIR MI?
İslam dünyası bu yıl da Kurban Bayramını huzursuz geçirdi. Gazze'de aylardır süren sivil katliamı hiç durmadı. Tam ölümleri kanıksadığımızı düşünüp insanlığımızı sorgularken yeni bir görüntüyle sarsılıyoruz.
Gazze'deki kıyım HAMAS'la mücadele adı altında gerçekleşirken Filistinlilere dönük saldırıların Batı Şeria'da da gerçekleştiğini görüyoruz.
Batılı aydınlar, gazeteciler ve siyasetçiler de artık çığlık atmaya başladı. Mesele Müslüman alemini aşmış durumda. Müslüman ülkelerde hükümetlerin çaresizliği ve sebepleri ortada. Bölgede yaşanan İbrahim Anlaşmaları, I2U2 ittifakı, enerji-ticaret koridorları ve baskılanan toplumlar ortada.
Suudi Arabistan'ın ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin süreçteki pozisyonlarını 7 Ekim 2023'ten beri bu köşede yazıyorum. İran'ın uzandığı her yerden rahatsızlar ve iktidarlarına bir tehdit olarak görüyorlar. İran'ın bölgedeki etkisi Çin ve Rusya tarafından sessizce desteklenirken büyük bir hesaplaşmanın ortasında masum siviller can veriyor. Bölgedeki kargaşadan İsrail'in hamisi ABD rol kapıyor. ABD masraflarını Körfez'e fatura ederek bölgedeki konumunu takviye ediyor.
Şimdi başta Türkiye Müslümanları olmak üzere Orta Doğu'daki Müslüman halklara düşen bir görev var. Gazze'de yaşanan vahşete karşı sivil toplum örgütlerinin ve bireylerin yapabileceği itirazlar var. Gazze'de yaşanan gidişatı durdurabilecek petrolün anahtarı Suudi Arabistan'da. Suudi Arabistan ve diğer Körfez aktörlerini Gazze'de yaşananlar karşısında uyarabilecek Müslümanların derin bir uykuda olduğunu söylemeliyiz.
Belki haddimi aştığım düşünülecek ve tepki de çekeceğim ancak çözüm belli. Riyad yönetimini ikna edecek milyarlarca Müslüman ve her yıl ibadet için Hicaz'a giden milyonlar var. İbrahim Anlaşmaları'na tamam diyenlerin Filistin sorunu çözülmeden atacakları her imzanın bedeli ağır olacaktır.