HAMAS'ın 7 Ekim saldırısı hakkında "İran'ın desteğiyle gerçekleşti, İsrail'in karşı saldırılarında İran  yine HAMAS'ın yanında olacak" yorumları yapılmıştı! Ancak Gazze'deki  katliamlar karşısında İran'ın kılı bile kıpırdamadı. 
Ancak, her gün biraz daha köşeye sıkışan İsrail'in, dikkatleri  başka taraflara kaydırması gerekiyordu. Bu yüzden 1 Nisan'da İran'ın Şam Büyükelçiliği'ne  saldırdı ve yüksek rütbeli askerlerini öldürdü.
İran'dan, "İntikamımız acı olacak" açıklaması gelmişti. Ne var ki,  Kasım Süleymanî'yi 3 Ocak 2020 günü öldüren ABD'ye karşı da aynı yemini  etmişlerdi ama ABD'nin Erbil'deki üssüne saldırmadan önce Beyaz Saray'a, "Üssünüze füze fırlatacağız ama etraftaki  boş araziye düşecek" diye bilgi verdikleri ortaya çıkmıştı!
Bu sefer ezber bozan İran, ilk defa kendi topraklarından İsrail'e  saldırıda bulunmuştu! 13 Nisan akşamı "randevulu" gerçekleşen bu saldırıda İran'ın  gönderdiği 300'den fazla İHA ve balistik füzenin büyük kısmı İsrail'e ulaşmadan  imha edilmişti. Ulaşanlar ise "demir kubbeye" takılmıştı.
İran saldırısı, İsrail'e hiçbir zarar vermemişti ama Netanyahu  için adeta "can simidi" olmuştu! Çünkü 190 gündür Gazze'de sergilediği vahşet  unutulmuş, "zalim" İsrail bir günde "mazlum" oluvermişti! İsrail'de Netanyahu'yu  canından bezdiren "İstifa" tepkileri de desteğe dönüşmüştü!
Daha da vahimi İsrail, yeni "katliam kredisi" kazanmıştı.
Bunların tamamı İran sayesinde olmuştu!
Oysa, bizim bazı sözde dindarlar ise "Türkiye'nin İsrail'e yapamadığını İran yaptı" diyor ve İsrail  destekçisi İran'a övgüler yağdırıyor!
GELİN, İRAN'IN KÖKLERİNE İNELİM!
İran İslâm Cumhuriyeti'nin kurulduğu tarih, bölgemizde "İslam"  odaklı darbelerin yoğunlaştığı döneme rastlamaktadır. "Pakistan'da İslamî bir  yönetim kurmak isteyen Ziya ül Hak, Hindu aileye mensup Butto'yu 5 Temmuz  1977'de devirmişti.
İran'daki 56 yıllık Pehlevi Hanedanı ise, 1 Şubat 1979 günü sürgünden  dönen Şiî lider Ayetullah Humeyni tarafından devrilmiş ve "İran İslam  Cumhuriyeti" kurulmuştu. Aynı yıl 22 Temmuz'da da Sünni Saddam Hüseyin, Irak'ta  darbe gerçekleştirmişti! Ve bu değişiklik, Amerika'nın çok işine yarayacaktı!
Türkiye'deki 12 Eylül 1980 darbesini yapan Kenan Evren de, "Dinsiz millet olmaz. Bir insan hiç olmazsa iki  rekat namaz kılmasını bilmeli. Artık din dersi mecburi olacak" demiş ve yapmıştı! (23 Temmuz  1981-Erzurum)
Emperyalistlerden izinsiz kuş uçmayan bu bölgede yaşanan bu  "değişim"in bir ortak sebebi vardı. ABD, "İslâm düşmanı Komünizm" ile savaş  için "Yeşil Kuşak/Ilımlı İslâm Projesi"  uyguluyordu. Tabii ki asıl amacı, gümbür gümbür yayılan SSCB'yi durdurmaktı. 
Yahudi işadamlarımızdan Jak Kamhi'nin aktardığına göre, TÜSİAD  heyeti olarak 1978 yılında Beyaz Saray'da görüştükleri Başkan Jimmi Carter, "Sovyetler Birliği'nin yayılmasını  engellemek için Komünizm karşıtlığını güçlendirecek projeler hazırladık. Ayrıntıları  Ulusal Güvenlik Türkiye Şefimiz anlatacak" demişti. 
Bu bölgede uygulanacak stratejileri belirleyen eski CIA Şefi Henze  ise, "İslâm dini,  Komünizmi yasaklıyor. Bu nedenle o bölgede, 'dine dönüş' çalışmaları yapıyoruz" açıklamasında  bulunmuştu. Bunu duyunca donup kaldıklarını söyleyen Jak Kamhi, "ABD'nin, Atatürk ilkelerini yok etmeyi hedeflemesi  bizi endişelendirmişti. Bunu Henze'ye ilettik, o da 'Merak etmeyin Türkiye  bunun dışında kalacak' diye cevap verdi" diyor.[1]
Aslında Henze,  bizim Atatürkçüleri üzmemek için böyle söylemişti. Zira Türkiye'de "Komünizmle  Mücadele Dernekleri" çoktan kurulmuştu. Yeşil Kuşak Projesi'nin Türkiye ayağını  oluşturan Fetullah Gülen, bu dernek üzerinden hizmete alınmış ve "Ilımlı İslam"  inşasına çoktan başlamıştı! ABD, 12 Eylül darbesini de  bu şartla desteklemişti. Komünizm karşıtı; İslam yanlısı bir "iklim" hazırlanacak  ve Fetullahçı örgütün büyümesini sağlanacaktı!
Şimdi gelin İran İslam  Cumhuriyeti devrimini, bu zaviyeden tekrar gözden geçirelim. 
İran Şahı M. Rıza Pehlevi, Humeyni'yi; Amerika ve Avrupa'ya  yönelik eleştirileri yüzünden 4 Kasım 1964'te Türkiye'ye sürmüştü. Bir süre  Bursa'da kalan Humeyni daha sonra, Şiîlerin "kutsal kent"i Necef'e yerleşmiş; ancak,  "devrim" faaliyetleri engellenince, 6 Ekim 1978'de Paris'e gitmişti. Yani  Humeyni, "İslam Cumhuriyeti" inşasını, bir Hristiyan ülke olan Fransa'nın himaye  ve desteğiyle gerçekleştirmişti!
Asıl ilginç ayrıntı ise Tahran'a  dönerken yaşanmıştı. Şah'ın hazırladığı 3 ayrı suikastı  MOSSAD, İran askerî ataşesi Yitzhak Segev aracılığıyla Humeyni'nin adamlarına iletmiş  ve suikastı planlayan General Amir Hüseyin Rabii, Şiî devrimciler tarafından öldürülmüştü![2]  
Zaten, devrik Şah Rıza Pehlevi'nin ABD'ye girmesini  protesto eden binlerce İranlı öğrencinin, ABD Tahran Büyükelçiliği'ne yaptığı  baskında ortaya saçılan belgeler, CIA'nın Humeyni'ye desteğini; ayrıntılarıyla ifşa  etmişti!
Saddam'ın saldırısına uğrayan Humeyni'nin imdadına da yine "en büyük şeytan" koşmuştu! İran'a ne  kadar çok silah verdikleri, "İrangate Skandalı"yla ortaya çıkmıştı!
Peki, Amerika İran'a neden destek vermişti?
Çünkü büyük hedefleri olan İsrail'in, böyle bir "düşman"a ihtiyacı  vardı!
Peki 3 ayrı dine mensup görünen bu 3 devleti, hangi "bağ" bu kadar  sağlam bağlamıştı?
Hak din olan İsevîlik, "Tarsuslu kripto Yahudi" Pavlos tarafından tahrif  edilerek, "din" özelliğini kaybeden Hristiyanlığa dönüştürülmüştü. 
Şiîliği ise 650 yılında, Abdullah bin Sebe asındaki "Yemenli  kripto Yahudi" kurmuştu. 3. Halife Hazret-i Osman Efendimizi 17 Haziran 656  Cuma günü, evinde Kur'an-ı Kerim okurken hunharca şehid ettiren de bu  fitneciydi!
1501'de  İran Safevî devletini kuran Şah İsmail, ehl-i sünnetin bayraktarı olan Osmanlı İmparatorluğu  ile rekabet edebilmek için Şiîliği kullanmış ve her yere yaymıştı!
Görüldüğü gibi, derin bir dayanışma içerisinde olan bu "üçlü", birbirinden  farklı görünse de "kök"lerinde buluşuyordu!
[1]  Jak Kamhi, Gördüklerim Yaşadıklarım, Remzi Kitabevi, İstanbul 2013, s. 239.
[2] Mike Evans, Jimmy Carter, Crossstaff  Publishers, 2009, s. 251.