İran’ın 1981-1997 arasında 16 yıl Dışişleri Bakanlığı’nı yapan Dr. Ali Ekber Velâyetî’nin son Moskova gezisinde Putin’le Velayetî’nin el sıkışmasıyla ilgili olarak, dün İran medyasında yer alan bir fotoğraf ve resimaltı yazılardaki mizah ilginçti.
Putin, kendisini -güyâ- şöyle takdim ediyordu: ‘-Selam.. Vladimir.. Rusya Cumhurbaşkanı..’
Velâyetî de karşılığında kendisini tanıtıyor:
‘Ali Ekber.. Doktor, Çocuk Hastalıkları mütehassısı..
Danişgâh-ı Âzad-ı İslamî(Hür İslâm Üniversitesi’)’nin Mütevelli Hey’eti Başkanı..
Uluslararası İslâmî Uyanış Kurulu’nun Genel Sekreteri..
Kutsal Savunma Savaşı Ansiklopedisi’nin Siyaset Belirleme Yüksek Şûrâsı Üyesi..
Rehberlik Makamı’nın Uluslararası konularda Müşaviri..
Rejimin Maslahatını Belirleme Kurulu’nda, Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı..
Ve… burada sayılması zaman alacak başka bir çok vazifeler..’
Aslında bu resimaltı yazılarda, İran’da bazı kişilere yüklenen yığınla vazife ve yetkiler yüzünden pek çok işin olması gerektiği gibi yapılamadığının dolaylı bir eleştirisi de vardı.
Ama, İran’da, en başta da dışsiyaset konularındaki en etkili açıklamalar Velâyetî tarafından yapılır. Eleştiriler de, -İran’da dışsiyaseti, doğrudan doğruya İnkılab Rehberi Ali Khameneî belirlediğinden ve o da eleştiri dışında tutulduğundan- Velayetî’ye yöneltilir.
***
Velâyetî geçenlerde, Amerikan Başkanı Trump’ın, ‘İran’la uygulanacak ambargoya riayet etmeleri için NATO’daki müttefiklerine yaptığı çağrı’ya değinirken, ‘Avrupa ülkelerinin geri çekilmeleri halinde meydana gelecek boşluğun Rusya tarafından doldurulacağı’ kanaatini dile getiriyordu. Ancak, İran toplumu, tarihlerinde, -tıpkı Osmanlı’nın da olduğu gibi-, en büyük darbeleri yediği Rusya’ya bu kadar yaklaşılmasından endişeli..
Bu rahatsızlık, Haşimî Refsencanî’nin cenaze töreninde yüzbinlerin, Rusya aleyhinde yükselttiği protestolarla da açığa çıkmıştı. Daha sonraki gösterilerde de zaman zaman yükselen, ’Suriye’yi bırak, İran’a bak..’ şeklindeki sloganlar da aynı rahatsızlığı yansıtıyordu. Çünkü, inisiyatifin Suriye konusunda da Rusya’ya kaptırıldığından dolayı İran’da bir derin rahatsızlık hissediliyor.
***
Kezâ,Suriye’nin geleceği konusunda, Amerika ve Rusya’nın, gizli bir uzlaşmaya vardığına dair haberlerin İran medyasına yansıdığı bir sırada Velayetî’nin geçen hafta, ‘Suriye Hükûmeti, istediği anda Suriye’den derhal çıkarız..’ şeklinde yaptığı açıklama ilginçti ve , özellikle ekonomik açıdan iyice bunalan ve hattâ Cumhurbaşkanı Rûhanî’yi istifaya zorlayan bazı etkili komutanların oluşturduğu ağır atmosferi biraz rahatlattı. Çünkü, İran’da, özellikle Suriye’ye ve Suûdî rejimi aleyhinde savaşan Yemen’deki Hûsî’lere yapılan dev malî ve askerî yardım ve harcamaların da ülkeyi çıkmaza soktuğu kanaati yaygın..
Böyle bir sırada, İran Başsavcısı bir din adamının, geçen hafta, ‘Örtünme konusunda uygulamalarımız gençleri tamamen dinsizliğe itti..’ açıklaması ise, bütün bunların tuzu- biberi oldu.
***
Öte yandan, Suriye’nin geleceği üzerine, özellikle Haleb’in yeniden imarının, Rusya’nın Amerika’ya önermesiyle, Türkiye’ye bırakılacağı ve bu bölgenin Türkiye’nin nüfuz sahası haline dönüşeceği gibi ihtimaller de, Haleb’e, ‘Haşd-i Şa’bî’ eliyle yerleştirilen ve mezhebî açıdan kendilerine bağlı kitlelerin oradan çıkartılacakları korkusunu da gündemde getirdiğinden, bir diğer rahatsızlık konusu..
***
Ancak, Trump’ın bütün NATO müttefiklerine yaptığı, İran’a uygulayacağı ambargoya riayet etmelerine dair çağrısına, Türkiye’nin, ‘BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın böyle bir yaptırıma asla itibar etmiyeceği’ne dair açıklaması, İran sosyo-politik çevrelerini yine de memnun etmişe benziyor.