Irak’ın Basra şehrinde meydana gelen ve en başta da sırtını İran dinî liderliğine dayadıkları kabul edilen kişi, hizip ve gruplara yönelen protesto gösterileri son bir ay içinde 20’den fazla ölüme ve sonunda sokağa çıkma yasağına rağmen, bu şehirdeki İran Konsolosluğu’nun ateşe verilip her şeyin tahribine ve İran liderliği ve onların Irak’taki uzantılarına yönelik çok ağır sloganların yükseltilmesine kadar vardı. Basra halkı çok büyük ekseriyetiyle şiî olduğu için, mezheb farklılığı gibi izahlara da yer bırakmayan bu yaygın protesto şaşırttı, İran’ı..
Üstelik de.. Saddam Irakı’nın ve Baas rejiminin saldırısıyla başlayıp, 1980-88 arasında 8 yıl süren kanlı İran-Irak Savaşı’ndan sonra, Saddam’ın bu kez de Kuveyt’i işgal ve ilhakıyla başlayıp Amerika’yla Irak arasında meydana gelen ve her ikisi de ağır mağlubiyetiyle ve Saddam’ın idâmı ve 35 yıllık Baas rejiminin tasfiyesiyle sonuçlanan 1991 ve 2003 ‘deki Körfez Savaşları’ndan sonra, İran, Irak’ta oldukça etkili duruma gelmişken..
***
Şimdi n’oldu da, Basra’da üzerlerinde hattâ ‘molla’ elbisesi bulunanların önderliğinde, protestocuların hançerelerinden, ‘El’movt-i li Khameneî.. El’movt-i li Velayet-i Faqih.. (Khameneî’ye , Velayet-i Faqih’e Ölüm!)İran, şeytanlık ve fir’avunluk yapma, Irak’tan defol!..’ gibi ve hattâ daha ağır hakaret ifadeleri yükseliyor? Üstelik de, Âşurâ merasimlerinin yaklaştığı bir sırada..
Bazı İran gazeteleri Basra’daki hadiseleri, eski Baas rejimi kalıntılarıyla DEAŞ’çıların tahrik ettiğini yazdı. Öte yandan Basra ile ilgili olarak Irak Meclisi’nde yapılan özel oturumda, Başbakan Haydar el’İbadî hadiselerin hizmet noksanlığına değil, siyasî entrikalara bağlanması gerektiğini söyleyerek, o sırada orada bulunan Basra Valisi El’İydanî’ye, ‘Sen Basra’da olman gerekirken, ne işin var burada?’ diye çıkıştığı, Vali’nin de, ‘Basra sanki başka bir dünya.. Bakan’ların herbirisi ayrı konuşuyor. Ben, Basra Emniyet Müdürü’nün bir rüşvetçi olduğunudefalarca söyledim, ama dinletecek kulak bulamadım..’ diye karşılık verdiği bildiriliyor.
***
Basra’daki bu protestoların arkasından da -alışılageldiği ve de elbette- sionist İsrail ve Amerika’nın ve onların bölgedeki, başta Suûdî rejimi olmak üzere nice kuklaların bulunduğu suçlaması yine yapıldı ama bu suçlamalar durumu izaha tek başına yetmiyor.
Meselenin özünde İran’daki Velayet-i Faqih sisteminin -en azından- bütün şiî Müslümanları kendi otoritesi altında tutmak isteyen siyaseti ile Irak’ın şiî Müslüman halkı arasında bir ‘doku uyuşmazlığı’ bulunduğu gibi temel etkenler de var.
Her devlet kendisini güçlü göstermek ister, ama, İran galiba, o güç gösterisini gerçek zannetmek yanlışlığına düştü. Ama, gücünün giderek arttığı vehmine kapılan İran rejiminin, sonunda, Irak’ta sadece şiî grup ve partileri değil, Hükûmet’i bile yönlendirmeye kalkışması ve İran’lı ünlü general Qaasım Suleymanî’nin, sadece Suriye’de değil, Bağdad’daki hükümet teşkili çalışmalarında bile son sözü söyleyen kişi gibi bir hava estirmesi ve Necef’deki en büyük şiî dinî mercei olan Âyetullah Ali Sistanî’nin İran müdahale ve telkınlerine karşı soğuk tavırları zâten biliniyordu.
***
Ayrıca, İnkılab Muhafızları Ordusu’nun sözcüsü durumundaki ‘tabnak’ sitesinde dün, Basra Hadiselerine değinilirken, Irak’ta, İran’a yakın ve karşı partiler arasındaki sürtüşme kadar; Meşhed’deki Iraklıların karıştığı söylenen bazı huzursuzluklara ve Abadan’daki Iraklıların iktisadî hayatta güçlü duruma gelmelerine karşı oluşan bir tepkiden de söz edilmesi ve hattâ, önümüzdeki günlerde Irak ve İran’da benzer karışıklıkların meydana gelebileceğine dikkat çekilmesi ilginçti.