1980 yılının 22 Eylûl’ü, Irak- Baas rejimi lideri Saddam’ın, TV karşısında önce İran’la imzaladığı ‘1975- Cezayir Antlaşması’nı yırttığı ve gün ortasında İran’a âniden saldırdığı gündü.
Saddam, savaşı başlatmadan iki hafta kadar önce Bağdat’ı ziyaret eden -o zamanki- Fransa Başbakanı J. Chirac’a, İran’a karşı bir ‘yıldırım savaşı’ taktiğiyle saldıracağını ve ‘İran’ın işini 7 günde bitireceğini’ söylediğini, Chirac, o savaşın 7. yılında itiraf etmişti. Evdeki hesap çarşıya uymamış, Saddam’ın ‘Yıldırım Savaşı’, İran’ın 8 yıl sürecek olan bir ‘Yıpratma Savaşı’ taktiği karşısında başarısız kalmıştı.
Ancak, iki taraftan, bir milyondan fazla insanı yutan o korkunç savaş, nihayet 8. yılında, Temmuz -1988’de BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Ateş-Kes’ kararını İmam Khomeynî’nin, ‘zehir kadehini başına dikiyorum’ diyerek kabul ettiğini açıklamasıyla noktalanmıştı. (Bu konuda, 10 yıl kadar İmam Khomeynî’nin Vekili konumunda olup, İmam tarafından, ölümünden iki ay önce azledilen Âyetullah Muntezerî’nin son yayınlanan video konuşması ilginç.. ‘İmam’a, o savaş başlamadan önce, ‘Komşu ülkelerin içişlerine karışılmayacağına ve inkılabın sadece İran içi bir konu olduğu’na dair güvence verilmesi, aksi halde her tarafımızdan kuşatma altında kalacağımıza dair görüşlerimi sundum, ama, kabul ettirmedim’ deyişi yeni bir tarihî tartışma başlatacak cinsten bir hassas konu..)
***
Her 22 Eylûl’de, savaşın başlangıç günü askerî merasimlerle anılır. Ama bu sene korkunç bir saldırı oldu.
Güneybatı İran’da, halkının ekseriyeti arab etnisitesinden olan Ahvaz şehrindeki tören, bir terör saldırısıyla kana bulandı ve çoğu İnkılab Muhafızları Ordusu mensupları/ (Pasdar)lar olmak üzere 25 kişi hayatını kaybetti, 100’e yakın da yaralı.. Saldırganlardan 3 kişi de öldü.
Bu saldırı, tam bir şok oldu İran için.. İran, Amerika’yı ve onun himayesindeki Suûdî ve BAE rejimlerini suçladı.
Bu saldırının, Ahvaz’a 110 km. kadar uzaktaki Basra’da son günlerde meydana gelen İran karşıtı şiddet hadiselerinin devamı olduğu da söylendi.
Dünya ise bir ‘Ohh olsun!’ sessizliğinde…
***
Saldırıyı bir IŞİD /DEAŞ, bir de ‘El’Ahvaziye’ isimli arapçı-ayrılıkçı hareket üstlendi.. IŞİD’in int. sitesinde, saldırıyı yapanlar olarak gösterilen, ikisi arapça ve birisi farsça konuşan ve cihad sevinci içinde olduklarını söyleyen 3 kişinin filmi yayınlandı.
Arap Yarımadası’ndaki ve Körfez’deki rejimlerin hemen tamamı ise sevindiler. Etnik açıdan bir ırklar koleksiyonu olan İran’ı içten vurmak hayalleri tazelendi; ne de olsa, Amerika arkalarında.. Nitekim Ebu Dabi Şeyhliği, bu kanlı saldırıyı ‘savaşın İran’ın içine taşındığının bir işareti’ diye ‘müjde’ledi.
İran rejiminin siyasî tavır ve uygulamalarına karşı, emperial güçlerin kuklası olan rejimlerce sergilenen bu sevinç hali, İslam Ümmeti’nin bedeninde varlığını asırlardır zâten sürdüren‘gangren’i daha da azdırmaktan başka neye hizmet eder?
***
İran TV kanallarından birinde bir yorumcu geçen gün,‘Şah zamanında depolarımız ağzına kadar silah doluydu.. İnkılap olunca, bunların tehlike teşkil etmemesi için boşaltılması gerekliydi. Saddam’ı üzerimize saldırttılar, o silah depolarımız boşaldı.. Şimdi de silahlarımız Suudî’ye yönelik.. Onlarınki de bize.. Biz onları yeryüzünden mahvedeceğimizi söylüyoruz, onlar da bizi.. Emperial güçler silahlarımızı yine birbirimize karşı kullandıracaklar!.’ diyordu, özetle…
***
Bölgede hemen tamamı Müslüman olan halklar arasındaetnik veyamezhebî farklılığa dayalı savaşlar çıkarmayı, başta sionist İsrail rejimi olmak üzere, bütün emperial- şeytanî güçlerin yerinde siz olsanız, istemez ve hattâ plânlamaz mısınız?