Dün İstanbul’da, Türkiye Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde, Rusya Lideri Vladimir Putin, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve Fransa Başkanı Emmanuel Macron’un katılımıyla 4’lü bir zirve toplantısı yapıldı. Toplantıya BM Gn. Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Stappan De Mistura da katıldı.
Bu satırlar yazılırken, hangi konularda görüş birliğine varıldığı - varılmadığı hususlarında herhangi bir açıklama yapılmamış idiyse de, konu, ‘Suriye Buhranı’na çözüm aramak açısından, yeni bir uluslararası teşebbüs..
Sonucu ne olursa olsun, bu 4’lü toplantı, bu konuda bir ilk.. Çünkü, Suriye Buhranı konusunda bu zamana kadar Amerikan çizgisinde hareket eden Almanya ve Fransa’nın, Amerika’nın dışlandığı bir toplantıya katılıp Türkiye ve Rusya’yla birlikte hareket etmek istediklerini ortaya koymuş olmaları ve Amerikan cephesinde bir çatlak teşkil etmesi, son derece önemli..
***
Ama daha da önemlisi, Suriye Buhranı’nın ilk patlak verdiği andan itibaren Suriye’deki 50 yıllık Baas rejimi ve Esed Hanedanı diktatörlüğünün yardımına koşup askeri, milis güçleri ve diplomatlarıyla rejimin yanında yer alan ve hattâ, en yetkili resmî ağızlardan, ‘Eğer biz olmasaydık, Esed rejimi iki gün dayanamazdı..’ diye gururlu açıklamalar yapan ve Suriye’de binlerce asker, milis ve 100’den fazla da seçkin kumandanlarını kaybeden ve sonra da kendi gücü yetmeyince Rusya’yı devreye girmeye ikna eden İran rejiminin bu toplantıda yer alamaması.. Ki, böyle bir toplantının henüz kesinleşmediği 2.5 ay kadar öncelerde, İran medyasında ilk rivayetlere dayanarak, ‘Rusya’nın İran’ı sattığı ama İran’sız bir Suriye toplantısının sonuç veremeyeceği’ne dair yazıların yer aldığına bu sütunda değinilmişti..
(40 yıl önce bugünlerde, İran’da Şahlık rejimi ve 57 yıllık Pehlevî Hanedanı çökmenin eşiğinde ve her gün binler- onbinler ‘Allah’u Ekber!’ nidâlarıyla caddelerde kurşunlanıp yere düşer iken, hayatta kalanlar yine de, ‘Lâ Şarqıyye- Lâ Garbiyye.. Hükûmet-i İslâmiyye.. (Doğu’ya da Hayır, Batı’ya da.. Sadece İslâm Devleti..); Lâ Şiîyye- Lâ Sunniye.. Vahdet-i İslâmiyye.. (Şiîlik, Sünnilik ayrımı yok, İslâm Vahdeti!.) mesajlar veriyorlardı.
40 yıl sonra ise.. O büyük hareketten geriye, ne yazık ki, Dünya Müslümanlarına verilen hemen hiçbir olumlu mesaj kalmadığı gibi; Şarq’a (o zamanki Sovyet Rusya liderliğindeki Doğu Bloku’na) da ‘Batı’ya da Hayır!.’ sloganları yerini, peşine takıldıkları Rusya’nın kendilerini oyuna getirdiğinin hayıflanmasına bırakmış bulunuyor.)
***
Şimdi, böyle bir toplantının, hele de İran, Türkiye ve Rusya’nın Astâna Süreci’nde 3’lü hareket etmeye karar vermişken, İran’sız olarak yapılması, İran tarafını ziyadesiyle rahatsız etmiş bulunuyor.
Halbuki, henüz 45-50 gün önce, bu 3 ülkenin liderleri Tahran’da bir araya geldikleri sırada, 3 liderin Soçi’de vardıkları ve 100 binlik bir şehirde 4 milyona yakın insanın perişan vaziyette yığıştığı İdlib’de ‘Ateş-Kes’ mutabakatına rağmen, tam da Türkiye Başkanı Erdoğan İran’a giderken, Rusya ve İran’ın ‘Ateş-Kes’i ihlal edip, ağır bombardıman ve kara saldırılarını harekete geçirmesi, Erdoğan Türkiyesi’ni daha da sıkıştırmaya yönelik bir psikolojik savaş taktiğiydi. Ve o sırada İdlib’de bombardımanlar altındaki çaresiz milyonların ise beşer planındaki ümitlerini Erdoğan’a bağlayarak, ‘Erdoğan bir hisardır, hisar muhasara edilemez..’ şeklinde arabça feryadlar yükselttikleri haberini alıyorduk.
***
Şimdi, Suriye siyaseti üzerine yeni bir inisiyatif gelişiyor gibi.. Bu toplantıda Rusya’nın da yer alması ve NATO üyesi olan Almanya ve Fransa’nın da Türkiye gibi Amerika’dan bağımsız olarak böyle bir toplantıya katılmaları, gerçekte, hele de Trump’ın USA Başkanı olmasından sonra, uluslararası anlaşmaları USA emperyalizminin kendi maslahatına geldiğinde, hemen bozabilmesinin ortaya çıkardığı bir güvensizliğe tepki olarak da anlaşılmalıdır.
Elbette, bu 4’lünün alacağı kararların pratiğe dönüşmemesi için USA emperyalizminin de elinden geleni yapacağı açıktır.