Efendim, PKK geri çekiliyor çekilmesine de, acaba onları ikna etmek için ne verdik?
Bir Kürt Federasyonu mu kurulacak?
Kürtlere kısmi özerklik mi verilecek?
PKK’nın Diyarbakır surlarına bayrak dikmesi mi sağlanacak?
Eyalet sistemine mi geçilecek?
Erdoğan başkan mı olacak?
Ne olacak?
Bu soruları, “türevleriyle” birlikte çoğaltabilirsiniz...
İsterseniz, “suret-i hak”tan görünüp, “Tamam, PKK geri çekilecek de, bu Türkiye’yi daha mı demokratik hale getirecek? Erdoğan otoriterleşmesini sürdürdükten sonra ne anlamı var?” diyerek ipe un serme cihetine gidebilirsiniz...
Bazı liberallerin yaptığını yapabilirsiniz...
Kürtleri “devlet sizi satacak” görüşüne inandırmaya çalışabilirsiniz.
Bu amaçla Kandil ve Uludere arasında mekik dokuyabilirsiniz. Karayılan’la sohbeti koyultabilirsiniz.
Daha da ileri gidip, Öcalan’ın “hükümet tarafından kullanılan aktör” haline geldiğini öne sürebilirsiniz.
Utanmanız olmadığı için, “Öcalan dış güçler ve Ergenekon tarafından kullanıldığında neden bu harikulade tespiti yapmadın?” sorusu karşısında kulağınızın üstüne yatabilirsiniz...
Her şeyi yapın...
Her melaneti sergileyin...
Çözüm sürecini itibarsızlaştırmak, çözüm iradesi gösterenleri gözden düşürmek için elinizden geleni ardınıza koymayın...
Her şeyi yapın da, bizi “Türkiye’nin bölüneceğine, Kürtlerin bir arada yaşamaktan vazgeçtiğine” inandırmaya çalışmayın.
Hiç değilse bunu yapmayın...
Efendim, PKK devreden çıkarsa, örgütün talepleri siyasallaşırmış...
Ne olacaktı yani?
Örgüt dediğiniz yapı, aynı zamanda bir sosyoloji üzerinden yükselmiyor muydu?
Çektiğimiz acılar, aynı zamanda “talepler siyasetinin” bir sonucu değil miydi?
Hani örgütün “düz ovada” siyaset yapmasını savunuyordunuz?
Hani taleplere saygılıydınız?
Hani “etnik kimliğiniz şerefinizdir” diye attığınız zaman mangalda kül bırakmıyordunuz?
Hani ilk Kürt Raporu’nu hazırlamakla övünüyordunuz?
Hani bugünün “özgürlükler ortamında” bile “tehlikeli” sayılabilecek görüşleri seslendiriyordunuz?
Hani “Kardeşim Öcalan” diye nutuklar atıyordunuz?
Gül alıp gül veriyordunuz...
Bir “Kürt-Türk Federasyonu”ndan söz ediyordunuz?
Bağımsızlık için istiareye yatıyordunuz?
BDP otobüsünün üstüne çıkıp “zafer işareti” yapıyordunuz?
Ne değişti?
Efendim, geri çekilme kara yoluyla mı gerçekleşecekmiş, yoksa başka ulaşım mecraları ve araçları mı kullanılacakmış? Sonra, PKK’nın elindeki silahlar ne olacakmış?
Bilemem ben kardeşim...
Bildiğim şu:
Kaç aydır insan ölmüyor.
Kaç aydır şehit cenazesi gelmiyor.
Kaç aydır karakol basılmıyor.
Kaç aydır mayın patlamıyor.
Kaç aydır metropoller bombalanmıyor.
Kaç aydır gözü yaşlı analar ve babalar biricik evlatlarının tabutu başında, çaresiz ve gönülsüz bir teslimiyet içinde “vatan sağ olsun” diye ünlemiyor.
Bunları değersiz mi buluyorsunuz?
O zaman ne olmalı?
Terör belası nasıl bertaraf edilmeli?
Bir şey söyleyin.
Bir cümleniz olsun.
Bir tek cümle...
İnsansanız, vicdan sahibiyseniz, içinizde Allah korkusu varsa bir tek cümle bulup buluşturun...
Ki, “haklısınız” diyelim.
Utanıp nedamet getirelim.