'Ö.Ö Efendi', yeni yeni laflar üretiyor.. Kendilerinin istediği gibi kararlar vermiyorlarsa mahkemelere de meydan okuyor.
Geçen hafta, kanunla korunan bir isme olan hayranlığının sevkiyle olmalı ki, 'Onun en büyük gururu, Türkiye'nin Birinci C.Başkanı olması değil, Türkiye'yi kurtaran kişi olmak.. Ben de 'Büyük Taarruz' emrini veren, kurtuluş savaşını kazanan kişi olmak istiyorum.' diyerek, siyasetteki saldırganlıklarının sebebini yandaşlarına izah etmiş.. Bazı gençlere metroda kulak misafiri oluyorum, ister-istemez; çünkü, yanı başlarındakilerin duyacağı şekilde 'İkinci Ata...' geliyor diyorlar ve kahkahalarla gülüp, 'Ama, iki tane Ata olur mu yaw?..' diye ekliyorlardı..
Her gün yen bir eyler üretmesi dolayısıyla, 'TC tipi Trump' diye anılmayı hak eden işbu ' İkinci Trump', yeni bir söz daha üretmiş, 'İskilipli Âtıf Efendi'ye takmış katıldığı bir canlı yayında ve Âtıf Hoca için, "İngiliz yandaşı" ifadesini kullanmış.. "Karşı tarafta, bir de yere göğe sığdıramadığınız İskilipli Âtıf Hoca var. İngiliz uçaklarından pusula atıyorlardı. Manda /himaye için.." demiş..
İskilipli Âtıf Hoca , 1922-23'lerde küffara/ kâfirlere benzemeye çalışmanın hükmü' konulu ve bunun Müslüman'ın şahsiyetine yakışmayacağını anlatan bir kitap yazmıştı.
Henüz, 'Şapka inkilabı' yapılmamıştı.. M. Kemal , o idealini eskiden beri taşıdığı 1919'daki Erzurum Kongresi günlerinde, yakınında olan Bitlis Valisi Mazhar Müfid'e not ettirmişti, 'şapka giyilecek..' diye.. Ve 25 Kasım 1925 günü o 'büyük devrim'i de gerçekleştirmişti ama... Millet savaştan yeni çıkmış olmanın perişanlığı içinde aç- bi-ilaç dayatılan bu emir karşısında itirazlar ve irili ufaklı isyanlar patlak vermeye başlamıştı..
Bunun suçlusu, 2 yıl öncelerde bir kitap yazmış olan Âtıf Efendi idi. O halde, o hemen cezalandırılmalıydı..
Nitekim, 26 Aralık 1925'te tutuklanıp Ankara İstiklal Mahkemesi zindanlarına konulmuş, 26 Ocak 1926'da yargılanmış; savcı üç yıl hapis cezası istemiş; ancak Hoca , 'kendini savunmak istemediğini' açıklamış ve 4 Şubat 1926 günü de idâm mahkûm edilip, hüküm hemen infaz olunmuştu.. (Şevket Süreyya Aydemir de İskilipli Hoca'yla aynı zindan koğuşunda geçen günlerini hatıratında yazmıştır.. Onun yazdığına göre, Âtıf Hoca, İstiklâl Mahkemesi denilen ve verilen emre göre sayısız insanların kellesini uçuran acaib mahkeme için savunma hazırlarken, onu bırakmış bir kenara ve bu hareketini, 'Hz. Peygamber (S)'i rüyada gördüm, benim yanıma gelmek varken, niye böyle şeylerle uğraşıyorsun..' gibi bir manevî ikaz aldığı şeklinde izah etmiş imiş..)
*
Neymiş efendim, İngilizlerin işgalini destekleyen beyannameler uçaklardan atılmış.. Şahit ve delil ise, bir takım 'Kemalist tarihî senaryo yazarları'nın iddiaları..
'Ö.Ö' Efendi, sizin vekalet ettiğinizi gururla ilan ettiğiniz dönemin kanun ve hak-hukuk anlayışı böyleydi, işte.. Adamı, suç ihdas olunmadan 2 sene öncelerde yazdığı bir kitabı, o şapka direniş ve isyanlarının aslî suç unsuru sayarak, idâm...
Haydi, birileri bir şeyler söylemiş; sizin hıncınız ne, öyle? İdam etmiş düzeniniz.. Daha ne istiyorsunuz? Ve aradan 100 yıl geçtikten sonra hâlâ, o malûm mahkemelerde sözde adalet adına ne zulümler işlendiğini bilmiyorsanız, okuyunuz, biraz.. Ç. Altan, 'Erzurum'da şapka kanununa aykırı hareket ettiği' gerekçesiyle bir kadının, hakimlik yapan dedesi tarafından idam hükmü verilerek, idam edildiğini 50 yıl öncelerde şaşkınlık duygularıyla birlikte yazmıştı..)
'Ö.Ö Efendi, o dönemden 100 sene sonralarda, 'İBB Başkanı 'E.İ'nun yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanması'na karşı İngiliz Hükûmeti'nden yardım isteyen ve o yardım gelmeyince de, 'yalnız bırakıldık, yalnızlık duygusuna kapıldım.. Böyle müttefiklik mi olur?..' kabilinden laflar edip, böylece TC ülkesinin yargı erkine yabancıların, emperyalist odakların en gediklisi olan İngiliz Hükümetinin müdahalesini isteyenin kim olduğunu hatırlıyor musun?
*
'Ö.Ö' Efendi, partinizin ilk liderine karşı çıkanların 100 yıldır hemen nasıl suçlandığını biliyorsunuzdur herhalde.. En fazla da ingiliz yandaşlığı..
Ama, ilginçtir, o suçlananlar da aynı suçlamayı, kendilerini suçlayanlara yöneltiyorlardı. (Hattâ,M. Kemal döneminde Türkiye'deki İngiltere sefiri Sir Perci Loren'in , bir kitabı, 1968'lerde bir ünlü İngiliz gazetesinde, 'Adamımız, Türkiye'nin idaresini nasıl reddetti?.' başlığıyla yorumlanırken, M. Kemal'in ağır hastalık döneminde Loren'i çağırıp, 'Benden sonra inkılapların tehlikeye girmemesi için, Türkiye'nin idaresini sen üstlen..' diye teklif ettiğini, Loren'in de bunu resmen İngiliz Hariciye Nâzırı' na yazdığını, ama, Londra'dan, 'Bu, bizim yeni siyasetimize aykırıdır..' diye cevap geldiği yazılmıştı da, bizdeki laik taifenin M. Barlas ve emsali yazarları o yazışmanın Loren ile Hariciye Nazırı arasındaki bir şakalaşma olduğunu yarak, konuyu geçiştirme vazifesini başarıyla yerine getirmişlerdi.. )
*
(Nuh Bey yazıda teknik bir hatayla silinen bölümü, altı çizili olarak gönderiyorum.. O alt çizgilerin kaldırılması ricasıyla..)
Evet, 'Ö.Ö Efendi', M. Kemal Paşa, savaşlarla ilgili bir şeyler yazdırıyordu, Âfet İnan'a.. Bir savaş anlatılırken, Âfet Hanım, önceden anlatılanları yazmış birisi olarak, 'Paşam, orada bir savaş olmamıştı..' deyince, M. Kemal Paşa, 'Yaz kızım, ben ne dersem, sen onu yaz.. Tarihi yapanlar yazdırır. ' der..
Evet, bu direktifleri, Âfet İnan'ın hatıratından okuyabilirsiniz.. Nitekim, o yazdırılan tarih'in yanlışlarla ve yalanlarla dolu olduğunu hem Karabekir, hem de Çerkez Edhem iddia etmişlerdir.. Bir zamanlar, Meclis'e , 'Ey münci-i vatan.. / Vatan'ın kurtarıcısı' denilerek davet edilen ve amma sonra üzerine askerî birlikler gönderilip Yunanlılara sığınması sağlanan Edhem, yurt dışında yazdığı ve Nutuk'ta ağır şekilde suçlanışına ve hakaretlere uğramasına cevaplar vermişse de bunlar halka ulaşamamıştır. (Çerkez Edhem'in karşı iddialarına da bir başka yazıda değiniriz, inşaallah)
Ama, Karabekir Paşa için, Kemal Paşa, 'Nerde bu memleketin akıl doktorları, niye atmıyorlar onu tımarhaneye?.' diye hiddetle bağırmış ve Karabekir'in evi bir gece basılıp dünya kadar belgeler yakılmış, yok edilmiştir..
Tarihçi Prof Şükrü Hanioğlu 'Çankaya'daki, sandıklar dolusu gizli belgeler açılmadıkça TC tarihi yazılamaz' demiş, ve ayrıca, Lozan'ın 100. yılı münasebetiyle İngiliz belgelerine ulaşmak istediğinde bazı isimlerin siyah bandla kapatıldığını; M. Kemal'in inanç konularında etkilendiği hususlarla ilgili dosyaları istediğinde de, onların açılmasına da zin verilmediği' cevabını aldığını yazmıştır. (Ki, Hanioğlu'nun bahsettiği, Çankaya'daki sandıklar dolusu belgelern 10 Kasım 1938'den hemen sonra 'nâ-ehil el'lere geçmemesi için Genelkurmay Harb Tarihi Enstitüsü'ne intikal ettirildiğini ve bu belgelerin kendisine de açılmadığını Şevket Süreyya da 1973'ler de İstanbul- Osmanbey'de bir dershanede verdiği tarih sohbetlerinde anlatmış ve ölümünden 5-6 ay öncelerde Milliyet'te 'Kahraman putlaştırıldığı zaman ölür.' başlığıyla yayınladığı son derece ilginç bir yazısında da, 'Nutuk, bir siyasî belgedir, tarihî belge değildir. İçinde yanlılar vardır yalanlar vardır' demişti )
Dahası, Lâtife Hanım'ın, (1975'de) 'vefatından 30 sene sonra açılması' kaydıyla noter'e bıraktığı hatıralarının serbest kalmasına bir kaç gün kala, 2005'de, dönemin TTK Başkanı Prof. Y. Halaçoğlu, tv. ekranlarında yayınlanan bir açıklamasında, 'Bu hatıraları ben okudum, bunlar yayınlanamaz. Yayınlanırsa, TC tarihinin yeni baştan yazılması gerekir' demişti..)
Bütün bunlardan sonra üstelik de apar-topar tutuklanıp, iki duruşma sonunda idam hükmü verilen ve hemen idam olunan bir Âtıf Hoca'nın 'İngiliz yandaşı' olarak suçlandığını söyleyen sana ve dayandığın Kemalist tarihçilerin iddialarına nasıl inanalım, 'Ö.Ö Efendi?'
Ki, Şeyh Said Hareketi'ne de aynı damga vurulmamış mıydı?
Siz bugün yargı gücünün kararlarına karşı dert yanıyorsunuz da, vekaletini iftiharla üstlendiğiniz o zamanı hiç kendi vicdanınızda tarttınız mı?
Benim yazdıklarıma dudak bükebilirsiniz, Uğur Mumcu'nun o döneme aid yazıklarına bakınız, kimler nelerle ve nasıl suçlanmıştır..
İsmet Paşa'dan önceki Garb Cebhesi Komutanı olan Ali Fuad (Cebesoy) Paşa da, gerçekliği üzerine hiçbir ciddî hukukî delil gösterilememiş olan 'İzmir Suikasdi' iddiası içinde düzmece iddialarla tutuklanır.. O mahkemede, M. Kemal'e daha önce komutanlık etmiş nice üst rütbeli paşalardan kaç tanesinin hangi gerekçelerle ve nasıl idam edildiklerini, evet, Mumcu'dan okuyunuz.. Ve, M. Kemal'in çocukluk arkadaşı olan Ali Fuad Paşa ise, uzun bir tuıtukluluk döneminden sonra M. Kemal'in emriyle hapisten çıkarılır ve bir süre sonra, onu makamına çağıran M. Kemal, (Ali Fuad Paşa'nın yazdığına göre) , ona, 'Sen serbest kaldın diye 8-10 paşa da kurtuldular, yoksa onlar da idâm olunacaklardı' der.
Çerkez Edhem ve Menemen Hadisesi konuları da hâlâ tartışılamaz, ve daha niceleri de..
Evet, bütün her şeyin serbestçe araştırılıp tartışılmasına varsanız,, İskilipli Âtıf Efendi'ye atfettiğin İngiliz yandaşlığı iddialarını ve konuşulamayan daha nice her konuları da tartışalım.. (Bakınız, ikinci şefiniz İsmet Paşa, hakkında bir koruma kanunu olmadığı halde, kimse hakaret etmiyor; eleştirilse de adam gibi anılıyor.. Ama vekaletini üstlendiğin isim, yanlışıyla-doğrusuyla serbestçe tartışılmak nasibinden mahrum..) Balkınız, Ecevit, ömrünün son demlerinde 'Sultan Vahdeddin vatan haini değildi..' dediğinde kemalist taife ona hücum etmiş ve Süleyman Demirel ise, bu konudaki görüşü kendisine sorulduğunda gerdanını kıvırıp, 'Türkiye , bu konunun tartışılmasını henüz kaldıramaz..' deyivermişti..
'Ö. Ö' ise hızını alamayıp, 'Ben CHP Genel Bakanlığı makamında Ata'nın vekili olarak vekaleten oturuyorum' diyor.(Star Gn. Yyn. Müdürü Nuh Albayrak bey geçen gün, 2 Eylûl tarihli yazısında, Adnan Menderes'in, 'CHP'nin, memleketi kendilerinin fetih hakkı gibi gördükleri'ne dair ilginç bir tesbitini aktarmıştı.
Tarih, 'yalnız şunlar yazılmayacak veya şöyle yazılacak.' gibi sınırlamalar ve dayatmalarla yazılamaz- değerlendirilemez..
Ülkenin bu ilkellikten kurtarılması için varsanız, buyrunuz; 'Ö.Ö' Efendi.
*