Hafta sonunda, Aksaray İHH’nın davetlisi olarak uçakla Kayseri’ye, oradan da Aksaray’a geçtim.
Kayseri’ye son olarak, bir konferans vesilesiyle 1978’de gitmiştim; Akıncılar Derneği’nin o zamanki başkanı merhûm Tevfik Rıza Çavuş’la birlikte..
Tam 40 yıl sonra ilk kez tekrar gidiyordum. Ama, C. Başkanı Erdoğan o gün bazı açılış törenlerinde bulunmak üzere Kayseri’de olduğundan, geniş güvenlik tedbirleri alınmıştı ve bu yüzden, havaalanından şehrin merkezine ulaşmak epeyce müşküldü ve bir özel ziyaret için -artık şehirle iyice birleşmiş olan- Talas semtine şehrin çevre yollarından gittiğim için, şehrin merkezindeki değişim ve gelişmeleri yakından göremedim. Ancak, uçağımız iniş öncesi şehir üzerinde turlar ve de arabayla Talas’a geçerken, Kayseri’nin çehresinin ne kadar değiştiği yine de anlaşılıyordu. Yollar, alt-üst geçişler, vs. evet güzeldi de.. Ancak, ağaçlandırma ve yeşil alanlar, yeterli genişlikte değildi..
Ayrıca, hemen her tarafta 15 kattan aşağı olmayan ve bir kısmı toplu mesken halinde, binlerce apartman.. Çoğu sıkışık düzen.. Yeni yapılanmalar olurken, belediyeler geniş ‘yeşil alan’ları niçin önceden belirlemez ve hattâ yeni yapılar yükselmeye başlamadan, o alanlar yeşillendirilmez?
***
Cumartesi akşamı Kayseri’nin batısında, 150 km. uzaklıktaki Aksaray’a vardığımızda akşam saat 8’i geçmişti.
Aksaray, 250’i aşkın nüfusuyla bölgenin büyük şehirlerinden biri.. Düz bir alanda kurulmuş.. Söylendiğine göre ayrıldığı Niğde’den de, komşu illerden Nevşehir ve Kırşehir’den de daha fazla gelişmiş.. Sanayii var, ziraate elverişli toprakları var.. Suyu da biraz uzaktaki Hasandağı’ndan geliyormuş..
Aksaray’da o akşam, İHH’nın binasında, şehrin önde gelen ve sosyal alandaki faaliyetlerde ön planda olan ve ‘müslüman’ kimlikleriyle temayüz etmiş bir grup kardeşle gecenin saat 01.30’unu bulan uzuuun sohbetler oldu.
Pazar sabahı ise Birlik Vakfı’nın ‘Ervah Mezarlığı’ girişindeki mekânında haftalık programlar çerçevesinde 2 saate yakın bir konuşma.. Görebildiğim kadarıyla, Aksaray’da gönül birliği içinde olan sosyal teşekküller arasında samimî bir işbirliği var; her birisi birbirinin toplantılarına gidiyorlar. İHH, Engellilere Yardım Kuruluşu, Ensâr, İlim Yayma Cemiyeti, TÜGVA vs. gibi.. Çevre il ve ilçelerden, hattâ Konya Ereğlisi’nden bile gelen çoğu eğitim ve öğretim alanında meşgul olanlar, öğretim üyeleri..
***
Aksaray’da ‘Somuncu Baba’ diye anılan bir zâtın türbesi başta olmak üzere, 7 binden fazla ‘mübarek zatlar’ yatarmış.. Ervah Mezarlığı adı da bu yüzden verilmiş.. ‘Somuncu Baba’ için anlatılan yakıştırmalara gelince.. Yok, ateşsiz olarak ekmek pişirmesi; yok, ineklerle konuşması, vs. gibi konular düşündürücü..
Sosyal medyayı etkin şekilde kullanmasıyla ve ‘libas’ıyla anılan ve komedyenlik yaparcasına her şeyin cılkını çıkaran bir tuhaf ‘hoca’ kişinin, bir eşeğin, -evet, bildiğimiz eşek denilen dört ayaklının- hattâ dört göbek evveline kadar atalarının şeceresini hem de fasih bir arabçayla söylediğini iddia etmesi ve hattâ, onun bu özelliğinin Hz. Peygamber (S)’in hizmetinde olmaktan geldiğini ve daha nice komik şeyleri ciddî gibi anlatması, toplumu ‘istihmar’ / eşekleştirme’ ameliyesinin bir parçası olsa gerek..
Ateizmin, dinsizlik cereyanlarının bu kadar sistemli çalıştığı bir zaman diliminde böyle masalların ya da bir takım zayıf rivayetlerin yeni nesilleri nereye sevk edeceğinin düşünülmesi gerekmez mi?
***
Aksaray’dan Kayseri Havaalanı’na dönüş yolu üzerinde, Genç Osman beldesinden geçiyoruz. Burası, Bağdad’ı fetheden askerlerin sembolü ve ‘Bağdad’ın kapısını Genç Osman açtı,/ Allah Allah deyip geçti Genç Osman’ diye anılan askerin köyü imiş.. Yol kenarına onun da bir heykelini dikmişler..
Avanos ilçesinden geçerken, yol kenarına dikilmiş kocaman testi ve küp heykelleri dikkat çekiyor. Meğer, testiciliğin merkezi orası imiş..
Ama, her yerde ve gelişigüzel karşımıza çıkan bu heykelcilik merakını anlamakta yine de zorlanıyorum.