Evvelki günkü, ‘Buyrunuz eleştirelim, amma..’ başlıklı yazım üzerine, bir okuyucu, seviyeyi düşürmemek dikkatiyle bir int. sitesinde, karşı görüşler dile getirmiş. Bu yorumcu, ‘ABD, İsrail, Almanya ve Hollanda ile ilişkileri savaş havasına sokmanın sonunda ele ne geçtiğini’ sorup, şimdi de durumu düzeltmek için onların kapılarının aşındırıldığını iddia ediyor. Ayrıca, ‘Aydın muhalif olur.. devletle arasında mesafe koyar..’ buyurarak, bu konuda Ebu Hanife, Şafiî, Mâlik gibi isimleri örnek göstermiş ve böylece, ülkeyi 16 yıldır, girdiği her seçimde halkın ekseriyeti tarafından tekrar tekrar seçilen bir lideri, sadeceslogan söylemekle suçlayıp, zâlim sultanların yerine oturtmuş; çok ‘âdilâne ve insaflı’ (!!) bir tutumla.. (Bu arada, kendilerini aydın sayanlardan olmadığımı, öyle bir yaftayı üzerime yapıştırmadığımı da tekrarlıyayım.)
***
Bu yorumcu arkadaş, benim, Almanya C. Başkanı’nın konuşmasını dinleyip dinlemediğimi soruyor. Anlaşılıyor ki, dinlemiş olsaymışım, daha farklı düşünürmüşüm.. Hiç de öyle değil.. Ben de, ona Erdoğan’ın, sıcağı sıcağına hemen oracıkta Alman C. Başkanı’na verdiği cevabı, ya da Köln’de açılışını yaptığı görkemli câmide okuduğu Kur’an-ı Kerîm’i dinleyip dinlemediğini mi sorayım?
Ve eklemeliyim ki, temelde aynı ‘kesin doğru değerler’imi paylaştığım bir insanı başka dünyaların değer yargılarıyla ölçmem.
***
Almanya C.Başkanı Frank-Walter Steinmeier, Cumhurbaşkanı Erdoğan şerefine Berlin'de verdiği yemekteki konuşmasında, ‘Sayın Cumhurbaşkanı, umarım bunları gündem içerisinde görmezden gelemeyeceğimizi anlıyorsunuzdur.Türkiye'den endişe verici derecede sayıda insanın Almanya'ya sığındığına dikkat çekerim. Türkiye'de siyasî sebeplerle tutuklu olan Alman vatandaşlarından dolayı da endişeliyim. Bu endişem tutuklu olan türk gazeteci, sendikacı, hukukçu, siyasetçi ve aydınlar için de geçerlidir. Bu güne kadar eleştirilen eksikliklerin hiç birinin giderilmediğini hatırlatırım.’ diyordu; âdetâ, ‘Türkiye bizden sorulur..’ havasında..
Ama, o, herhalde, Erdoğan’ın böyle oldu-bitti’lere pabuç bırakacak birisi olmadığını bilmiyordu. Nitekim, Erdoğan, cevabını hemen oracıkta verip şöyle diyordu: ‘Bir konunun altını çizmek istiyorum. Türkiye'de tutuklanan Alman vatandaşları ve diğerleri konusundaki endişelerini açıklığa kavuşturmalıyım. Bizim, teröristleri korumak gibi bir görevimiz yok. Benim ülkemde birileri teröre bulaşıyorsa, bu hangi ülkeden olursa olsun, yargı gereğini yapar.
Bir de ‘Aydınlar’deniliyor. Aydının tanımını yapmak lâzım.. ‘Gazeteci’ deniyor.. Bu gazeteci eğer teröre bulaşmış ve yargı onu mahkûm etmişse, savunabilir miyiz? Bunlardan bir tanesi de 5 yıl 10 ay’a mahkûm olan bir ‘sözde’ gazetecidir. Bu kişi kaçmış ve Almanya’ya sığınmıştır. Şu anda el üstünde tutulmaktadır. AB'de terör örgütü kabul edilen PKK'nın binlerce mensubu da Almanya caddelerinde gösteriler yapıyor.
Ben aslında bunları bu akşam konuşmak istemezdim. Ama, sayın Başkan bunları dile getirince, ben bunu konuşmak zorunda kaldım. Bunları biz gündüz aramızda konuşmuştuk. Tekrar bunları burada konuşmaya gerek yoktu. Çünkü bu sofrayı muhabbet sofrasıolarak görüyordum.’
Evet, Steinmeier’ler öyleyse, Erdoğan da böyledir.
***
Adam, kendi medyasına ve kamuoyuna, -diplomatik nezaket kurallarını çiğneyerek-, Erdoğan’a ders verdiğini göstermeye kalkışmış; ama, cevabın da almıştı. Erdoğan’ı geniş halk kitleleri bunun için de seviyor.
Ama, bazıları Steinmeier’leri alkışlamaya ve Erdoğan’ı suçlamaya devam edebilirler.
Alman C. Başkanı’nın yanında yer alarak Erdoğan’a ters çıkmaya kalkışanlarla konuşulacak fazla bir şey olmadığı da ortada..
Şahsen, kendi insanımı başka dünyaların değer yargılarıyla ölçmemekte ısrarlıyım. Nokta.