Karadeniz’de keşfedilen 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervi  toplum genelinde memnuniyetle ve sevinçle karşılanmıştır. 
Ancak aşırı politize olmanın  getirdiği duygusallıkla bu rezervin Başkan Erdoğan döneminde bulunulmuş  olması birilerini rahatsız etmiştir. 
Bu rahatsızlıklarını rezervi inkâr  ederek değil ama küçümseyerek, ekonomik olmadığını söyleyerek, kullanıma  hazır hale getirecek yerli şirketin bulunmadığını yayarak, oradan gelen  gelirin turizmden de elde edilebileceğini hatırlatarak ve dahası Venezüella  ve İran örneğini göstererek -emperyalistlerin izni olmadan yapılamaz  anlamında- sahipleri adına aba altından sopa göstererek açığa vurmaktadırlar.
Emperyalizmin beslemesi bu  kompleksli  zihniyeti kınamıyorum.  Efendilerine sadakat gösteriyorlar.
Beni asıl üzen dindar camia  içinde Erdoğan nefretiyle hareket eden kimi kardeşlerimizin tavrıdır.  Onlardaki nefret, maalesef ifrata kaçmış bulunuyor.
Bu kardeşlerimiz doğalgaz rezervine  bir başka açıdan bakarak, ‘zinayı serbest bırakan, domuz etini kasaplık et  olarak kabul eden iktidar doğalgaz bulsa ne yazar.’ diyerek, kimler  tarafından nasıl dolduruşa getiriliyorlarsa, iktidarın icraatlarını bir kalemde  siliveriyorlar, doğalgaz da haliyle onlar için bir şey ifade etmiyor.
Aslında cevap vermeye değmez diye  düşünüyorum bazen ama benim yakından tanıdığım kimi kardeşlerin de aynı  nakaratı tekrar etmesi beni yazmaya zorluyor.
Daha önce yazdım bir daha  özetleyeyim zinayı suç olmaktan AK Parti iktidarı çıkarmamıştır.
AK Parti iktidar olduğunda yasalarda zinanın suç olduğuna  dair bir hüküm yoktu ki suç olmaktan çıkarsın.
Zina, 1926 tarihli 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 440,  441 ve 442. maddelerinde suç olarak düzenlenmiştir.
441. maddeyi Anayasa  Mahkemesi 23 Eylül 1996’da; 440. Maddeyi 23 Temmuz 1998’de  ve 442. Maddeyi de 13 Temmuz 1999’da iptal etmiştir.
Yani AK Parti iktidara geldiğinde  zinayı suç olarak tanımlayan bir kanun maddesi yoktu.
Dolayısıyla zinayı suç olmaktan AK  Parti çıkarmamıştır.
İkincisi domuz eti meselesi. Dindarların hassas olduğu bu konu zaman zaman  zorlama haberlerle gündeme getirilmektedir.
Ben en son sosyal medyada, İstanbul’un  bir ilçesinde domuz çiftliği bulunduğu iddiası üzerine yetkililerle görüşmüş ve  15 Ağustos 2017 de konuyu bu köşede yazmıştım. Yetkililer İstanbul’da  kesinlikle bir domuz çiftliğinin bulunmadığını açıklamışlardı. 
Şimdi ise bizim dindar  kardeşlerimizin doğalgaz sevincine iktidar domuz etini serbest bıraktı diyerek  mani olmaya çalışıyorlar.
Ayıptır.
Uzatmadan yazıyorum. 
Devletimizin et ürünlerinde  domuz eti yoktur.
Bu hususta en son tebliğ  29 Ocak 2019 tarihli  30670 sayılı Resmi Gazete’de  yayınlanmıştır.
Tebliğin adı, ‘Tarım ve Orman  Bakanlığı, TÜRK GIDA KODEKSİ ET, HAZIRLANMIŞ  ET KARIŞIMLARI VE ET ÜRÜNLERİ TEBLİĞİ’dir.
Tanımlar bölümündeki 4. Maddenin b  bendi,  “b) Büyükbaş hayvan: Sığır, manda ve deveyi,” z bendi, “z) Küçükbaş  hayvan: Koyun ve keçiyi,” ifade eder şeklindedir.
Yani ne büyükbaş ne de küçük baş  hayvanlar arasında domuz vardır. 
Doğalgaz sevincine domuz eti karıştıranlar  utansın, siz sevinin çünkü bu gaz dini dili rengi, ırkı ne olursa olsun 83  milyon hepimizin zenginliğidir.