"Değeri kullanarak değeri çürütmek!" Küresel taktiklerden biri de bu. İnancı estetikle, örtüyü eğlenceyle, muhafazakârlığı sempatiyle kirletmek...
2024'te Eurovision yarışmasında sahne, cinsiyetsizlik ajandasını taşıyan bir yaratığa, "The Code" isimli şarkısıyla tahsis edildi.
Şarkı, "Zincirlerimden kurtuluyorum", "Kodları kırdım", "0 ile 1 arasında krallığımı buldum" diyor.
Fıtratın kodları. Allah'ın erkek ve dişi olarak yarattığı yaratılış kodları. Bu kodu "kırdığını" söyleyen yaratık, yaratıcıyı inkâr ettiğini ilan ediyor.
"Ne doğru ne yanlış, kim karar veriyor" diyerek ahlaki mutlakların reddi dillendiriliyor; "Ammonitler gibi" olmakla, helak edilmiş kavimlere öykünerek, yaratıcıya isyan ediyor.
Yarışma bu yaratığa kazandırıldı ve küresel medya trolleri düğmeye bastı.
Birçok ülkede "O Ses" formatlarında şarkı yayına girdi.
Türkiye'de ise daha sinsice bir adım atıldı.
Şarkı, başörtülü sempatik bir genç kıza dublajlatıldı; TikTok ve Instagram'da büyütüldü.
Üstelik başörtülü kızımıza, acâ'ibü'l garâib bu yaratıkla düetler yaptırıldı.
Güzellik, neşe, masumiyet ve örtü gibi kavramlar bu sapkın içeriğin dekoruna dönüştürüldü.
Ve son fasılda bu cinsiyetsizlik manifestosu, çocuklarımızın telefonuna servis edildi.
Ama bu yöntem yeni değil. Her defasında bu zokayı yutuyoruz!
1932'de Keriman Halis'in güzel olmamasına rağmen "kraliçe" seçilmesi,
1920'lerin sonunda cumhuriyeti kuran kadronun at yarışlarını kurumsallaştırarak Jokey Kulüpleri üzerinden Siyonist sermayeye ülkenin kanallarını açması,
2000'lerin başında, Güney Koreli, kadın gibi giyinen "erkek çocuklar"dan kurulu BTS gübrelerinin gençlerimize taparcasına sevdirilmesi gibi.
Ve bu kez karşımızda, İsviçreli cinsiyetsiz bir yaratık değil, "başörtülü" sempatik bir kız duruyor!
Eurovision'u düzenleyen EBU (Avrupa Yayın Birliği) yalnızca yayın kurumu değil, batının ahlak mühendisidir.
Kültürel norm belirler, ideolojik içerik pompalar, sapkın LGBT vakıflarından fon alır, Disney, Spotify, Meta gibi küresel medya devleriyle içerik senkronize eder.
Aynı anda bütün ülkelerde aynı mesaj, aynı klip, aynı ajanda dolaşıma sokulur.
Bu tür kampanyaların işleyişinde sapkınlık "özgürlük" diye sunulur; "sempatik figür" icat edilir; eleştirenler, "nefret söylemine" mahkûm edilir; Müslümanlara "içeriden" sızılır; "başörtüsü" gibi semboller istismar edilir; yolsuzluktan tutuklanan Ekrem İ.oğlu'nun Feshane'de ve Gazhane'de yaptığı gibi ahlaksız sanat sergileri yapılır.
Bu sarmala gönüllü katılan sadece Ekrem değil. Acun Ilıcalı, yıllardır "O Ses" ve "Survivor" gibi programlarla bir yarışma değil, bir zihniyet şablonu servis ediyor.
Biri de çıkıp "Hop bir dur bakalım!" demiyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025 yılını "Aile yılı" ilan ediyor ve "LGBT dayatmasına geçit yok" diyor. Küresel zihin karşı hamleyle, başörtülü bir kızla gençlerin diline, zikrine, dimağına bir yaratığın şarkısını sokuyor! Sempatikleştiriyor!
Tıpkı Trump'ın "Cinsiyet erkek ve kadından ibarettir" sözünden hemen sonra Amerika'da LGBT aktivizminin küresel sermaye yordamıyla zirve yaptırılması gibi...
Siyonist sistem hem bombalıyor hem düet yapıyor hem çocukların mezarını kazdırıyor hem çocukların ruhunu kazıyor.
Diyanet hutbede zina, mahremiyet, fıtrat gibi kavramları dile getirince, yıllardır "dindar kadınların eteği nerede başlar" yazılarıyla bildiğimiz Ertuğrul Özkök, "Diyanet haddini bilsin" diye zıplıyor.
Neden? Nedeni aşikâr...!
Eğer bir başörtülü kız, "0 ile 1 arasında krallığımı buldum" diyen sapık bir yaratıkla aynı sahnede gülümsüyor ve alkışlanıyorsa, bu bireysel bir zaaf değil; toplumsal aklın çöküşüdür!
Ey kardeşim, sen hâlâ "ne var ki bunda?" diyorsan, bu yazıyı kapat ama sonra çocuklarının gözlerinin içine bak ve şunu sor!
"Evladım, sen kimle düet yapıyorsun?" "Senin krallığın nerede kurulu?"
Krallık, "0" ile "1" arasında kurulmaz.
Krallık, Hakk ile Bâtıl arasında kurulur.
Ve bu savaş sahnesinde, Hakk galip gelinceye kadar, biz sesimizin volümünü kısmayacağız!