Bugün Kurban Bayramı’nın ilk günü. Birbirimizle tebrikleşiyoruz da, bu bayramın ve de tebrikleşmenin aslî mânâsını ne kadar düşünüyoruz?
Bayram, her şeyden önce bir mücadeleyi kazanmanın sevincini ifade eder. Onun için tebrikleşiyoruz. Ama hangi mücadeleden geçtiğimizi ve onu kazanıp kazanmadığımızı düşünüyor muyuz?
Kaldı ki,‘kurban’ kelimesi, günlük hayatta, ‘ Sana can kurban. Ben kurban edildim. Bir kurban lâzımdı. Samimiyet ya da tedbirsizliğinin kurbanı oldu’ gibi ibareleri içinde, sıkça kullanırız.
***
‘Kurban’ kelimesi, ‘yakınlık’ ifade eden ‘qurb’ kökünden geliyor. Akraba/aqraba kelimesi de aynı kökten..
Müslümanlar kurban keserken, ‘Qurb-e-t-en’lillah! /Allah’a yakın olmak, onun rızâsının elde etmek’ niyet ve hedefini taşırlar. Esasen, kurban kesmek emri için, Allah’tan uzak düşmek durumunda olanlara, O’na yakın olmak için gönderilmiş bir dâvetiye hükmündedir de denilebilir.
***
İnsanlığın bilinen ilk zamanlarından beri bir takım kurban şekil ve örneklerine rastlıyoruz. Antik, Mısır, Babilonya, Yunan, Roma, Hitit ve Sumer medeniyetlerinde olduğu gibi Afrika, Hind, Kızılderili inanç ve kültürlerinde olduğu gibi, hemen bütün toplumların inanç ve kültürlerinde de ‘kurban’ mefhumu/ kavramı vardır.
Bu kültür ve gelenek, materyalist sosyolojik yorumlarda, ilkel toplumların bilinmeyen karşısında duydukları korkuyu gidermek için, yani temeli efsanelere dayanan ve zamanla bugünlere ulaşan bir tapınma şekli olarak izah edilmiştir.
Ama, ‘Biz Müslümanız!’ diyen toplumların inanç temelinde bu görüş kesinlikle geçersizdir. Çünkü, Müslüman inanır ki, ilk insanın ilk Peygamber olarak da vazifelendirilmesiyle, Allah’u Teâlâ, insanı yaratıp başıboş bırakmamış, onun hayat tarzını da genel hatlarıyla belirlemiştir. Böylece de, ilkelliğin, ilahî peygamberlerin, enbiyaullah aracılıyla sunulan ilahî emirlerden Şeytan’ın iğvası / aldatması ve nefsanî yönelişler sonundaki sapmalarla oluştuğu görüşünü esas alır, Müslüman insan.. Elbette ilkelleşmiş toplumlarda da bir takım tapınma şekilleri ve kurban ibadeti de olabilir ama Müslümanın kurban ibadetinin aslı, putkıranların pîri olan Hz. İbrahîm’in etrafında şekillenmiştir.
Bilindiği gibi, Hz. İbrahîm, çok ileri yaşındayken, bir evlâd sahibi olması için Allah’a yalvarır ve bu duası gerçekleşir ve Hz. Hacer’den İsmail adı verilen bir oğlu olur. Hz. İbrahîm, bu yavruyu deriiin bir muhabbetle sever. (Ama Yahudiler, Hâcer’in bir kenize/ köle olması dolayısıyla, Hz. İbrahîm’in deriin bir muhabbetle bağlandığı o çocuğun, Hz. Sâre’den dünyaya gelen İshaq olduğunu, kan ve soy üstünlüğünün onda olduğunu ileri sürerek, ırkçı bir inanç geliştirmişlerdir.
Hristiyanlıkta ise Hz. İsâ’nın, müminlerinin günahlarına kefaret olmak üzere kendisini fedâ ettiği, kurban olduğu inancı hâkimdir ve O, son kurbandır.)
Hz. İbrahîm’in bütün varlığını dolduran o çocuk sevgisinin Allah’a olan muhabbete denk seviyeye gelmesi tehlikesine karşı, oğlunu Allah için kurban etmesi emredilir. Yani, kurban, kişinin, bütün sevgilerin üstünde bir derin aşkla bağlı olması gereken Allah’u Teâlâ’ya karşı isyancı ve inkarcı duruma düşmemek için, çok sevdiği her nesi varsa, onları fedâ etmek kararlılığının gösterilmesidir. Hz. İbrahîm, o imtihanı kazandığının sembolü olarak oğlunu değil, gönderilen koçu kurban etmiştir.
***
Bayram, bir mücadeleden zaferle çıkmanın şükran ifadesidir.
O halde, Allah’u Teâlâ’ya teslimiyetin sembolü olarak, sen de hayatında uğrunda her şeyini fedâ edebilecek neleri görüyorsan; onlardan hayatının varoluş hikmetine göre vazgeçebileceğinin sembolü olarak, kurban kes!.
***
Elbette, kurban’ın çok büyük sosyo-ekonomik sonuç ve faydaları da vardır ki, sadece kurban bayramlarında et yüzü görebilenleri ve hattâ o zaman bile göremeyenleri düşüneceksin…