Marco Rubio'ya ait bu söz itiraf değilse ne? ABD dışişleri bakanının senatoda söylediği söz tam olarak şöyle:
"Savaş sonrası küresel düzen sadece modası geçmiş değil; artık bize karşı bir silah olarak kullanılmakta."
Bizim batı bağımlıları kabul etmeyecek ama bu dediğim gibi gerçek anlamda tam bir itiraf.
ABD'nin, 1945'te büyük bir özgüvenle kurduğu küresel düzen, artık Washington'un ellerinden kaydı, hatta düzenin kurucusu bizzat düzenin hedefinde. Onun için sistemin kalbinden gelen bu tür sözler, yalnızca siyasi değil, psikolojik bir kırılmayı da temsil ediyor.
KENDİ OYUNUNU KENDİ KURALLARINLA KAYBETMEK
ABD'nin kurduğu sistem, başta Bretton Woods olmak üzere, IMF'den Dünya Ticaret Örgütü'ne kadar Batı merkezli kurumlarla şekillendi. Bu yapı, "serbest ticaret", "hukukun üstünlüğü" ve "piyasa ekonomisi" gibi değerlerle ambalajlanmıştı ama özünde Batı dışındaki dünyayı kontrol altında tutmanın kurumsal altyapısıydı.
Ancak gelinen noktada Çin, Rusya, Hindistan, hatta bazı Afrika ve Latin Amerika ülkeleri, bu kuralları kullanarak aynı oyunda söz sahibi olmaya başladı. İşte Rubio'nun "bize karşı bir silah" ifadesi tam da bu tersine dönüşü anlatıyor.
Altını çizeyim... aslında ortada yeni bir silah yok!
Sadece ABD'nin artık her istediğini dikte ettiremediği bir dünya var.
BATI'NIN İKİYÜZLÜ "DÜZENİ": İSRAİL-FİLİSTİN KRİZİ ÜZERİNDEN BİR AYNA
Düzenin en büyük düşmanı düzenin kurucusu!
Dolayısıyla düzene cepheden saldıran da o. Uluslararası hukuku ihlal hatta imha eden, kendi tesis ettiği kurumlara saldıran bir ABD hikayesi ile karşı karşıyayız.
Kurallara dayalı düzen artık hükmünü yitirdi.
Son yirmi aydır Filistin'de yaşananlara bir bakın.
İsrail'in Filistinlilere'e yönelik soykırımını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kınamak istediğinde, ABD "veto" kartını kullanarak süreci engelliyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu'ya savaş suçu ve soykırım suçlaması yönelttiğinde, ABD mahkemeye yaptırım uyguluyor, savcıyı görevden aldırmak istiyor.
Washington'a göre kural, yalnızca işine geldiğinde geçerli. İsrail'in on binlerce sivili yok etmesi meşru müdafaa; ama Gazze'deki soykırımı kınamak "anti-semitizm".
Daha ne kadar ikiyüzlülük kaldırır bu dünya?
KAOSLA YÖNETEN BİR GÜÇ
ABD bugün artık bir sanayi devi değil. Bilakis sanayisizleşme süreci yaşıyor. Diğer taraftan finansal güvenilirliği, özellikle Rusya'nın 300 milyar dolarlık rezervine el koymasıyla zedelendi. Doların küresel üstünlüğü, SWIFT sistemine erişim tehdidi ve yaptırımlar üzerine kurulu. ABD'nin küresel egemenliği, üretimle değil; diğer ülkeleri ekonomik kaosa sürükleyebilme becerisiyle ayakta duruyor.
Ama artık bu tehdit de işlemiyor. Zaman zaman yazıyorum dünya, özellikle de BRICS ülkeleri, alternatif ödeme sistemleri, tedarik zincirleri ve ticaret yolları üzerinde çalışıyor. Moskova'dan Pekin'e, Johannesburg'dan Brasília'ya kadar uzanan hat, "tek kutuplu dünya"nın sonuna işaret ediyor.
EVET, ABD RAHATSIZ. PEKİ DİĞERLERİ NE İSTİYOR?
Günün sonunda ABD, kendi kurduğu düzenden rahatsız; çünkü sistem artık sadece kendisine hizmet etmiyor. Ama diğer ülkeler de bu sistemin tamamen dışında olmak istemiyor bilakis düzen içinde kendi oyunlarını oynayabilecekleri yeni kurallar istiyorlar.
Bu bir kopuş değil, bir dönüşüm çabası. Çok kutupluluk, sadece güç paylaşımı değil, aynı zamanda meşruiyetin yeniden tarif edilmesi.
Ve bu yeni tarifte, ABD'nin "mutlak güç" vehmine dayanan dünyasına yer yok.