Bu söz böyle değildi biliyorum. "Türk müsün gavur musun?" şeklinde söyleniyordu. Ama bu başlığın da bir hakikati var.
Kelimelerin ve kavramların anlam katmanları var çünkü. Sözün bağlamına, zaman ve zemine ve hatta konjonktüre göre bu anlamlardan biri öne çıkar. Hiçbir anlam katmanı tek başına bir kelimeyi tümüyle temsil etmez, hiçbir kelime bütün zamanlarda ve bağlamlarda bir anlam katmanıyla sınırlandırılamaz. Nitekim jakoben bir ideoloji olarak Kemalizm, Türk ve Kürt kelimelerinin tek anlam katmanına oturtulma rejimidir. Kemalizmin zihninde Türklük her şey, Kürtlük de hiçbir şeydir. Kürtlüğün ve Türklüğün sosyolojisiyle, anlam katmanlarıyla hiçbir ilişkisi olmayan bu tanımlamanın bizim için nelere mal olduğunu, en azından yüz senemizi heba ettiğini devlet dâhil herkes biliyor artık.
Türk ve Kürt isimlerinin tarih, kültür, dil, soy bağlamında ifade ettikleri genel anlamları konumuz değil. Bizim gündemimizde bu iki ismin sosyolojik olarak ifade ettikleri anlam katmanları var. "Terörsüz Türkiye" veya "Milli dayanışma, kardeşlik" süreci açısından önemli bir ayrıntıdır bu. Bu iki ismin anlam katmanları dikkate alınmadan yapılacak bir değerlendirme, atılacak bir adım bizim için yeni kayıp on yıllar olacağı, ayrıca üst yapıda, devlet ve yasa düzleminde bunların anlam katmanlarından sadece birini esas almanın ufkumuzla birlikte maddi ve manevi etkimizi de daraltacağı, diğer bir ifadeyle yeni bir Kemalizm jakobenizmine mahkum edeceği için bu iki ismin Anadolu sosyolojisine yansıyan anlam katmanlarına işaret etmek gerekir. Sürecin başlatıcısı devletin de önüne bir fırsat sunmuş olur.
Türkiye'de Kürtlerin yaşadığı bölgelerde, Diyarbekir'de, Van'da, Erciş'te, Ahlat'ta, Muş'ta, Bingöl'de, Elaziz'de, Kürt köylü, Türk de şehirli demektir. Bu ve benzeri yerlerde adam şehirde yaşadığı için Türk iken, kardeşi de köyde yaşadığı için Kürt'tür. Bunun bir yerleşik anlamlandırma olduğuna dair yığınlarca gözlemim var.
İstanbul'dan Erciş'teki köyümüze gitmiştik. Benim çocuklar, babamın komşusunun çocuklarıyla kavga etmişlerdi. Adam gelip "senin Türk torunların benim çocukları dövmüş" diye anneme şikayette bulunmuştu. İfadeyi mecazı değil, gerçek anlamda kullanmıştı. Çünkü benim çocuklar şehre yerleşmişlerdi.
Bu düzlemde Kürt müsün, Türk müsün? Sorusu köylü müsün, şehirli misin demektir.
Erzurum, Erzincan, Sivas gibi bölgelerde ise Kürt Alevi, Türk de Sünni anlamına gelir. Adam Kürt olduğu halde Sünni olduğu için Türk, Türk olduğu halde Alevi olduğu için Kürt olarak nitelendirilir. Bir ara Üsküdar'da bir ofis tutmuştum. Ofisimin bulunduğu iş hanının çay ocağını çalıştıranlar Erzincanlıydı. Bir gün çaycıların babası hacı amcaya Kürt olduğumu söylemiştim bir münasebetle. Gelip kulağıma fısıldadı, "öyle söyleme, sen namaz kılıyorsun, sen Türksün" demişti. Alevi değil, Sünnisin demek istiyordu.
Bu düzlemde "Kürt müsün, Türk müsün?" sorusu Alevi misin, Sünni misin demektir.
Osmanlı döneminde bugünkü Türkiye coğrafyasının doğusunun hakim Müslüman unsuru Kürtler, batısının hakim Müslüman unsuru da Türklerdi. Hem Kürtler hem de Türkler kendileriyle beraber yaşayan Rumlar, Ermeniler, Nasturiler, Keldaniler gibi gayrimüslim topluluklar gözünde İslam'ı temsil ediyorlardı. Zaman içinde hem sözünü ettiğim bu komşuları hem de kendileri tarafından İslam'la özdeşleştirildiler. Bu yüzden gayrimüslimler bağlamında Türk eşittir Müslüman olduğu gibi Kürt de eşittir Müslümandır. Bir Rum Müslüman olunca "Türk oldu deniyordu", bir Ermeni de Müslüman olunca "Bûye Kurmanc, yani Kürt oldu" diyorlardı.
Benim çocukluğumda "Kurmanc e yan File ye?" ifadesi çok kullanılırdı, Kürt mü gavur mu yani.
Bu sosyolojik veriler gösteriyor ki Türkün ve Kürdün ilk üç anlamı tearuf (yani, tanışma ve kimlik), dördüncü anlamı ise teayüş (yani bir arada yaşama) anlamını ifade ediyor.
Bundan otuz kırk sene öncesine kadar Türkler ve Kürtler çok azı müstesna yan yana yaşıyorlardı. Bu yüzden birbirlerini ilk üç sosyolojik kimlikleriyle tanımaları yeterliydi. Ama şimdi iç içe geçmişler. Artık bu isimlerin dördüncü anlam katmanlarının zamanıdır. Kürt ve Türk eşittir Müslümanlık. İç içe geçmişlik sürecinde bir arada yaşamanın formülü olarak Müslümanlık anlamını öne çıkarmak gerekir. Kardeşlik sürecinde dikkate alınması gereken anlam budur.
Bu düzlemde sorulacak soru, "Türk müsün, Kürt müsün, yoksa gavur musun?" olmalıdır.