Madleen gemisi, insanlığın vicdanını taşıyan bir direniş simgesidir. Nuh'un gemisi derken haklıydılar. İşte Gazze'ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan bu gemiye, İsrail'in uluslararası sularda yaptığı müdahale, sadece bir devletin hukuksuzluğu değil, dünya genelinde adaletin hiçe sayılmasıdır. 7 Ekim'den bu yana bütün sözler söylendi ama yine de vazifemizi yerine getirelim: Bu müdahale, insanlığın nasıl bir tehdit altına alındığını bir kere daha gösterdi.
Konuyu açalım...
İSRAİL BİR DÜNYA SORUNUDUR
Bir kere şunun altını net bir şekilde çizelim: İsrail, emperyalizmin "sözde hukuk"unun bir ürünü. Dolayısıyla emperyalizme bağlı olarak İsrail bir dünya sorunudur.
Diğer yandan varlığı imha etmeye odaklı kirli bir teolojinin tezahürü olarak İsrail, doğrudan insanı hedef aldığı için bir insanlık sorunudur.
Hala birileri onun devlet vasfından, kendini savunma hakkından bahsediyor. Oysa İsrail, devlet olmaktan ziyade entegrist teolojisine uygun olarak örgüt refleksi gösteren bir yapı. Biraz daha ileri gideyim, elinde nükleer silah bulunduran ve terörü sistematik şekilde kullanan paranoid hatta şizoid bir yapı.
Burada durmayalım, devam edelim... Siyonist İsrail, gettoların kokuşmuş ve kaypak anaforunda doğdu ve gücü ele geçirir geçirmez fıtrata, varlığa savaş açtı. Yüz yılı aşkın süredir bu terör stratejisini sürdürüyor Siyonistler. Emperyalistler sırt sıvazlıyor, uluslararası kuruluşlar ise bu soykırıma perde oluyor, adaletin ve insani hakların yok sayılmasına göz yumuyorlar.
HATIRLAMAK VE HATIRLATMAK
İsrail ve Siyonizm üzerine çok şey söylendi, evet. Ama imajların, enformatik saldırıların gölgesinde insan kalmak için hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Siyonistlerin tahrifat becerileri, teolojileri, medyaları ve akademik uzantıları zihinleri karıştırıyor. "Bir avuç Siyonist nasıl durdurulamıyor?" sorusu bu noktada çok önemli. Sorunun cevabı ise vicdanları kanatacak kadar ağır. Batılı politikacıların ve finans kapitalin emrindeki Ortadoğulu yöneticilerin iki yüzlülüğünü bir kenara bırakırsak, kafa karışıklığının sebebi Siyonist ağın bilgiyi manipüle eden bir mekanizma kurmaları. Üniversiteler uzun zamandır buna alet oluyor. Amerikan üniversitelerindeki rezaletleri bir hatırlayın. Medya kuruluşlarının kimin emrinde olduğunu da yedi yaşındaki çocuklar bile biliyor. Dolayısıyla, her şeyi vicdanımıza vurup, doğru kaynakları aramak zorundayız.
EMPERYALİST STRATEJİLER OLMASA, İSRAİL BU SAVAŞI SÜRDÜREBİLİR MİYDİ?
İsrail'in Filistinlilere yönelik uyguladığı soykırım, yalnızca kendi iç politikaları ve ideolojisiyle açıklanabilecek bir durum değil. Bu saldırılar, büyük ölçüde Batı'nın, özellikle ABD'nin ve Avrupa'nın verdiği siyasi ve ekonomik destekle sürdürülmektedir.
Emperyalist düzenin tesis ettiği mekanizmalar işlediği suçlardan dolayı İsrail'i bırakın cezalandırmayı tam tersine cesaretlendiriyor ve soykırım sürecinin devamını sağlıyor. Eğer bu emperyalist stratejiler ve mekanizmalar olmasa, İsrail'in dayanma şansı bile yok.
Onun için açıkça söyleyelim, Madleen gibi girişimler, İsrail'e ve dolayısıyla emperyalizmin insanlığa karşı yürüttüğü kuşatmayı kıracak umudu ve direncini diri tutuyor.