McKinsey’le oturuyor ve McKinsey’le kalkıyoruz. Konuya temelden olumsuz yaklaşanlar tabiatiyle ve özellikle de 1838’lerden, Tanzimat Dönemi diye anılan zaman diliminden beri yaşananları unutamıyorlar. Osmanlı’nın artık Avrupa’da tahsil görmeye başlamış olanları başta olmak üzere kendilerini ‘münevver’ (aydın) diye nitelemeyen başlayan okumuş sınıflarının, Osmanlı bürokrasisinin içine düştükleri aşağılık duygusu ile nasıl hareket ettikleri unutulacak cinsten değil.. Ziya Paşa’nın, bu durumu, ‘Mösyö, pardon diyerek eylersen feth-i kelâm, /Denilir her sözüne, aynı keramet gibidir..’ mısralarıyla eleştirmesi boşuna değildir. O korkuları hâlâ da atamadık üzerimizden.. Çünkü, hele de son 200 küsur yıldır büyük bir sosyal travma yaşadık.
***
Ekonomi alanındaki yazılarıyla bilinen ünlü bir Prof’un çok sevimli bir edâ içinde, ‘McKinsey’ konusunda yaptığı konuşmasının videosunu izledim. Ona göre, bu şirket çok faydalı… Hattâ, ‘100 yıllık bir geçmişinin oluşu bile, onun itibarının Türkiye’yi yönetenlerin itibarından çok çok ilerde olduğu’nun kanıtı imiş! ‘Tanzimat Kafası’nın güncellenmesi tablosudur, bu..
Bu Prof. kendisinin Erdoğan’ı devamlı eleştirdiğini ama bu kararından dolayı kutladığını açıklıyor. (Bu satırların sahibi ise McKinsey’e değil; Erdoğan’a itimat ve itibar ediyor ve onun her adımını, ülkemize, halkımıza ve kendi kesin doğrularına zarar verip vermeyeceğinin dikkati içinde attığına inanıyor).
***
Prof’umuzun, bu danışma şirketinin yaptığı ‘denetleme’ olarak nitelediği danışmanlık faaliyetlerinin yerli şirketlerce de yapılabileceğine, ancak onların uluslararası sermaye /finans çevrelerinde itibar görmesinin mümkün olmadığına dair tespitleri de var ve doğru da elbette.. Ancak, 100 yıllık bir itibarlı şirketin, yanlış bilgilendirmelerle kendi itibarını ayaklar altına atmayacağını güvenle belirtiyor ve ‘Tayyip Bey, onu, üç ay sonra ‘Ey McKinsey!’diye kovmazsa, Türkiye’nin hattâ mahallî seçimler öncesinde bile düzlüğe çıkacağını’ da iddia ediyor. İlginçtir, Başkan Erdoğan, dün yaptığı konuşmada, Bakan’larına, bu danışma şirketinden, ‘Fikrî danışmanlık alınmaması yolunda tâlimat verdiğini, biz bize yeteriz’ diye belirterek, frene basmış bulunuyor.
***
Aynı şekilde, son zamanlarda birçok konularda güzel hitabeti ve inandırıcı konuşma uslûbuyla dikkati çeken bir genç arkadaşın videosu da ilginçti. Sanki, diğer konuşmalarında olduğu gibi bu konuda da özel olarak seçilmişti. O da, devletin hiçbir sırrının bu Danışma Şirketi’ne verilmesinin söz konusu olmadığını, bir savaş içinde, ‘aynı derenin taşıyla aynı derenin kuşunun vurulması’ hedefinin de olabileceğini anlatıyordu.
***
Evvelki gün, bu alanda çalışmalar yapan bir dostun bürosuna uğradım. Verdiği bilgilere göre, bu alanda dünyada ünlü 4-5 danışma şirketi bulunduğunu, başta Koç Grubu olmak üzere ülkemizdeki büyük şirketlerin yüzde 90’ından fazlasının zâten bu danışma şirketiyle çalıştığını; bu şirketlerin firma veya devletlere, nasıl bir siyaset izlemesi gerektiğine dair yol gösterdiğini ve bu yüzden de bütün müşterilerinin bilgisayarlarındaki dijital veri tabanının, data’ların ellerinde olmadan danışmanlık yapamayacağını; ama böylece, bir ülkenin ekonomik yapısını çökertebilecek manipülasyonlar yapma imkânını da elde ettiğini; Türkiye’den binlerce uzmanın da onun emrinde çalıştığını ve yerli elemanlar arasında namaz kılanları tesbit ederlerse, hemen işlerine son verildiğini de ekledi. Bu arkadaş, o gibi danışma şirketlerinin yaptığı işi yapabilen yüzlerce elemanlarının bulunduğunu ve özellikle Müslüman ülkelerdeki şirket ve devletlere danışmanlık yapabilecek durumda olduklarını da ekledi.
Evet, ilginç bir faaliyet alanı, yani…