Avrupa Birliği’nin dağılıp dağılmayacağı tartışması  bugünün konusu değil. Ama akıbet de sanki giderek daha aşikar. 
Brexit’le yaşanan çatırdama ve kopuşu da aşan bir  durum var halihazırda.
AB’nin  ruhu bedenden çıktı çıkıyor çünkü!
Çin  Vuhan’dan çıkıp dünyaya dağılan koronavirüs gösterdi ki Avrupa Birliği 70  yıldır meğer hiç “gerçek” olmamış. Hep “ideal” olarak kalmış.
Meğer Avrupa’yı “bir”  ve “beraber” yapma “fikri” ve “ülküsü” henüz sınanmadığı için sürdürüyormuş geçerliliğini. Bayraklaştırılan  ortak değerler ve hayaller, gayet sağlammış gibi duran mevzuat yıkılmak için  fiske bekliyormuş.
ÖLEN ÖLÜR, KALAN SAĞLAR BİZİMDİR
AB ülkeleri salgına karşı ortak tedbir alıp uygulamak,  mücadele için dayanışmak ihtiyacı bile duymadı nitekim. Her devlet kendi bacağından asıldı.
İngiltere ve Hollanda “sürü bağışıklığını” seçti. Buna göre  virüsün nüfusun büyük kısmına bulaşması ve halkın bu sayede bağışıklık  geliştirmesi umuluyor. Bu sayede hem hastanelerde yığılma olmaz, bağışıklık  kazananlar yaşlı ve hastaları korur diyorlar. Umut edilen olana dek “ölen ölebilir” diyorlar yani. 
Almanya’da şu an vaka sayısı yüksek olsa da ölüm oranı  düşük. Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan ise stratejik hatalar, ciddiyetsizlikler,  yetersizlikler yahut idari gecikmeler nedeniyle “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” fikrine teslim. 
“HEPİMİZ ENFEKTE OLACAĞIZ”
Yöntemler, tedbirler farklılaşsa da virüsün  yıkıcılığında hemfikir Avrupa liderleri.
“Halkımızın büyük kısmının önümüzdeki süreçte enfekte olacağı bir gerçek”  diyen kişi Hollanda Başbakanı Rutte.
“Nüfusumuzun yüzde 70’inin enfekte olacağı ve sağlık çalışanlarımızın bu  hıza ve ihtiyaca yetişemeyeceği açık” itirafında bulunan ise Alman  Şansölyesi Merkel.
Halkta panik oluşur,  insanlar depresyona girer falan demeden “virüs  çok yayılacak ve sevdiklerinizi erken kaybedeceksiniz” diyen de İngiltere  Başbakanı Johnson. 
Fransa Cumhurbaşkanı  Macron’a göre koronavirüs “yüzyılın en  büyük felaketi”. 
Polonya’da Çevre Bakanı’nın  testi pozitif. 
Vaka sayısı da,  virüsten ölenlerin sayısı da katlanarak büyüyor İtalya’da. İtalyan Cumhurbaşkanı Mattarella  Avrupa Birliği'ne adeta yalvarıyor. “Zor durumdayız, yardım için engel çıkartmayın”  diye feryat ediyorlar.
İtalya’dan gelen görüntüler korkunç. Hastalar hastane koridorlarında,  sedye yahut tekerlekli sandalye üzerinde perişan. İtalya’da virüsten ölenlerin  sayısı günlük 350 gibi seyrediyor. Rakam 3 bine doğru ilerliyor. Gerçekten üzücü... 
Avrupa’da virüsle  tanışmayan tek ülke şu an için Karadağ. 
DOĞUM GÜNÜNE ÇIKACAK MI? 
Avrupa  sadece virüs nedeniyle tepetaklak olmuş değil. Bir siyasi-ekonomik birliği  “bir” ve “beraber” kılacak olan anlayış ve dayanışmadan yoksun olduğu için de yıkıma  uğruyor Avrupa Birliği.
Bunun  ilanını Sırbistan Cumhurbaşkanı  Aleksandar Vučić yaptı geçen gün. “Avrupa’da birlik ve dayanışma ruhu diye bir şey yok. Dayanışma  kağıt üstünde tatlı bir hayalmiş. AB dışarıdan ilaç almayı yasaklıyor. İlaç  istiyoruz, onu da reddediyorlar. Tek çaremiz Çin. Sayın Şi'den bir kardeşi olarak yardım  talep ediyorum” dedi adamcağız. Daha ne desin.
Anlaşılan o ki AB, “Avrupa kıtasında barış,  dayanışma ve istikrar döneminin başlangıcı” olarak tarihlediği 9 Mayıs’a yani  bir manada AB’nin doğum gününe pek “bir” ve ruhen “diri” olarak çıkamayacak. 
***FARKIMIZ BİZİM 
Koronavirüs Vuhan’dan çıktığı günden bu yana dünyada  170 binden fazla insana bulaştı, 6  binden fazla insanın ölümüne neden oldu. Virüsün ortaya çıkış tarihinin 12  Aralık olduğu düşünüldüğünde üç ay gibi kısa bir süre için yayılma hızının da  ölüm oranının da yüksek olduğu açık. 
Türkiye’de Allah’a şükür ölüm yok. Vaka sayısı şu an 49. İlk vaka 3 Mart’ta teşhis edildi, Sağlık Bakanı’nın ifadesiyle son 29 vakanın  tamamı doğrudan ya da dolaylı olarak ABD, Ortadoğu ve Avrupa temaslı. Umreden  gelen hastaların sayısı sadece üç ama hepsine toplu karantina sürüyor.  Avrupa’dan gelenlere de gerekirse zorlanarak karantina uygulanmalı. 
Türkiye doğru bir  zamanlama ve sıralamayla doğru tedbirler aldı, uyguladı. 
Halkımız zaten sahip olduğu el temizliği,  kolonya kullanımı ve sıcak çay kültürü sayesinde kendiliğinden tedbirlere  yatkındı, üzerine bir de virüse karşı bilinçlendirildi. Şimdi herkes çok daha dikkatli. 
Hem tedbirler hem de evde kalış sayesinde  inşallah bir devlet-millet dayanışmasıyla hiç kayıp yaşamadan atlatırız bu  belayı. 
ERDOĞAN MUCİZESİ 
AK Parti öncesi  dönemdeki perişanlık, batan SGK sistemi, hastanelerdeki uzun kuyruklar,  eczanelerdeki boş raflar, rehin alınan, masada kalan hastalar hatırlayan  herkesin hala kâbusudur. 
18 yıllık iktidarı boyunca sağlık sisteminde  yaptığı büyük ve başarılı dönüşüm sayesinde AK Parti seçim kaybetmeyen güvenilir parti konumuna  yükselmişti zaten.
Recep Akdağ’dan Fahrettin Koca’ya gerçekten çok  başarılı ve çok çalışkan sağlık bakanları oldu AK Parti hükümetlerinin. 
Tıp fakültelerine kabul  edilen öğrenci sayısının artırılmasından doktorlarımızın çok iyi düzeyde  yetişmesine; 
Aile hekimliği  uygulamasından devlet tarafından karşılanan sağlık giderlerine;
Türkiye’yi sağlık  turizminin merkezi haline getiren başarılı tedavilerden büyük ve uzmanlaşmış  şehir hastanelerine kadar bir dizi yatırımın ve başarının sonucunu tecrübe  ediyoruz.
İlaç sanayiindeki  millileşme çabaları da niyetten bütçeye, AR-GE’den eczaneye bir zincir halinde  büyük bir çabayla sürüyor. İnşallah orada da mesafe alacağız. 
Tüm bunların mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Her tür takdir, teşekkür ve minnet duygusunun  odağı Erdoğan…   
Kabinedeki ilgili tüm bakanların büyük bir  çabası ve katkısı var kuşkusuz. Fakat hakkını teslim edelim. Sağlık  Bakanımız Sayın Fahrettin Koca bu süreçte herkesin hayranlığını kazandı. 
Şahsında bütün sağlık  çalışanlarının (hastalıklı Türk Tabipler  Birliği hariç) emeğine çabasına binlerce kez teşekkür etmek istiyorum. İyi  ki varsınız.