İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi, Diyanet  İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Erbaş ne yapmış ki İHD hakkında suç  duyurusunda bulunuyor?
Sayın Erbaş’ın suçu büyük; İslâm dininin  esaslarına göre vaaz vermiş!
“Diyanet İşleri Başkanı İslâm göre vaaz  vermeyecek de neye göre vaaz verecek” derseniz ben de derim ki “Türkiye’de  olduğunuzu unutmayın”!
Biliyorsunuz Türkiye’de herkesin kendini ahkam  kesmeye yetkili gördüğü, kendine göre uydurmaya çalıştığı tek inanç İslâm.  Böyle olunca da bir mevzu hakkında İslâm’ın hükmünü söyleyince insanlar  şaşırıyor. “Olur mu öyle şey canım, bence şöyle olmalı” diyerek keyfine göre  fetvasını veriyor. Bu da İslâm oluyor!..
Gelelim sadede. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş  geçtiğimiz Cuma hutbesinde, Ramazan ayına girmemiz münasebetiyle Ramazan’ın bir  sabır ve irade eğitimi olduğunu anlatmış. Ayrıca hutbede, Çin virüsü gibi  salgınlara insanlığın niçin dûçar kaldığını da açıklamış: “Ey insanlar! İslâm  zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor.  Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi.  Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikâhsız hayatın İslâmî literatürdeki  ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor.  Geliniz, bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.”
Sayın Başkan; “seviyeli birliktelik”, “aşk  yaşamak”, “cinsel tercih” vb. adlandırmalarla meşrû gösterilmeye çalışılan  sapkınlıkların insanlığa felaket yani bela olarak geri döndüğünü söylemiş. El  hak doğru söylemiş. Müslüman’ın itikadı budur. Bir Müslüman’ın bunun dışında  zina ve lûtîlik hakkında kanaat sahibi olması mümkün değildir. Beğenmeyeni  zorla tutacak değiliz. Kendileri zina ve lûtîliği meşrû gören, hatta  mensuplarına yapmalarını üzerine vazife kılan bir din kurabilirler. Neticede  laik bir ülkede yaşıyoruz, kimin neye inanacağına karışacak değiliz. Siz de  bizim neye inanacağımıza, hâdiseleri nasıl değerlendireceğimize karışmayın!
İHD, hutbedeki mezkûr ifadelerle Erbaş’ın  nefret suç işlediğini iddia ederek savcılığa suç duyurusunda bulundu! Lûtî  güruh ve destekçileri de Erbaş’ı sosyal medyada linç ettiler. 
Hâlbuki Sayın Erbaş, insan olma haysiyetini  taşıyan herkesin üzerinde icmâ edeceği bir ikâzda bulunuyor. Çünkü Erbaş, insan  olma haysiyetini her şeyden önde tutan İslâm’ın en temel bir hükmünü bizlere  hatırlatıyor. 
Her ne kadar Türkiye’de Solcular kendilerini  lûtîlerin hâmîsi görseler de, kendilerini buna zorlasalar da içlerinde insan  olma haysiyetini taşıyanlar sapkınlığa karşı çıkıyorlar(dı). Bunlardan biri Mihri Belli’ydi. Derneğimizden (Kökler  Derneği) bir grup kendisini yıllar önce ziyarete gitmişti. Uzun sohbet  sırasında birlikte nasıl hareket edilebilir konuşulurken dernek Başkanımız  Saadeddin Ustaosmanoğlu Belli’ye şunları söylüyor: “Prof. Baskın Oran  seçimlerde hak hukuk meselesine binâen eşcinsellerin haklarından bahsetti. Bu  şartlarda, bizim sizin hak mücadelenize inanmamız nasıl mümkün olur?”
Bakın Mihri Belli nasıl tepki veriyor: “Olur mu öyle şey, Baskın bunu ne zaman  söyledi? Böyle şeyleri biz de kabul etmeyiz!”
Ustaosmanoğlu Mihri Belli ile yapılan  görüşmeyi de anlattığı kitabında (Mavi Defter 1) hanımının da Belli’yi  desteklediğini yazıyor. Ustaosmanoğlu akabinde kendisini şaşırtan hâdiseyi  aktarıyor: “Hayreddin konuyla alâkalı  babasının düşüncelerine aykırı sözler sarf etti ama biraz üstü kapalı oldu.  Buna rağmen Mihri Belli oğluna dönüp, “Ne o, yoksa sen böyle şeyleri benimsiyor  musun” mahiyetinde cevap verirken, Hanımefendi de kendisini tasdik etti.”
Bana sorarlarsa Solcular, babaları sayılan  Mihri Belli’nin insan olma haysiyetini muhafaza edici tavrına göre kendilerini  sorgulasınlar. Lâkin biliyorum ki onlar Mihri Belli’yi sorgulayacaklar,  yargılayacaklar, hayat olsaydı belki de ‘devrimci şiddet’ uygulayacaklardı!..