Mizah, insanlar için ilaçtır. İnsan sıkıntılarını unutur, sevinir, güler, içini tatlandırır. Siyasette de mizah çok fayda sağlar. Siyasetin çatışmacı ve gergin dünyasını rahatlatır. Bir zamanlar Erbakan ve Demirel, siyasete mizahla büyük bir renk katarlardı. Limon gibi sıkacaklar, gulu gulu dansı yaparlar, petrol var da ben mi içtim, alnımız ensemize kadar açık...
Mizah, kimi zaman da kurşuna, fesada, fitneye döner. İnsanları kavgaya çağırır. Toplumları kışkırtır. Haya ve utanmanın sınırlarını yıkar. Kutsal değerleri ezip geçer. Ülkemizde yıllarca yayınlanan mizah dergileri çeşitli karikatürlerle bunları yaptı. Müslümanlar aşağılandı, ötekileştirildi ve karikatürize edildi.
Resimli Ay dergisi ile başladı. Müslümanların âlimleri yılan başlı kişiler olarak tasvir edildi. Leman da 2024 yıllarında yine aynı imajı kullandı. Yüzyıla yakın bir zaman geçmesine rağmen Resimli Ay ve Leman dergisi aynı zihniyeti sürdürüyor. Bir devamlılık görüyoruz. Müslümanlığı ters yüz eden, aşağılayan, canavar ve karanlık güçler gösteren imajlar üretiliyor. Aralarında uzun tarihi zamana rağmen İslam'a saldırma konusundaki tutum ve zihin değişmiyor.
Kara mizahla, içlerindeki karayı Müslümanlara yansıtıyorlar. Âlimlerimizle, çarşaflarımızla, sakallarımızla, şalvarımızla, örtümüzle, kadınlarımızla alay ediyorlar. İrfan ehli insanları damgalıyorlar, bizi böceğe çeviriyorlar. Kafka'nın Sansa'sına dönüyoruz onların bakışında. Mutasyona uğrayan batıcı ve inkârcı zihinlerinden biz mutasyona uğratılıyoruz.
Müslümanların dini otoriteleri gözden düşürülüyor. Neden özellikle otoritelere saldırıyorlar? Yani neden şeyh, ulema ve dervişlere bu kadar düşmanlar? Çünkü dini taşıyan âlimlerdir, ariflerdir. Onlarla Müslümanlar arasındaki bağlar koparıldı mı din de kaybolur.
Dikkat edin! Son saldırı Müslümanların dünyadaki en büyük otoriteleri olan Hz. Muhammed'e yapıldı. Dinin özü olan vahyi getiren bu otoritedir. Vahyin dünyada nasıl anlaşılacağı ve yaşanacağını gösteren yine bu otoritedir. Mekkeli müşrikler de bunun farkındaydılar. Bu nedenle sihirbaz, şair, kâhin dediler. Alay ettiler. Kara mizaha başvurdular.
Mekkeli müşriklerin peygamber otoritesine karşı yaptıkları karalama, şimdi dergiyle yapılıyor. Hadsiz bir şekilde Müslümanların en büyük dünya otoritesine saldırıyorlar. Kahin, şair veya sihirbaz demiyorlar. Ama en edepsiz imgelerle donatıyorlar. Müslümanların zihinlerindeki yüce insanın anlamını bozuyorlar. Bir bozguncu tutumla karşı karşıyayız.
Asırlardır en büyük sevgiyi kendisine göstererek anlam dünyalarını kuran Müslümanların bilincini yaralıyorlar. Hadsiz bir şekilde içlerindeki bütün pislikleri boca ediyorlar. Bu milletin dini hafızasındaki Hz. Muhammed sevgisini bombalıyorlar. En seküler kesime kadar mevlitlerle anılarak oluşan dini sevgi bilinci dinamitleniyor. Milletin dini hafızasına saldırının son tarihi.
Burada düşünce özgürlüğüne sığınılacak bir taraf yok. Çünkü düşünce özgürlüğünde bırakın Müslümanların en büyük insanını aşağılama, her hangi bir insanı bile aşağılama yok. Kutsal şahsiyetleri aşağılayarak ve insanların anlam dünyalarını bombalayarak bozgunculuk yapmak da yok. Fransız sekülaristlerin peygamber düşmanı davranışlarına heves etmek, Müslüman milletin ruhunu hançerlemektir. Batılıların hadsizliğe varan ve özgür düşünceyle maskelenen kutsallara saldırma, biz Müslümanlar için barbarlıktır. Çünkü Müslümanlar bütün inançlara karşı saygı duyar. Onları ret eder, eleştirir; ama küfretmez.
Artık 1927 yılların Resimli Ay'lar zihniyetinin dönemi kapanmıştır. Müslümanların peygamberlerine, alimlerine ve ariflerine saldırmanın ve aşağılamanın tarihi sona ermiştir. Bunu algılayamayanlar var hala. Gerçek, acı bir biçimde bunu onlara algılatır!
Bu milletin "en sevgilisine" laf edenlere karşı milletin cevabı da yerinde olmuştur. Derginin mekanı önünde namaz kılarak tepki vermek en güzel eylemlerden biri. Ancak bundan ötesi hukukun uhdesindedir. Cezalandırmak da yargılamak da mahkemelerin görevidir. Kimsenin kendisine cezalandırma görevleri ihdas etmesinin manası yoktur.