İsrail'in İran'a yönelik saldırı planına ABD ve diğer aktörleri dahil etmeye çalıştığını biliyoruz. İran, uranyum zenginleştirme programı nedeniyle zaten dikkatle izleniyordu. Bölgede "direniş ekseni" olarak adlandırdığı Hamas, Hizbullah ve Husiler gibi yapılara verdiği destek dolayısıyla Tahran kara listeye alınmıştı.
7 Ekim 2023 sonrası, bölgedeki pozisyonu zayıflayan İran'ın önce Lübnan, ardından Suriye ile olan ilişkisi zedelendi. Zaten Beyrut Limanı'ndaki patlama, bu sürecin ilk fitilini ateşlemişti. İran'ın "direniş ekseni" olarak tanımladığı hattın bir diğer önemli ayağı ise Irak'taki milis yapılanmasıydı.
Dün ABD'den gelen açıklamalar, dünya basınının dikkatini Bağdat'a çevirdi. ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği'ni tahliye etme kararı almasıyla birlikte olası senaryolar gündeme gelmeye başladı. 2011 sonrası İsrail-İran savaşının Suriye sahasında yaşandığını unutmamak gerekir. Irak'ta işgal sonrası ortaya çıkan otorite boşluğunda İran yanlısı milislerin güç kazandığı biliniyor.
Başkan Trump, İran'la nükleer müzakereler sürerken zaman kazanmaya çalışıyordu. İran'a müdahale isteyen cephenin bileşenleri oldukça katmanlıydı. İran'ın desteklediği "direniş ekseni", hem İsrail'i hem de Körfez ülkelerini tedirgin ediyordu. Ancak Körfez'de yaşanacak bir çatışmanın; Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Katar gibi ülkelerin ticaretine büyük zarar vereceği açıktı. Bu nedenle, İran karşıtı cephe müdahalenin yöntemi konusunda fikir ayrılığı yaşıyordu.
Trump açısından öncelikli hedef, İran-Çin ticaretini yani Çin'e petrol satışını durdurmaktı. Ancak İsrail için hedef sadece İran değil; onun etkisi altındaki tüm bölgesel aktörlerdi. Bu bağlamda Irak'taki İran etkisi özellikle hedef haline gelmişti. Ne var ki ABD'nin Irak'taki askeri varlığı da artık açık hedef durumunda.
ABD, bölgede (Kuveyt, Bahreyn) görev yapan personelin ailelerini tahliye etmeye başladı. Aylardır süregelen askeri hareketlilik, uzmanlar tarafından zaten sıkça dile getiriliyordu. Trump'ın İsrail'in baskılarına rağmen İran'a doğrudan müdahaleye sıcak bakmadığı görülüyor. Ancak Trump'ın Vaşington'daki karar alma mekanizmalarına ne ölçüde yön verebileceği hâlâ belirsiz.
İran, 7 Haziran'da İsrail'in nükleer belgelerine ulaştığını açıklayarak açık bir gözdağı verdi. Buna karşılık Trump, Netanyahu'yu geri adım atması konusunda uyarmıştı.
Bölgede yaşanan gelişmeleri, küresel güç mücadelesinden bağımsız düşünemeyiz. İran'a yönelik bir müdahalenin havadan bombardımanla sınırlı kalacağını söyleyebiliriz.
Ankara'nın olası senaryolara karşı aylardır hazır olduğunu ve gerilimi azaltma yönünde çaba sarf ettiğini biliyoruz. Ankara'nın iç cepheyi tahkim etme girişimlerini bugünkü gündemle birlikte okumak zorundayız.