Eurovision Şarkı Yarışması...
Adına bakarsan dünyanın ev büyük müzik organizasyonu.
Aslına bakarsan kurulduğu günden bugüne küresel çetenin değirmenine su taşıyan, her türlü pisliğin döndüğü düzmece bir organizasyon.
Her türlü oyunun döndüğü bu tezgâhta ağzınla kuş tutsan, dünyanın en iyi bestesiyle de katılsan, küresel çetenin desturunu almadan yarışma kazanamazsın.
Bu şartlar altında yarışmaya katılanın tek bir işi vardır. Dolgu malzemesi olmak.
Burada dönen dolaplara geçte olsa uyanan Türkiye, 2013 yılında aldığı doğru ve onurlu bir kararla yarışmalara katılmama kararı aldı.
Bu kararın ne kadar isabetli olduğu her geçen yıl çok daha net anlaşıldı. Ancak o netliğin zirve yaptığı yarışma(!) 2024 yılındaki yarışma oldu.
Ülkemiz adının; her türlü sapıklığın kol gezdiği, İsrail Terör Devleti (İTÖ) gibi alçak bir yapının aklanmaya çalışıldığı bir ortamda geçmemesi çok isabetli olmuştur.
2024 Yarışmasının Kodları...
Düzmece yarışma sona erdiğinde ortaya çıkan gerçekler şunlar oldu.
İnsanoğluna yarışma diye yutturulmaya çalışılan tezgâhta, LGBT propagandasından tutun, çıplaklık, sapkınlık, İsrail parlatmasına kadar birçok olay önceden planlanmış.
Sözde yarışmayı İsviçre adına katılan Nemo isimli bir çığırtkan kazandı.
Tesadüfe bakın ki Nemo bir LGBT. Eski adıyla .......
Küresel çete; Nemo'yu kıyafetiyle, makyajıyla, tavır ve hareketleriyle deyim yerindeyse "ben küçük bir LGBT'yim, ben bir projeyim" diye anırtırdı.
Gürültüden ibaret şarkıda isimden sözlere kadar her şey bir projeydi.
Ne diyordu şarkı adıyla, sözleriyle...
"Kodları kırdım..."
İsimden de anlaşılacağı gibi, genç nesle yönelik yoğun bir LGBT propagandası vardı şarkıda.
Etkiyi artırmak için şarkı denilen gürültünün yarışmada birinci getirilmesi gerekiyordu, onlarda öyle yaptılar.
Hepsi Bu mu...
Olur mu...
Mide bulandıran sapıklıkların hepsi bu olur mu.
Tek bir İsviçreli LGBT ile değerleri yıkamazsınız.
Saldırı toplu ve çok koldan olmalı.
Bu doktrin gereği sahneye bir de Finlandiyalı soytarı sürüldü.
Gecenin büyük projelerinden olan bu soytarı yaptıklarıyla İsviçreliye rahmet okuttu.
Ne mi Yaptı...
Dansçıları sahnede tepinmeye başladığında çatıdan iple ortalarına indirildi.
Tüm dünya televizyonlarının gözü önünde yaşanan bu sahnelerin sonunda görüldü ki ipsizin belden aşağısı çıplak.
Evet yanlış okumadınız, yanlış anlamadınız.
Görüldü ki ipsizin bütün sahne kıyafeti iki parça.
Kafada bir kasket sırtta bir tişört.
Şimdi ben bu olaylar yaşanmadan önce bu köşede yazsam ve desem ki;
"Tüm dünyanın gözü önünde bir şarkıcı anadan üryan sahneye çıkacak, şarkı söylüyorum bahanesiyle deli dana gibi tepinecek ve tüm dünya televizyonları da bunu naklen verecek, sonunda da salonun tamamı çılgınlar gibi bu ipsizi alkışlayacak."
Zannederim beni deli diye ihbar ederdiniz.
Ama tüm bunlar oldu.
Bu yaşanan bir ilk miydi?
Değildi...
2019 yılında Ukrayna'da gerçekleşen yarışmada üzerinde Avustralya bayrağı olan genç bir adam sahnede kameralar önünde pantolonunu ve iç çamaşırını indirip dans etti.
Yani benzer olaylar farklı tarihlerde, farklı coğrafyalarda sürekli yaşanır oldu.
Lafı uzatıp canınızı sıkmayayım, kısacası çırılçıplak sahne alan bayan sanatçılar, ip donla sahnede tepinen erkek dansçılar işin cinsel propagandasıydı.
Gelelim işin siyasi propagandasına...
İTÖ Denilen İsrail Terör Örgütü
Yarışma öncesi düzenlenen basın toplantısında Polonyalı bir gazeteci, İTÖ'yü temsilen yarışmaya katılan İsrailli Eden Golan'a kritik bir soru sorar;
"Etkinliğe katılarak diğer katılımcılar için bir güvenlik riskine neden olduğunu düşünüyor musun?"
Bu soru üzerine İsveçli sunucu araya girer ve İsrailli Golan'a akıl verir;
"Soruya cevap vermek zorunda değilsin."
Hollanda'yı temsilen yarışmaya katılan Joost Klein İsveçli sunucunun verdiği akla tepki göstererek Polonyalı gazeteciye doğru bağırdı;
"Neden olmasın?"
Bu tepki üzerine Hollandalı temsilcinin başına ne geldi dersiniz?
Saatler kala yarışmadan diskalifiye edildi.
Sonuç...
Uzun lafın kısası buraya kadar verdiğim örneklerden de anlaşılacağı gibi, küresel çete yarışma adı altında Eurovision dümeni üzerinden çok ciddi operasyonlar yapıyor.