İlk  açıklama Moskova'nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev'in 27 Haziran günü  Şam ziyaretinden hemen sonra geldi. "Suriye'nin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeyi amaçlayan tüm  girişimlere açık olduğunu" vurgulayan Suriye  Devlet Başkanı Esed "Suriye,  Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesine, bu sürecin Suriye devletinin  egemenliğini tüm ülke toprakları üzerinde yeniden tesis etme arzusuna dayanması  halinde olumlu yaklaşmaktadır" dedi.
Son haftaların flaş gelişmesi böyle başladı.
Cumhurbaşkanı  Erdoğan da 29 Haziran'da Cuma çıkışı cevap verdi Esed'in çağrısına: "Suriye ile diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmaması  için sebep yok. Geçmişte nasıl birlikteysek yine birlikte hareket ederiz.  Suriye halkı kardeş halklar olarak beraber yaşadığımız bir topluluktur.  Suriye'nin iç işlerine karışmak gibi de bir derdimiz asla yok."
Erdoğan önce Astana'dan, iki gün sonra Berlin'den dönerken uçakta  yaptığı açıklamalarla da bu niyeti pekiştirdi. 
NEDEN ŞİMDİ  GELİŞTİ?
Peki Arap  Baharının ve Suriye iç savaşının başlamasıyla gerilip kopan ikili ilişkiler  neden şimdi yeniden kurulmak isteniyor? 
Türkiye  için sebepler değişmiyor. Biri terörle mücadele, diğeri Suriyeli misafirlerin  anavatanlarına güvenle dönebilmeleri.
Suriye  açısından durum daha konjonktürel sanki. İlk neden İsrail'in 7 Ekim'den beri Gazze'de  sürdürdüğü hukuk tanımaz saldırganlığın bölgeye yayılma ihtimali. Malum Gazze'de  durdurulmayan İsrail Lübnan'a da saldıracağını açıkladı ve ABD başta olmak  üzere Batı dünyasının güçlü desteğini bir kez daha aldı. İsrail'in niyeti kötü.
YENİ SÜREÇ  ŞAM İÇİN HAYATİ
Bunu Şam da  görüyor. Halihazırda İsrail işgali altında olan Golan Tepeleri nedeniyle Tel-Aviv'le  ilişkileri zaten gerilimli ve Lübnan'dan sonra sıranın kendisine geleceğini de biliyor.  
Daha önce İsrail'le  defalarca savaşmış olsa da bu defa durumun farklı olması; Arap ve İslam  dünyasının İsrail'i durdurmak konusunda birlikten yoksun ve isteksiz oluşu  Şam'ı güvencesiz kılıyor olmalı. Bölgede güçlü ve etkin bir ülkeyle (tek ülke  Türkiye'dir) kuracak ilişki Suriye açısından mevcut yalnızlığa çare olarak  görülüyor muhtemelen. 
SAHADA  STATÜKOYU ANKARA SAĞLADI
İsrail ile  arasındaki güç asimetrisi de Şam'ı tedirgin ediyor. Üstelik bu dengesizlik askeri  alanla sınırlı değil. Rejim on yıldan fazla süren iç savaşta ayakta kalmayı  başarsa da halihazırda ülke toprakları fiilen üçe bölünmüş durumda. Bir bölümü ABD  destekli PYD-SDG terör örgütünce, Türkiye sınırındaki bir bölümü ise muhalif  gruplardan oluşan Suriye Milli Ordusu ve Geçici Hükümetçe yönetiliyor.
Suriye'deki  savaşı bitiren ve statükoyu sağlayan gücün, sahaya sonradan inen Türkiye  olduğunu herkes gibi Rejim de biliyor. DEAŞ'ı temizlediğini de PYD-SDG terör  örgütünü baskıladığını da ayrıca... 
Vekil  güçler ve muhatap ülkeler arasında sözüne güvenilecek tek ülkenin Türkiye,  Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunan tek başkentin Ankara olduğu da not edilmiştir  mutlaka.
ŞAM ABD'NİN  SURİYE'Yİ BÖLECEĞİNİ GÖRÜYOR
Suriye şunu  da gördü zamanla. Mevcut durum dondurulmuş olsa da böyle kalmayacak. Terör örgütünün  hakim olduğu alanlarda yapılmak istenen ama Ankara'nın girişimleriyle belirsiz  bir tarihe ertelenen yerel seçim süreci taktik girişim aslında. Stratejik hedef  önce özerklik sonra bağımsızlık.
ABD'nin "şartlar  uygun değil" dediği girişimi durdurabilecek tek güç Türkiye. Nitekim Erdoğan  "teröristana izin vermeyiz" diyor. Askeri ve siyasi gücü olmayan Şam açısından bunun  değeri baha biçilemez olmalı.
TUZAKLARLA  DOLU ZORLU SÜREÇ 
İki ülke  arasında çözülmesi gereken çok sorun var gerçekten. Terörle mücadele ve Suriyeli  sığınmacıların güvenli ve onurlu geri dönüşü diye özetlediğimiz iki konunun da  gerçekleşebilmesi için devlet otoritesinin ve anayasal hukukun oluşması gerekiyor  öncelikle. Bu da uzun zaman alacak zorlu ve tuzaklarla dolu bir süreç demektir.  İstemeyeni de çok olacaktır. Allah yardımcımız olsun.