Bir çok yerden gönderilmiş bir video, filmi.. Ekran yarıya bölünmüş, iki görüntü var.
Bir tarafta Mısır’ın darbeci lideri Gen. Sisî, diğer yarısında da Erdoğan..
Sisî bir yerde konuşuyor ve ‘Size bir yönetici olarak değil, bir Müslüman olarak hitab ediyorum..’ diyor ve ‘Müslümanların yerine getirmedikleri imanî vecibelerinden dolayı bugünkü durumda olduklarını’ anlatıyor.
Sonra Tayyîb Bey’in konuşmasına bakıyorum: Onun da, sanırım İstanbul’da geçenlerde tertiplenen ‘Mevlid-i Nebî’ merasiminde yaptığı konuşmasından bir bölüm.. Aşağı-yukarı Sisî’nin dile getirdiği görüşlerle aynı mahiyette.. Esasen, Müslümanların hal-i pür-melâlinden dert yanarken, benzer yakınma cümlelerini her birimiz de kurmuyor muyuz?
***
O videoyu hazırlayanlar, herhalde en iyimser yaklaşımla, şunu demiş olabilirler: ‘Birisi, 95-100 milyonluk dev bir nüfusa sahip ve Mısır’ın Başkanı; diğeri, nüfusu 85 milyonu bulan Türkiye’nin.. İkisinin de sözleri aynı.. Ama, aralarında bir buzdağı var.. Ve yakında eriyecek gibi de değil..’
Evet, görüşler aynı.. Ama, maksadlar da aynı mı? Doğru sözlerin eğri muradlar için de söylenebildiği ilk kez oluyor değil, tarihte...
***
Filmi geriye sarıp, 2011 Baharı’na gidelim.. ‘Arab’ diyarlarını derinden sarsan ‘halk patlamaları’ sonunda zorba rejimler arka arkaya devrilirken, Mısır’da da aynı sonuç gerçekleşmiş ve sonra da ilk kez yapılan serbest seçimle, ‘İkhwan’ul Muslimîn Hareketi’nin adayı Muhammed Mursî iktidara gelmişti. Ama, o, iktidarının henüz 11. ayında, ‘pahalılığı önleyemediği’ gerekçesiyle ve kendi tayin ettiği Savunma Bakanı Gen. A. Fettah Sisî eliyle iktidardan uzaklaştırılmış ve direnen Müslümanlar, başta Kahire’nin ‘Rabia-t-ul’Adeviyye Meydanı’ndaki 2400 kadar Müslüman olmak üzere, askerlerce binler halinde katledilmişti. Tek suçu (?), ’Halk tarafından seçilmiş olmak’ (!) olan Mursî ve İkhwan-ul’Muslimîn’in diğer liderlerinden binlercesi, 5 yıldır hâlâ zindanlarda..
Sisî, işlediği onca kanlı cinayetlere rağmen, ‘Demokrasinin yerleşmesinde böyle için ârızalar olur’ denilerek emperial dünyada sempatiyle karşılandı.. Çünkü, o dünya, Müslüman halkların iradesiyle iktidara gelenleri sevmiyor.. Erdoğan da Mısır’da yapılan o kanlı darbeye bu yüzden en sert eleştirileri yapan birisi.. Mısır’daki fiilî yönetim de Erdoğan’ı düşman biliyor haliyle..
Ama, Sisî yalnız değil, -başta Suûdî rejimi olmak üzere, BAE ve diğer petro-dolar şeyhlikleri gibi-, emperial güçlerin en kukla temsilcileri de arkasında.. Şimdi onların herbirinin bazı makamları ve medyası da, Erdoğan Türkiyesi üzerine çemkirtiliyor. Ama, onun ve benzerlerinin tasallutu altındaki Müslüman halkların onlar gibi düşünmedikleri, bir sır değil..
Ama, Sisî rejimi, Kıbrıs Rûm Yönetimi ve sionist İsrail’le birlikte Doğu Akdeniz’de Türkiye aleyhine olacak ve askerî sürtüşmelere bile varacak oyunların içinde yer alıyor.
***
Halbuki, Erdoğan Başbakan iken, Sisî de Mursî tarafından Mısır Ordusunun en üst makamı olan Savunma Bakanlığı’na getirilmiş ve Ankara’ya geldiğinde, Erdoğan tarafından da kabul edilmiş ve Erdoğan’ı, ‘Sizin ufuk açıcı liderliğinizi gurur ve heyecanla takip ediyoruz’ gibi sözlerle övmüştü. Ama, o görüşmeden birkaç ay sonra aynı Sisî, Mursî’yi devirip, kanlı bir darbe ile Mısır Yönetimi’nin başına geçmişti.
***
Evet, mazlum kanları üzerine kurulan ve de her türlü darbeci yönteme karşı olalım; ama, devletler ve halklar arası bir kin ve husumet, taa nereye ve ne zamana kadar? Bırakalım, başka gayri-muslim ve emperial güç odaklarının cinayetkârlıklarına rağmen onlarla el sıkışıp işbirliği yapmayı; Müslüman halkların idaresine iradeleri dışındael koyan rejimler sanki Sisî’den daha mı temizdirler?
Kaldı ki, bu soğukluktan en büyük zararı Mısır’ın Müslüman halkı görüyor; tabiî bizim halkımız da.. Bu duruma bir çözüm bulunmayacak mı?