Bugün 10 Rabiulevvel 1442.  Yarın 11’i. 
11’ini 12’ye bağlayan gece Mevlid-i  Nebi(Peygamberin doğum zamanı/günü). 
Âlemlere rahmet olarak ve güzel  ahlakı tamamlamak için gönderilen Efendimiz aleyhisselamın doğum  günü. 
Elbette ki kutlu gün. 
Diyanet’in takviminde Mevlid-i  Nebi’nin miladi olarak  20 Nisan  571 tarihine tekabül ettiği kaydı var.
Dindar kesim her sene hicri takvimle  12 Rabiulevvel’de Mevlid-i Nebi’yi zaten hatırlıyor ve o günün duygu ve  heyecanını yaşıyordu, kutluyordu.
1985 yılında Dr. Tayyar Altıkulaç  hocanın Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde Mevlid-i Nebi kutlamaları yeni  bir uygulama ile ‘Siret Haftası’ adı altında 7 güne yayılmış oldu. (Geniş  bilgi İçin T. Altıkulaç hocanın Zorlukları Aşarken isimli hatıratının 1.  Cildinin 461-468 sayfalarına bakılabilir.)
1989 yılında Prof. Dr. Said  Yazıcıoğlu’nun başkanlığı döneminde Türkiye Diyanet Vakfı bu uygulamaya  farklı bir boyut kazandırdı. Aynı duyguyu daha geniş kitlelere yaymak için 20  Nisan’ın içinde bulunduğu haftayı Kutlu Doğum Haftası ilan etti. 
Kutlu Doğum Haftası’nda toplumun  tamamını kuşatan etkinliklerle Peygamber mesajı daha geniş bir alana  yayılıyordu. Yapılan protokol ile bütün okullarda Kutlu Doğum Haftası  kutlanıyor, Efendimizin o güzel mesajları genç kuşaklara resmen ve  fiilen iletiliyordu. Sadece okullarda değil, şehirlerde farklı programlar icra  ediliyor, köylerde bile -programına katıldığım köylerden hatırlıyorum- benzer  etkinlikler düzenleniyordu. Dahası gönül coğrafyamızda bile bu hafta iştiyakla  kutlanıyordu.
Ne olduysa bu haftayı hiç alakası  yokken FETÖ’ye mal eden bir anlayış zuhur etti (Halbuki FETÖ bu haftaya  alternatif programlar bile yapıyordu!) ve miladi takvime göre uygulanan  Kutlu Doğum Haftası iptal edildi. 
Bence isabetli bir uygulama olmadı.  Çünkü Mevlid-i Nebi hem hicri takvime göre 12 Rabiulevvel’de camilerde, hem de miladi  takvime göre 20 Nisan haftasında yurt çapında kutlanıyordu. Kutlu mesaj geniş  kitlelere ulaşıyordu.
Her neyse Kutlu Doğum Haftası artık sadece  hicri takvime göre Mevlid-i Nebi Haftası olarak kutlanıyor.
İnşallah yeni uygulama eskisi gibi  geniş kitlelere ulaşacak boyutta geliştirilir.
Diyanet İşleri  Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş,   2020 yılı Mevlid-i Nebi Haftası’nın  temasını da çok isabetli bir tercihle  “Peygamberimiz  ve Çocuk“ olarak kamuoyuna duyurdu.
Efendimiz en kâmil  insandır. Kuran’ın ifadesiyle en güzel örnektir. 
Bu sene Mevlid-i  Nebi Haftası’nda O’nun çocuklarla ilişkisi topluma anlatılabilirse örnek  bir baba, örnek bir dede, örnek bir lider nasıl olunur herkes görmüş olacak.
O’nun kendi  çocuklarına, torunlarına ve yeğenlerine olan muhabbetini anlatmaya gerek yok.  
Sadece yakınlarına  değil genel olarak çocuklara karşı muhabbeti ve ilgisine dair sayısız örnekler  var.
Ben sadece bir  örnekle yetineceğim.
On yaşından  itibaren Efendimize hizmet etmiş büyük sahabi Enes b. Malik (Allah  ondan razı olsun) aynı zamanda küçük yaşına rağmen Efendimizin sırdaşıydı.  Onun Zâyid b. Süheyl adında 3 yaşında küçük bir kardeşi vardı.
Zâyid’in serçeye benzeyen küçük bir kuşu vardı.
Efendimiz küçük Zâyid’e  takılmak için küçük kuşun sahibi anlamında Ebu Umeyr (Ömerciğin babası,  sahibi)diye seslenirdi. Onu görünce de, “Ebu Umeyr küçük kuş ne yapıyor?’  diye kuşunu sorardı
Bir gün yine Efendimiz  Enes’e Zâyid’i sordu. Enes, ‘Kuşu öldü, Zâyid çok üzgün.’dedi.
Efendimiz hemen küçük  Zâyid’in yanına gitti onu teselli  etmeye  başladı. Küçük Zâyid Efendimizin göğsüne başını koydu ve ,’Küçük kuş öldü, o  öldü.’diyerek ağlamaya başladı.
Efendimiz Zâyid’i o kadar çok teselli edip, okşadı ve sevdi  ki çocuk üzüntüsünü unuttu rahatladı ve gülmeye başladı. 
O bir Peygamber, o  aynı zamanda bir devlet başkanı ama 3 yaşındaki bir küçük çocuğun hüznünü  paylaşıp onu teselli edecek kadar da mütevazı ve ince ruhlu. 
İşte Makron isimli  Fransız, bu merhamet timsali Peygamber’i terörist olarak gösteren karikatürleri  binalara yansıtacak kadar akli dengesini yitirmiş bir klinik vak'a.
Başkan Erdoğan tepki gösterince de batının yetkili kurulları  haçlı zihniyetinin çağdaş versiyonu gibi harekete geçip -kendi şaşkınlarına  itidali inanç özgürlüğünü insan haklarını hatırlatması gerekirken tam tersine-  Erdoğan’ı kınamaya kalktılar. 
Ya da dünkü  yazısında Nuh Albayrak beyin tarifiyle ‘yeni tip haçlı saldırısı’  denediler.
Başkan Erdoğan hak ettikleri cevabı verdi dedi ki, “Kulaklarınız  var duymuyorsunuz, gözleriniz var görmüyorsunuz. Ağızlarınız Hakk’ı  söylemiyor.”
Tam da Mevlid-i  Nebi Haftası’nda batının yeni tip haçlı saldırısına maruz kalıyoruz. 
Milyonlarca Müslümanın  yaşadığı Batı’nın özellikle de Fransa’nın nefret söylemini, faşizmi ve  İslamafobiayı teşvik eden bu tavrı hayra alamet değil. 
Hele Fransa’nın bu  tavrına kimi İslam ülkeleri yönetimlerinin sahip çıkması hayra hiç alamet  değil.
Ama buna rağmen 75  yaşındaki Katolik Hristiyan Fransız aktivist kadın Sophie Petronin’in  İslam’ı seçerek Meryem ismini almasına ve bizzat Macron’a uzun bir mektup yazıp  onu İslam’a davet etmesine engel olmamış.   
Meryem Petronin mektubunu, ‘İşte gece gündüz savaş açtığınız bu  İslam, benim kalbimi titretti ve aklımı çeldi. Artık Fransa’nın büyüleyici  güzelliklerini alçak gönüllü fakir Mali’den daha çekici  bulmuyorum.’ dedikten sonra hem kendi  ailesini hem de Macron’u İslam’a davet ederek bitirmiş. 
Allah nurunu  tamamlayacak küfür ehli istemese de!
Yarınki kutlu gününüzü, Mevlid-i  Nebi’yi, kutlu doğumlara, kutlu dirilişlere, kutlu uyanışlara ve kutlu  dönüşlere vesile olması duasıyla kutluyorum.