Amerikan Başkanı Trump'ın nasıl bir deli-dolu tavırlar sergilediği ve hattâ bazan aptalca ve çılgınca laflar da ettiği, sadece dünya genelindeki iletişim organlarında değil, bizzat Amerikan medya organlara ele alınıyor ve konuda yığınla yazılar yazılıyor.
Onun, sahib olduğu servet ve Başkan olması hasebiyle şimdilerde emrinde olan Amerikan askerî gücüne dayanarak dış dünyadan misafirlerine de en pervasız sözleri, en kaba güç gösterileriyle nasıl söylediğine dair yığınla örneklerin en çarpıcısı olan ise, Ukrayna Başkanı Zelensky'ye, Washington'daki Başkanlık Sarayı'ndaki unutulamaz kaba davranışlarıydı. 'Askerî gücü yokken, büyük bir güce karşı , eli boş olarak savaşa girmekle büyük yanlış yaptığını, askerlerin girdikleri yerlerden çekilmelerinin beklenemeyeceği' gibi zorbaca şahsî görüşlerini, 'Dünyaca genel kabul gören bir realite' gibi sunan bu kişi, 'Rusya'nın da askerî olarak girdiği Ukrayna topraklarından da artık geri çekilmesinin beklenemeyeceği' gibi inciler de üretiyordu, Putin'i mest edercesine..
Ama, aynı Trump, Putin'i ikna edemeyeceğini anlayınca, 'Zelensky'nin büyük bir savaşçı olduğunu ve de 'Rusya'nın askerî olarak girip aldığı ve Rusya'ya kattığını ilan ettiği' yerleri de geri alabileceğini söylemeye başladı.. Buna elbette, Kırım Yarımadası da dahil..
Evet, Trump, gerçekten de tam bir güçperest.. Dün Amerikan kanallarından birinde inanç konularında yaptığı konuşmada, 'teolojik yorumlar da yapmaya kalkışırken, 'İyilik yapmanın bir mânası yok, Cennet'e gitmekten başka..' gibi tuhaf bir yorum da üretiyordu..
Hele de 'Petro-dolar zengini' Arab rejimlerine yönelik ve, 'Biz olmasak ya da üzerinizdeki desteği bir çeksek, bir hafta bile dayanamazsınız ' şeklindeki güç gösterisi yapan ve ondan sonra da o liderlerin Trump karşısında nasıl boyun büktükleri ve 1 haftalık bir Ortadoğu gezisinde, tam 3 trilyon 200 milyar dolar verdiklerini hatırlayalım.. (Bu meblağın büyüklüğünü anlamak için, Türkiye'nin 1 yıllık ihracat gelirinin 270 milyar dolar civarında olduğunu hatırlarsak, Trump'ın o rejimlerden kopardığı mikdarın, Türkiye'nin Merkez Bankası'nda şimdilerdeki 170 milyar dolarlık rezervin yaklaşık 25 katı büyüklüğünde ve işbu Mr. Trump'ın nasıl bir 'yol kesici/ 'uğru' ya da 'eşkıya bozuntusu' olduğu daha iyi anlaşılır.)
*
Bunları şunun için de hatırlamak gerekiyor..
Birkaç gündür Karadeniz kıyılarına kadar uzandım.. Gittiğim hemen her yerde ülkenin durumu hakkında bir bilgi almak isterken, bazı tesbitlerle de karşılaştım:
Şöyle ki, nice aklı başında ve söz dinlenir, tecrübeli kimselerle karşılaşınca, namaz arkadaşlarından nicelerinin bile, bazı malûm particiklerin propagandalarına kapılarak, 'Başkan Erdoğan'ın Trump'la son görüşmesinde onun övücü sözlerine etkisiyle oyuna geldiği gibi iddiaları ısrarla söz konusu ettiklerini söylüyorlar ve bu yüzden, düne kadar namaz arkadaşı olan kimselere bugün selam veremez duruma geldikleri'nden yakınıyorlardı..
Efendim, neymiş; Trump, Erdoğan'ı överek kandırmış!!
Bu hususta bilgi edinmek isteyenlerin görüşlerini dinledim, sorularına açık yüreklilikle cevap vermeye çalıştım.. Hemen bütün dünyadaki siyaset mahfillerinde bilinen gerçeklerden birisi de, Erdoğan'ın bu gibi gönül alıcı sözlere de, saldırı sözlerine de itibar etmeyecek kadar bir hassasiyet, rikkat ve dikkat sahibi olduğudur.
Dün, Samsun'da konuştuğum üst yetkili bir dostun ifadesiyle, Trump, Erdoğan'ı bildiğinden o övgü yolunu tercih etmişti. Çünkü, onun , 2009'da İsviçre- Davos'daki uluslararası forumda, Türkiye'yi suçlamaya yönelik konuşmalar yapan o zamanki İsrail C. Başkanı'na nasıl , bir 'One minute!!' çekip çok sert sözlerle onu susturduğunu Trump da biliyordu elbette..
O halde, dünya siyasetinin son çeyrek yüzyıllık süre boyunca en tecrübeli ve etkili Erdoğan'ın her gelişmeye karşı, Müslüman vakarına yakışan bir tavır içinde davranmak açısında defalarca denenmiş olduğu nasıl hatırlanmaz da, Erdoğan'ı her ne pahasına olursa olsun, yıpratmak için, özellikle aile reisi veya büyüğü konumundaki namaz ehli yaşlı kesimleri etkilemeye çalışmaları, hayret etmemek elde değil.. Tıpkı, 120 sene öncelerde Abdulhamid'i ne pahasına olursa olsun yıpratmaya yeminli gözüken meşhur Müslüman isimleri hatırlayalım desem, yersiz bir benzetme olmaz.. (Elbette, bunda emeklilere az para verildiği iddiasının da etkili olduğu anlaşılıyor)
Evet, Trump, bir gücetapar kişi.. Ayrıca ağzına geleni de frensizce konuşabilen birisi.. Daha geçen hafta, 'bir önceki ABD başkanı olan Biden'a -çok afferdersiniz- 'O....u çocuğu' diyecek kadar tuhaf bir konuşma edebini de unutmayalım.. Bu kişinin, dün de, Amerikan donanmasının bir töreninde eski Başkan Barack Husein Obama aleyhinde bir gösteri yapılmasını istediği, Amerikan medyasında yazıldı..
Bunlar bilinirken, Erdoğan karşısında övücü sözler söylemesinden mi rahatsız olalım? Erdoğan'la tartışsaydı ve cevabını da alınca, bu durum, Türkiye için ve Türkiye ekonomisi için daha mı iyi olurdu?
Hatırlayalım, Trump, 2016-2020 dönemindeki başkanlığı da, bir kardinal'in serbest bırakılması için Erdoğan'a, yazdığı mektupta 'Ekonominizi batırırım.. makûl ol..' gibi laflar etmiş ve Erdoğan da, onun seviyesine düşmeden ve onunla ağız dalaşına girmeden, Washington'a gittiğinde, onun mesajını masasının üzerine, önüne bırakarak, reddiyeci tavrını ve tepkisini son derece dikkat çekici uslûb ile göstermişti..
*
NOT: NİÇİN '7 EKİM'?
7 Ekim tarihi elbette çok önemli bir gün.. Çünkü, on yıllardır kuşatma altında, hapis hayatı yaşayan Gazze halkının kahraman mücahidleri, Siyonist İsrail rejimine o gün, en beklenmedik bir anda ağır darbeler indirmişler ve İsrail rejiminin dokunulmazlığı iddiasının geçerli olmadığını ve istihbarat ve askerî gücünün paçavra gibi atılabileceğini isbatlamışlardı. Ama bu gün, medya kuruluşlarında ve ekranlardaki tartışma programlarında, genellikle sanki bir başlangıç gibi ele alınıyor..
Elbette, 'İslamî Mukavemet Hareketi'/ HAMAS mücahidleri neticede İsrail rejiminin de mukabelede bulunacağını hesab etmişlerdi, 7 Ekim 2023'deki muhteşem eylemlerini sergilerken.. Ama, o mücahidler ve Gazze halkı, düşmanın da şiddetli mukabelede bulunacağını hesap etmemiş değillerdi. Ama, bir gün , bu hareketin ortaya konulması gerekiyordu.. Ne var ki, boyun eğmeyi ilânihaye kabullenemezlerdi..
1948'de ilanına karşı verilen ilk savaş, maalesef yenilgiyle sonuçlanmıştı.. İsrail devletine karşı verilen bu ilk savaşta olduğu gibi, 1956'daki Süveyş Kanalı Savaşı'ndan ve Haziran-1967'deki Mısır, Suriye ve Ürdün ordularının '6 Gün Savaşı'nda da, büyük bozgun yaşanmış ve ağır yenilgiler almışlardı.
Ama, 7 Ekim 2023 tarihi gelişi güzel ve sıradan bir belirleme değildi..
Pekiy , neydi 7 Ekim'in mânası?
Bunu anlamak için 1973'de, Ramazan Savaşı diye bilinen savaş hatırlanmadan ve değerlendirilmeden, 7 Ekim'in anlaşılması 'topal ördek' gibi noksan kalır.
Bu konuyu, bir yıldönümü hatırlatmasının , derinlemesine bakarak anlamak gerekiyor.. O halde, bu konuyu 10 Ekim Cuma günkü yazıda ele almaya çalışalım; inşaallah..