Gazze'de çocuklar açlıktan ve susuzluktan ölmeye başladılar... 22. ayında bir soykırım yaşanıyor Gazze'de. Büyük bir insanlık suçu işleniyor Gazze'de. Bu büyük insani felaketin sorumlusu katil İsrail...
Evleri, sokakları zaten yakılıp yıkılmış insanlar, son bir gayretle sığındıkları çadırlarda da rahat nefes alamıyorlar. Gazze'de artık bombalanacak ev kalmadı ama İsrail'in çadırlara bile tahammülü yok... Dedeler, çocuklar, anneler, neneler paramparça...
Kolları ve bacakları açlıktan upuzun hale gelmiş, kafatasları ortaya çıkmış, işkencelerin en ağırı olan susuzluk ve açlıkla öldürüyor Gazzeli çocukları İsrail. Bu çocuklar şayet Hristiyan veya Yahudi olsalardı, hatta Dürzi, Keldani, Bahai olsalardı, dünya ayağa kalkardı. Soyu tükenmiş kuşların, buzullara sıkışmış balinaların hakları için önlemler alan dünyanın kulakları sağır, soyu tükenmek üzere olan Gazzeli çocuklar söz konusu olduğunda...
Bosna dayanışması esnasında yakinen tanıdığımız siyasetçi Süleyman Gündüz beyefendi ne kadar doğru söylüyor: ''Gazze'de yaşanan soykırımı durduramazsak, adımız insanlık hizasına yazılmayacak. İnsani duruşumuz Gazze'de sınanıyor''... Gerçekten de insanlık olarak büyük bir sınava çekiliyoruz. Hani nasihat kitaplarında kıyametin aniden geleceği bahsi anlatılırken, insanların zulüm ve adaletsizlikler karşısındaki vurdumduymazlığından söz edilir ya... Teraziler bozulmuş, tartılar çökmüş! Bu yüzyılda, belalı bir çemberin içine kıstırılıp, açlık ve susuzlukla tek tek öldürülen çocukları var yeryüzünün... Hangi terazi tartsın bunu? Hangi tartıyla ölçsünler açlığı, susuzluğu...
Garip bir tekerrür var aslında... Asırlar içinde zalimler zalimlerin devamı, mazlumlar da mazlumların devamı olarak kervan kervan yürüyor, derken herkes tarafını buluyor. Kendi tarafını. Edebiyatçı ve hikmet ehli Sadık Yalsızuçanlar beyefendi de bu taraflaşmayı işaret ediyor: 'İsrail Yezid, Filistin Hüseyin'dir. Yezid hayvani benlik, Hüseyin insani candır. Ruh ise, daima nefse galip gelir' diye yazmış. Uzunca bir zamandır, Gazze'nin de kurbanlar ve masumlar silsilesinde olduğuna dair bir his vardı içimde. Sadık beyin cümlelerini okuyunca kalbim yandı. Hz. İsmail ile Hz. Hüseyin nasıl ki Allah yoluna kurban oluşun, rızanın ve şehadetin yıldızlarıysa, Gazze de bu ağır yükün çağımızdaki simgesi haline dönüştü.
Büyük bir tedirginlik doğurmalı bu durum aynı zamanda. Gazze'yi yalnız bırakmanın ağır yüküyle bellerimiz bükülü... Zulüm ve adaletsizlik, yeryüzünü karartırmış der irfan ehli, bizlerin gözü; siyahı, karanlığı fehmedemiyor belki ama yeryüzü hakiki manasıyla öyle simsiyah, öyle karanlık ki ve kötülük her gün ilerledikçe ilerliyor... İmbikten geçiyor insanlık, Gazze insafın ve merhametin ölçütü haline geliyor...
İsrail'in çocukları yakarak, parçalayarak, açlık ve susuzlukla eriterek yok etmesini belki büyük bir zafer olarak görenler vardır! Heyhat cevap; sosyal medyada alevler arasından okuduğu şiirle haykıran bir Yemenliden geldi... İsrail, yaşadıkları limanları bombalarken şöyle söylüyordu adam:
'İsrail! İsrail sen tam anlamıyla bir başarısızlıksın İsrail!
Vallahi Gazze'yi desteklemekten insanlık olarak vazgeçmeyeceğiz
Ne yaparsan yap, hangi bombayı atarsan at, kalbimiz ve ruhumuz Gazze'yledir'... Sanki başarısıyla övünmeye kalkan Yezid'e cevabını yapıştırıveren Hz. Zeynep geliyor akıllara. Hayır İsrail, sen zalimlerdensin ve asla muvaffak değilsin!
Tarafımızı seçeceğiz...
Hz. Hüseyin'in, Filistin'in, Gazze'nin ve tüm mazlumların tarafıdır yanımız. Allah'ım bizi zalimlerin tarafında eyleme, Allah'ım Gazze'yi ve tüm mazlumları muvaffak eyle...