Emperyalistlerin, İslam aleminin tam ortasında Yahudiler için bir devlet kurma planı, ilk gündeme geldiği günden bugüne kadar dikkate değer bir engelle karşılaşmadan saat gibi işledi.
Planı biliyorsunuz, Osmanlı hilafeti tasfiye edilerek İslam dünyası ile İsrail dengesi, İsrail lehine bozuldu. Ardından Arap alemi ile İsrail denklemi de düzmece savaşlarla bertaraf edilerek halkların direnci kırıldı, karşı koyma iradeleri yerle bir edildi ve son aşamada şurada burada ortaya çıkacak Filistin direniş grupları da tepeden tırnağa silahlanmış ve emperyalistlerin her türlü desteğine sahip "Büyük İsrail" karşısında bertaraf edilerek bu Siyonist ur bölgeye ait tabii bir unsur olarak kabul ettirilmesi aşamasına gelindi. Bunun için de gerekli çevre düzenlemesi de yapılmıştı zaten. Diğer bir ifadeyle günü geldiğinde İsrail'in tabii bir varlık olduğunu kabul edecek uygun rejimler oluşturularak meydan İsrail'in istediği gibi at koşturmasına müsait hale getirildi. Nitekim İsrail'in, Hamas direnişini en acımasız şekilde, her türlü vahşeti işleyerek bastırma hususunda kararlı görünmesinin, işlediği katliamların, cinayetlerin büyük bir sessizlikle geçiştirilmesinin sebebi, zeminin yüzyıl öncesinden hazır hale getirilmiş olması sayesindedir.
Görünen o ki halihazırda İsrail sert bir kayaya çarpmış bulunuyor. Yaklaşık yüz ülkeden yola çıkan "Sumud" filosundan söz ediyorum. Sumud kelimesi günlük dilde direniş, dayanıklılık, kararlılık gibi anlamlara geliyor. Muhtemelen filoyu hazırlayan bu onurlu, bu gözü pek insanlar, bu ismi kullanırken bu anlamı esas almışlardır. Kuşkusuz bu anlamlandırma ve adlandırma yerindedir, isabetlidir. Çünkü kelimenin Arap dilindeki dip anlamlarından biri, yumuşak toprağın altında olduğu için ilk başta fark edilmeyen, ama toprak deşildikçe ortaya çıkan ve yerinden kımıldatılması mümkün olmayan yekpare kayadır. Bir de içinde boşluk bulunmayan, varlığını sürdürmesi için hariçten hiçbir şeye ihtiyacı olmayan anlamına gelir. Kur'an'da yüce Allah'ın bir ismi olarak geçen "Samed" sıfatı da bu kökten olup "kendisi hiçbir şeye, hiç kimseye muhtaç olmayan ve herkesin, her şeyin kendisine muhtaç olduğu zat" demektir.
Bu bakımdan İsrail, kendisinin ve destekçisi emperyalistlerin sahip olduğu ileri teknolojik gücü karşısında nispeten yumuşak sayılan İslam alemi ve Arap dünyası zeminini yüzyıllık süreç içinde tozu dumana katarak savurdu ve şu anda insanlığın, içinde en ufak bir boşluk bulunmayan, sarsılması, parçalanması imkansız yekpare kayasıyla karşı karşıyadır. İsrail ve destekçileri direnişi, itirazı, tepkiyi tamamen ve ebediyen ortadan kaldırmak üzere başlattıkları bu son atılımla yepyeni bir sürecin, bugüne kadar tanık olunan ve İsrail açısından yumuşak toprak mesabesinde olan direnişlerden tamamen farklı, yeni tür bir kararlılık, sarsılmazlık ile yüzleşiverdiler.
Bu süreç, ilkin Mavi Marmara gemisi ile başladı. Gemideki dokuz yiğit, İsrail'in müdahalesi sonucu şehit oldu. İsrail o gün bir geminin Gazze'ye ulaşmasını engelledi. Ama bugün bir filo ile karşı karşıyadır. Muhtemelen bunu da bir şekilde engelleyecek. Ama bir kere zeminin altındaki sarsılmaz kayanın ucu ortaya çıktı. Artık bununla uğraşmak zorunda kalacak. Şu da var ki, halkların, yani insanlığın "sumud"unun kırıldığı bugüne kadar görülmüş şey değil.
Gençliğimde devrimci arkadaşların dillerinden düşürmedikleri bir marş vardı:
Taban uyanıyor taban
Hele bir ayağa kalksın
Durduramaz onu baban
Sumud filosundaki yiğitler, tarihi akışın gücüyle Akdeniz'i aşıyorlar.