Yüreğimizde çarpıntılar, endişe, gurur, kaygı hepsi bir aradaydı. Geceden sabaha kadar nöbet tutup, Sumud Filosu menzile ulaşsın diye dua ettik.

Ve net olarak söylemek gerekirse Sumud menzile ulaştı...
Küresel Sumud Filosu Türkiye Delegasyon Başkanı Dr. Hüseyin Durmaz'ın, "Psikolojik ve fiziksel ambargo kırıldı" ifadesi durumu özetliyordu...
Üstad Necip Fazıl'ın deyimiyle,
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es...
Biliyorsunuz, mesele surda ilk gediği açmakla ilgilidir aslında, düşman hatları bir kez yarıldı mı, bir daha yarılmasının önünde bir engel olmadığına herkes inandı mı, menzile varmak daha kolay olacaktır.
İsrail, tüm askeri kapasitesine karşın Sumud Filosu'nu en azından gönüllerde durduramadı... İsrail ciddi anlamda köşeye sıkıştı.
Teknelere çıkan İsrail askerlerinin silahına sarılıp cesur yürekli insanları katletmesini önleyen de aslında işte bu durumdu...
Zira Gazze'deki masum sivillerin üstüne bomba atmak, çoluk çocuğu soykırıma tabi tutmak başka bir şey, dünya vatandaşlarını katletmek başka bir şey... Geçmişte Mavi Marmara'nın şehitler vererek açtığı yoldan Hanzala, Madleen ilerlemişti... Şimdi toplu çarpan yüreklerin gücüyle Sumud, İsrail surlarında bir gedik açtı. Şimdi İtalya'dan yeni bir konvoy daha çıkıyor... Yani vicdan nöbeti sürüyor.
Bir yanda,
"Gergin uykulardan, kör gecelerden
Bir sabah gelecek kardan aydınlık" şarkısı
Diğer yanda "Çav Bella" eşliğinde özgür Filistin şarkıları söyleniyor.
Türkiye'den, Yeni Zelanda'dan, ABD'den, Uruguay'dan 46 ülkeden insanların yürekleri toplu çarpıyor...
Ve inanın öyle ya da böyle insanlık, Gazze kazanacak.
Yeter ki biz onları unutmayalım, sesleri olmaya devam edelim...
Siyonizm'in kurduğu tuzaklara düşmeyelim...
Bakın yeni bir vicdan filosu daha yola çıktı bile...

ELİMİZDE PLASTİK BİDONLAR
CHP'de kongre süreci devam ediyor...
Kürsüye gelenler karşılarındakine ağzını geleni söylüyor.
Çorum'daki kürsüden "En büyük hırsız burada oturan" diye bağırıyor biri, Üsküdar'da CHP'li İlçe Başkanı, Belediye Başkanını gömüyor. "Belediye imkanlarıyla bize saldırıyor" diyerek kızıyor. Bir başka kongrede yumruklar konuşuyor. Delege pazarına isyan edenler CHP kimliklerini sosyal medyadan yakıyor. Sadece bu haftaya yansıyan birkaç başlık bunlar... Peki CHP Genel Başkanı Özgür Özel ne ile uğraşıyor. Cezaevi ziyareti, Erdoğan'ı boykot, "İmamoğlu suç örgütü" soruşturmasını karalamaya çalışmak diye listeyi uzatmak mümkün...
İzmir'de bir yandan kuraklık var, insanlar ellerinde bidonlarla bekliyor. Tam onun haberini yaparken 10 dakika yağan sağanakta patlayan kanalizasyon boruları, çöken altyapı görüntüleri geliyor. Kanalizasyon hattından su fışkırıyor. Yollar çöküyor.
Çöp dağlarını zaten söylemeye bile gerek yok. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı İle Karşıyaka Belediye Başkanı sokak ortasında kavga ediyor. Biri diğerine "Çöpü bile toplayamıyorsun" diyerek kızıyor diğeri ona "Bıraktığın borç dağları yüzünden" diyerek tepki gösteriyor.
Ankara Mamak'ta insanlar ellerinde beş litrelik pet şişeler tanker peşinde koşuyor. "Bitleneceğiz" diye isyan ediyor.
CHP Genel Başkanı Özel ise partideki muhalifleri tasfiye etme, koltuğunu tahkim etme peşinde koşuyor.
Meclis'i boykot ederek Erdoğan düşmanlığında CHP'yi konsolide etme stratejisi güderken milleti kaybediyor farkında değil.
Zira Meclis'te Terörsüz Türkiye tablosu oluşurken, tüm liderler Erdoğan ile birlikte poz verirken CHP marjinalliğiyle kalıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu durumu anlatırken çok dikkati çeken bir ifade kullandı. Bunlarınkisi kantin solculuğu değerlendirmesi yaptı. Erdoğan, "Ne yazık ki CHP ortaya saçılan onca pisliğe rağmen belediyeleri soyup soğana çeviren suç örgütünün vesayetinden hâlen çıkamadı. Anlaşılan CHP safralarından kurtulmadıkça ana muhalefet görevini de layıkıyla ifa edemeyecek" ifadesini kullandı.
Tabii biz İstanbullular da kendi derdimize yanalım.
İstanbul'daki barajlarda su seviyesi yüzde 30'ların altına düştü. Eylül gitti, ekim ayında da yağış gelmezse kasımda su kesintileri başlayacak. Melen Çayı'ndan taşıma suyla İstanbul'u döndürmeye çalışacağız. Ya Rahmetli Kadir abi de o dönem İmamoğlu gibi yan gelip yatsaydı. Melen Çayı için uğraşmasaydı...
Takdir milletin elbette.

İSTANBUL'U DEPREM SALLADI
Sakin sakin otururken yine sokaklara döküldük.
Marmaraereğlisi'nde 5 büyüklüğündeki deprem ile bir kez daha yaklaşan İstanbul depremini hatırladık...
Bu yüzden siyasetteki kısır çekişmeleri bir kenara bırakıp herkesin aynı safta buluşması lazım diye düşünüyorum.
Zira "Deprem değil bina öldürür" sözünü asla unutmayın.
Öncelikle kentsel dönüşümle ilgili sürecin hükümetin yarısı bizden kampanyası ile epey hızlandığını söylemek lazım. Sizler de İstanbul sokaklarında dolaşırken zaten şantiyeleri, yıkım ekiplerini görüyorsunuz. Ancak buna rağmen halen anlaşmakta zorlanan daire ve bina sahipleri var.
Hani bana damdan düşeni getir demiş hoca...
Damdan düşen biri olarak ben size yaşadıklarımızdan çıkardığımız dersleri paylaşayım.
1- Binadan karot örneği aldırıp yıkım kararı çıkarmak her daire sahibinin hakkı, "kim, ne der?" diye endişelenmeden bu hakkı kullanabilirsiniz. Yokuş yapan komşular için başka yol yok zira...
2- Yüzde 51'i bulmanız yetiyor. Yokuş yapan komşular çok ısrarcı olursa bina yıkıldıktan sonra sadece arsa payı üstünden kendisine ödeme yapılıp hakkının müteahhide devredileceğini hatırlatabilirsiniz. Motivasyonu artırıyor. Elbette bu kimseye kimsenin malına çökme hakkı tanımıyor.
3- Binanın plan kroki ve istikamet raporunu siz de çıkartabilirsiniz. Çok pahalı bir işlem değil. Müteahhitlere teklif almaya gittiğinizde elinizde net metrekare ve imar durumu olması önemli...
4- Mutlaka birkaç firma ile görüşün. Teklifleri de çok şeffaf bir şekilde grupta paylaşın, inisiyatifi almaya çalışanları teşvik edin ama kendi adlarına pazarlık yapıp, pay çıkarmaları riskini de unutmayın. Özellikle müteahhitlere ben sana binayı bağlarım sen de bana bir kıyak yap teklifiyle gidenler çok oluyor.
5- Güvenilir bir firmaysa diğerlerinden daha yüksek bedel ödemekten çekinmeyin, mutlaka ama mutlaka fore kazık ihtimali dışında metrekare birim fiyatı ve anahtar teslim fiyat isteyin.
6- Önünüze konulan ön protokolü madde madde incelemeden sakın imzalamayın, zira maddelerin arasında otopark ücreti, ortak mülkiyet alanları, sığınak bedeli kat maliklerine aittir gibi cümleler olabiliyor.
7- Mümkünse bu işlerden anlayanlara, bir hukukçuya danışın, zira imzayı atana kadar bal şeker olan müteahhit cayma durumunda tehdit diline sarılıyor.
8- Ve her şartta yola çıkın, zira malum enflasyon ortamındayız, siz geciktikçe maliyetler artıyor, üstüne bir de yarısı bizden kampanyasının sonsuza kadar süreceği gibi bir yanılgıya kapılmayın...
9- Herkese hayırlı uğurlu olsun...