Irak ve Suriye gündemi hareketli. Sınırımızın hemen ötesinde  yaşanan çatışmaları yerel unsurların mücadelesi olarak görmek yanlış olur. 
Irak ve Suriye'de yaşanan istikrarsız alanlar çatışmaya  müsait bir zemin oluşturuyor. Bugünlerde Deyrizor'daki gerilim SDG projesinin  çöktüğünün ispatı. YPG ve Arap aşiretlerini birleştirme projesi uzun yıllar  süren bir çalışmaydı. Ancak YPG'nin varoluşu bir düzen kurmaktan ziyade ötekini  yok etme üzerine inşa edildi. 
Bugünlerde YPG ile Arap aşiretleri arasındaki çatışma  yalnızca Deyrizor'da değil. Rakka ve Haseke gibi şehirlerin çevresine de  çatışmalar yayıldı. Çatışmanın genişlemesi neticesinde Irak-Suriye sınırından  geçişlerin aksaması İran'ın Şam'a ve Lübnan'a olan ulaşımını da kesiyor. 
Meselenin çok boyutu olduğu bir gerçek. Rusya-İran  ilişkisine darbe indirmek isteyen ABD, Arap aşiretlerin Irak-Suriye sınırında  etkili olmasını istiyor. Tahran-Şam yolundaki sevkiyatların engellenmesi  elbette birçok mesaj içeriyor. 
Suriye sahasını yakinen takip eden gazeteci dostumuz Mete  Sohtaoğlu aylar önce, ABD'nin zamanı gelince Arap aşiretleriyle anlaşacağını ve  İran'a karşı YPG'siz bir plan uygulayacağını vurgulamıştı. 
Yaşanan gelişmeleri Rusya'nın Wagner sonrası zayıflayan  elini bükmek, Doğu Akdeniz'deki Şam yönetimini etkisizleştirmek ve Tahran'ın  sahadaki militanlarını ilk olarak Suriye'den çekilmeye zorlamak olarak  okuyabiliriz. Sahada ABD ve İsrail'in istihbarat paylaşımı yaparak sessiz bir  koordinasyon içinde olduğu da bilinen bir gerçek.  
ABD'nin İran'a karşı niçin YPG'siz bir formül arayışında  olduğunu izah etmemize gerek yok. Bugün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın  açıklamasından sonra Bağdat Büyükelçimiz Ali Rıza Güney, ABD Bağdat Büyükelçisi  Alina Romanowski'yi ağırladı. 
Bu yazıyı yazdığım akşam saatlerinde Türk ve ABD Genelkurmay  başkanları bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bu görüşmelerin ana gündeminin  de Irak ve Suriye'deki gelişmeler olduğu kanaatindeyim. 
Ankara'nın öngörüsü
Ankara sahayı nokta nokta bildiği için gelişmelerin nereye  varacağını öngörüyordu. YPG-SDG yapılanmasındaki çarpıklıklar bilgi notlarıyla  Ankara'ya ulaşıyordu. Deyrizor'da yaşananları Türkiye'ye mâletmek doğru olmaz.  Bölgenin demografik yapısı ve kurulmaya çalışan çarpık düzenin yürümeyeceği en  başından belliydi. Nitekim Arap aşiretler durdurulamayacak kadar gerildiler. 
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Komşuluk ve Genişlemeden  Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi'yi ağırlayan Türk Dışişleri Bakanı Fidan, basına  yaptığı açıklamada Ankara'nın bakışını dile getirdi: "Kimsenin toprağından sürülmemesi ve başkasının boyunduruğuna  girmemesi. Yani Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin herkesin bulundukları yerde  yaşaması önemli. Fakat, Amerikan destekli YPG'nin Arap topraklarını işgal  ederek, özellikle onları boyunduruk altına alması neticesinde, yani uzun zaman  önce biz bu türden girişimlerin başlayacağını öngörüyorduk. Bunlar maalesef  uzun süreli iki toplum arasında kan davasına dönüşecek sonuçları da beraberinde  getirmekte. YPG terörü, PKK terörü bir gün ortadan kalkacak ama hem Amerika'nın  hem YPG'nin hep beraber Kürtlerle Araplar arasına ektikleri fitne tohumlarının  tedavisi, rehabilitasyonu uzun yıllar alacak. Biz buradan tekrar sesleniyoruz,  özellikle Amerika Birleşik Devletleri'ne ve diğer ilgili devletlere: 'Bölgede  özellikle Arapların YPG eliyle baskı altına alınması politikasına son  verilmeli. YPG terörünün bölgede meşru bir güçmüş gibi gösterilmesi ve bunun  bir baskı aracı haline dönüştürülmesi artık bir son bulmalı. Yani bu son bulma  eğer olmazsa (Deyrizor'da) bu gördüğümüz çatışmalar sadece bir başlangıç. Yani  bölgemiz için daha tehlikeli senaryoların olmasını öngörmek kaçınılmaz. Biz hem  sınır güvenliğimizle ilgili hem dost unsurlarımızın güvenliğiyle her türlü  tedbiri alıyoruz. Orada bir sıkıntımız yok. Sadece oradaki çatışmaları şu anda  yakından takip ediyoruz."
Ankara'nın önümüzdeki dönemde Irak'ta ve Suriye'de istikrar  için etkin olacağını ancak bu sürecin pek de kolay olmayacağını söyleyebiliriz.  Bölgede Arap-Kürt-Türkmen-Şii-Sünni ayrımı yapmadan herkese istikrar modeli  olan Ankara'nın tarihsel misyonu, çatışmaları ortadan kaldırmak ve bölgedeki  bozguncu unsurları tasfiye etmek. Suriye'deki harekat bölgeleri ve buralarda  inşâ edilen sahalar bugüne dek bunun en bariz kanıtı oldu.