Halk arasında taşeron olarak adlandırılan, asıl işveren – alt işveren ilişkisi, iş hukukunda iş organizasyonunun giderek karmaşıklaştığı modern çalışma yaşamında önemli bir yer tutmaktadır. İş Hukuku mevzuatında işin görme ediminin işverenin kendi işçileriyle yerine getirilmesi esastır. Ancak mevzuatta istisnai iş ilişkileri de düzenlenmektedir. İstisna iş ilişkilerinden biri de asıl işveren – alt işveren ilişkisidir.
Asıl işveren – alt işveren ilişkisi, iş gücü piyasasında uzmanlaşmanın arttığı ve işletmelerin verimlilik odaklı yapısal dönüşümlere yöneldiği bir dönemde daha da önem kazanmaktadır.
İşverenlerin faaliyetlerini daha etkin yürütebilmek için bazı işlerin dışarıdan hizmet alınarak yapılmasını tercih etmeleri, bu ilişkinin hukuken doğru çerçevede kurulmasını da zorunlu kılmaktadır.
Alt işveren ilişkisi kurulurken, tarafların hak ve yükümlülükleri, işçinin korunması ilkesi çerçevesinde, istisnai bir iş ilişkisi olması bakımından sıkı biçimde düzenlenmiştir. Bu nedenle asıl işveren - alt işveren ilişkisine ilişkin kavramların doğru anlaşılması, ilişkinin hukuka uygun şekilde kurulması ve işçilerin hak kaybına uğramaması bakımından oldukça önemlidir.
Asıl işveren – alt işveren ilişkisi: Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren – alt işveren ilişkisi denir.
İşyeri: İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir. İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır. İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.
Alt işveren: Bir işverenden, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan, bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları ifade eder.
Asıl işveren: İşyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işleri veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işleri diğer işverene veren, asıl işte kendisi de işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır.
Alt işverenlik sözleşmesi: Asıl işveren ile alt işveren arasında yazılı olarak yapılan ve 10 uncu maddede belirtilen hususları ihtiva eden sözleşme olarak ifade edilmektedir.
Asıl iş: Mal veya hizmet üretiminin esasını oluşturan iştir.
Yardımcı iş: İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin olmakla beraber doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu bir unsuru olmayan ancak asıl iş devam ettikçe devam eden ve asıl işe bağımlı olan işi olarak nitelendirilmektedir.
İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş: İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş, mal veya hizmet üretiminin zorunlu unsurlarından olan, işin niteliği gereği işletmenin kendi uzmanlığı dışında ayrı bir uzmanlık gerektiren iştir.
Müteselsil sorumluluk: Asıl işverenin ve alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu'ndan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinde birlikte sorumlu olmasıdır.
Muvazaa:
* İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işlerin alt işverene verilmesini,
* Daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile kurulan alt işverenlik ilişkisini,
* Asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya devam ettirilmesini,
* Kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemleri,
ihtiva eden sözleşmeyi ifade etmektedir.
Sonuç olarak, asıl işveren – alt işveren ilişkisi ancak 4857 sayılı İş Kanunu'nda ve Alt İşverenlik Yönetmeliği'nde öngörülen sınırlar içinde kurulduğunda hem iş organizasyonuna esneklik sağlamakta ve taraflar açısından hukuki güvenlik yaratmaktadır.
İlişkinin unsurlarına uyulmaması veya muvazaalı şekilde kurulması ise ciddi idari yaptırımlara, SGK nezdinde ek cezalara ve işçilerin baştan itibaren asıl işveren işçisi sayılması sonucuna yol açabilir. Bu nedenle işverenlerin, alt işverenlik ilişkisini tesis ederken hem tanımlanan kavramlara hem de uygulamadaki yargı içtihatlarına uygun hareket ederek süreci dikkatle yönetmeleri gerekmektedir.