Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tarihi günde, silahların ateşe atılmasının ardından paylaştığı mesajda çok önemli bir ayrıntı vardı... Birçok kişinin gözünden kaçtı belki ama ben sadece o ayrıntı üstüne bir köşe yazısı yazmak istedim. Zira o minik ayrıntının öyle büyük bir anlamı vardı ki?

Erdoğan, silahların yakılmasıyla ilgili paylaştığı ilk mesajda
"Ülkemizin güvenliği, milletimizin huzuru ve bölgemizde kalıcı barışın tesisi için yürüdüğümüz bu yolda Cenab-ı Allah hedeflerimize ulaşmayı bizlere nasip eylesin." diye yazdı. Ve hemen arkasına da bir Türk Bayrağı ekledi...
Mesajdaki o minik Türk Bayrağı aslında çok büyük bir mesajdı... Zira Erdoğan siyasi hayatı boyunca her daim "Tek Devlet, Tek Millet, Tek Vatan, Tek Bayrak" şiarını paylaştı. Bu yüzden Türkiye'nin tek bayrağı var mesajı hem kıymetli hem de anlamlıydı. Bu süreçte silahların yakıldığı o anlarla ilgili de önemli bir ayrıntıyı paylaşmak istiyorum. Zira bazen görünenler kadar görünmeyenler de önemlidir. Törende ne yoktu diye şöyle bir düşünün... Bugüne kadar PKK'lı teröristler, terör elebaşları her açıklamalarında mutlaka örgütün paçavralarını bir yerlere asardı. En kötü giydikleri kıyafetlerin kollarına teröristbaşı Öcalan'ın fotoğrafını peç olarak yapıştırırlardı. Ama öyle olmadı. Örgütün fesih kararına uygun olarak hiçbir işaret o törende yer almadı. Ayrıca ilk anda açıklanan yüzlerce kişinin katılacağı gövde gösterisi algısına sebep olabilecek bir silah bırakma yerine daha sade bir tören tertiplenmesi de yeni yanlış anlamlara, kırgınlıklara sebep olmama hassasiyeti olarak okunabilirdi.
Törenin ardından Erdoğan ve Bahçeli'nin DEM İmralı Heyeti'nde yer alan Pervin Buldan ile yaptığı telefon görüşmesi karşılıklı iyi niyet beyanları ve temenniler de umutlarımızı güçlendirdi. İnşallah terör defterinin kapatıldığı günler yakındadır...

ŞİMDİ NE OLACAK?
Silahların sustuğu, yakıldığı dönemin ardından elbette ihtiyatlı bir iyimserlikle meseleyi takip edeceğiz. Ancak "Terörsüz Türkiye"nin artık bir devlet projesi olduğunu unutmamak gerekiyor. Güvenlik kaynakları önümüzdeki üç ay içinde Zap, Metina ve Kandil'deki terör kamplarının boşaltılmasını bekliyor. Bölgede 2 bin civarında terörist olduğu değerlendiriliyor. Sonra da teröristlerin kuluçka merkezi haline gelen Mahmur ve Sincar kamplarının boşaltılması var. Elbette tüm bu sürecin bir hukuki zemine oturtulması da gerekiyor. Bu yüzden gözler bir yandan da Meclis'te olacak. Meclis Başkanı Kurtulmuş, komisyon kurulması için hazırlıkların tamamlanmak üzere olduğunu belirtti. Ve bu sürecin yıl bitmeden tamamlanması gibi bir hedef olduğunu da paylaşmak gerekiyor. Zira açık yaraların enfeksiyon kapması riski her zaman vardır.
Unutmamak gerekiyor ki yarım asırdır bir ahtapot gibi ülkelere yayılmış bir örgütten söz ediyoruz. Silahlı kanadının yanı sıra başta Avrupa ülkelerinde olmak üzere birçok noktada vakıf, dernek, STK adı altında örgütlenmiş durumdalar. Uyuşturucu trafiğinden, haraçtan, insan kaçakçılığından ve daha bilumum illegal zeminden para, güç, mevki devşirenler var. Tüm bunların tasfiyesi gerçekten kolay olmayacaktır. Bu süreçte 24'e konuk olan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "'Silah bırakılması tek başına yetmez, illegal yapılar da ortadan kalkmalı' ifadesi tam da bu durumu işaret ediyor. Hatta güvenlik kaynakları silah bırakma ve fesih konusunda ayak sürüyen PKK'nın Avrupa kolunun teröristbaşı Öcalan'ın video mesajından sonra direncinin kırıldığını belirtiyor. O yüzden daha yürünecek, hatta yürümek yetmez koşulacak çok yol var. Ama her şartta kazanan Türkiye olacak, bölgemizde yaşayan halklar olacak. Yarınlar bugünlerden daha iyi gelecek inşallah...

YANLIŞ HESAP
Bu süreçte yaşadığım endişelerden birisi Kandil'deki teröristlerin Sincar hattı üstünden PKK'nın Suriye Kolu PYD'ye dümen kırması ihtimali... Eskiler "yanlış hesap Bağdat'tan döner" diye bir ifade kullanır. Böyle bir yanlışın bu kez Ankara'dan, Şam'dan döneceğini söylemek yanlış olmaz. Bu yüzden ahtapotun kendisi ötenazi yaparken, kollarından biri olan PYD'nin, Siyonizmin himayesinde Suriye'de yeni kan ve gözyaşı senaryolarına figüran olmak gibi bir planı varsa bu büyük bir hata olur... Zira Irak, Suriye, Türkiye'nin istikrar arayışında olduğu bir dönemde sadece İsrail piyonu eşik bekçisi olmayı ve buradan da kendine ikbal devşirmeyi hayal edenler bir kabusun ortasındadır ve sert bir yumrukla uyanıverir bizden söylemesi... Zira PYD elebaşı Ferhat Abdi Şahin, 10 Mart'ta Şam'da altına imza attığı mutabakata göre silahları bırakacak ve Suriye devletine entegrasyon adımları atacaktı. Ancak Tel Aviv'in baştan çıkaran, tahrik eden mesajlarının belli ki etkisinde kaldı, ayağına bugüne kadar sürüdü. En son ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, "Tek parça bir Suriye" konusunda Türkiye ile benzer zeminde durduklarını söyledi. Şam yönetiminin, PKK/YPG'nin değerlendirebileceği seçenekleri sunmada "harika bir iş çıkardığını" belirten Barrack, "Umarım hallederler ve umarım bunu hızlı bir şekilde yaparlar." dedi. PYD'ye süreniz azalıyor mesajı verdi.