Türkiye, yine utandırıcı bir yolsuzluk skandalının eşiğinde. Manavgat Belediyesinde ortaya çıkarılan büyük rüşvet çarkı ve baklava kutusu içerisine yerleştirilmiş paralar yalnızca hukuki değil, ahlaki bir çöküşün de resmi oldu.
İddialara göre sistematik hale gelmiş bu rüşvet ağı, belediyeyi adeta bir suç örgütü karargâhına dönüştürmüş durumda. Kamunun malı, kamu adına yönetilmesi gereken kaynaklar, birkaç açgözlü bürokrat, siyasetçi ve işbirlikçi arasında dönen çarklarla gasp edilmiştir.
Yerel Siyasette Ahlaki Deprem
Türkiye'de özellikle son dönemde belediyecilik ile maddi çıkar arasındaki sınır bulanıklaştırılıyor. Son skandal ise, kendisini "temiz belediyecilik", "halka hizmet" ve "dürüstlük" söylemleriyle tanıtan ana muhalefet partisine bağlı bir belediyede yaşandı. Bu olay, yalnızca o belediyeyi değil, o belediyeye oy veren yurttaşları, yerel yönetimlere duyulan güveni ve siyasetin itibarını da derinden sarstı.
Bu aşamada mesele bir partinin veya bir yöneticinin kişisel suistimali olmanın ötesine geçmiştir. Karşı karşıya olduğumuz şey, kurumsal bir zaaf, denetim eksikliği ve ahlaki çürümenin birlikte işlediği derin bir yapı sorunudur. Rüşvetle, kayırmacılıkla, tehdit ve çıkar ilişkileriyle örülmüş bu düzen, yalnızca hukuki yollarla değil, siyasi irade ve ahlaki kararlılıkla da sökülüp atılmalıdır.
Yakalanmadığımız Sürece Yolsuzluğa Karşıyız...!
Temiz siyaset, sadece rakibi eleştirerek değil; kendi içini arındırarak, hesap vererek, denetlenebilir ve şeffaf hale gelerek mümkündür. CHP'nin bu konuda şimdiye kadar ortaya koyduğu refleksler, ne yazık ki bu beklentiyi karşılamaktan uzaktır. İddiaların ortaya çıkmasının ardından yaşanan suskunluk, geç gelen açıklamalar ve olayın küçümsenmeye çalışılması, kamu vicdanını daha da yaralamıştır.
Oysa toplumun en büyük ihtiyacı; dürüst, ilkeli, erdemli ve hesap verebilir siyasetçilerdir. "Temiz belediyecilik" sloganı, ancak yaşatılırsa anlam kazanır. Belediyeler, ihale çetelerinin değil, halkın hizmetkârı olmak zorundadır. Belediyecilik, rant değil, adalet üretmelidir. Kamusal görevler; akraba, yandaş veya parti kadrolarına makam dağıtma alanı değil, liyakatin adresi olmalıdır.
Bu nedenle mesele yalnızca yargıya havale edilip geçiştirilecek bir durum değildir. Siyasi partiler, kendi iç denetim sistemlerini etkinleştirmeli, yerel yönetimlerde sıkı etik kodlar uygulamalı, bağımsız gözetim mekanizmalarını devreye sokmalıdır. Gerçek bir demokratik olgunluk, yalnızca iktidarı değil, muhalefeti de denetleyebildiğimizde mümkün olacaktır.
Son Seçim Sofrasında Yiyin Efendiler
Bugün yaşadığımız bu skandal, utanç verici olduğu kadar uyarıcı da olabilir. Bu uyarıya kulak tıkayanlar, gelecekte halkın güvenini değil, öfkesini karşılarında bulacaktır. Türkiye'nin artık rüşvetten arınmış, ahlaki tutarlılıkla yönetilen, gerçekten halka ait olan milli bir muhalefete ihtiyacı var.
Temizlenmeyen her yapının çöküşü kaçınılmazdır.