Seçim gerçi sadece İstanbul’da tekrarlanacak ama, seçim havası bütün ülkeye hâkim.. Çünkü İstanbul herhangi şehir değil, bütün ülkeyi yansıtan bir aynadır.
***
Bu seçim dolayısiyle, gönderilen mesajlardan, üstelik İslâmî bir dünyaya aid oldukları anlaşılan bazı okuyucuların kafalarının karışık olduğu anlaşılıyor; hele de sosyal medyada yer alan bir takım yanlışlık veya yolsuzluk iddialarını, daha doğrusu dedikodularını doğru kabul ederek..
Halbuki, propaganda savaşı taktiklerinde anlatılan, ‘Şayiaları kurnazlar üretirler, sorumsuz- gözü kara yandaşları yayarlar ve safdiller de tuzağa düşerler.’ diye bir söz vardır.. Evet, çoğu kimse, bu gibi iddiaları tahkik etmeden, araştırmadan inanıveriyorlar, şer’an mükellef olduklarını bile hatırlarına getirmeden.. Halbuki, muhalif cenah hakkında ileri sürülen iddiaları biz de duyarız, ama, şer’î sorumluluklarımızı düşünüp, onları tahkik etmeksizin söz konusu etmeyiz.
***
Mesajlarda en çok da, ‘Herkes kendisine en yakın dünya görüşü hangi cenah ise, tercihlerini kişilere değil, dünya görüşlerine göre kullansın..’ tavsiyemize takılmaların olduğu görülüyor. Bazıları, da sadece son 100 yılda Müslüman halkın yaşadığı faciaları hafife alarak, ‘Birileriyle aynı safta olmak gibi bir mecburiyetimiz yok..’ diyebiliyorlar. ‘Aman dikkat.. O kazanımlar yele verilmesin..’ denildiğinde, onu bile hafife alabiliyorlar..
***
Bunu söylerken, her şeyin mükemmel olduğu, hatasız ve yanlışsız bir dünya ve bir ütopya peşinde olunmamalıdır da.. Üstelik, eldeki insan potansiyelimizle işte bu kadar.. Nitekim, İslamî değerlere bağlılıktan bahseden bazı kimselerin bile, 100 yıllık mâlum ‘mütegallibe taifesi’nin ve ‘taife-i laicus’un şimdilerdekuzu postuna bürünüp bütün ‘şirinlik muskalarını takması karşısında, onların safında yer alıp, onların karalama propagandalarına göre bu tarafa suçlamalarda bulunmaları da, mevcud insan potansiyelimizin durumunu gösteriyor.
***
Bizim inanç sistemimiz, müminleri, ‘ Birbirlerine, karşılıklı olarak Hakk’ı tavsiye ederler’ ve ‘Din nasihattir..’ şeklindeki ölçülere göre hareket etmekle mükellef tutmaktadır. Ama, düşman kampına geçerek veya aramızda o kampın iddialarıyla kendi cebhemizi yıpratmak durumuna düşmeden… Unutulmasın ki, bu ülkede Müslüman halk, bugünkü biraz rahat nefes alabildiği duruma, 90 yıllık çetin bir direniş ve mücadelelerin nice acılarından, gözyaşlarından, ezilişlerinden sonra gelebildi.
Bu vesileyle tekrar ifade edeyim ki, bu satırların sahibi, 1972’de başladığı günlük yazı hayatı boyunca, elbette bir takım yanlış değerlendirmeleri olduysa bile, taa başından beri kişi ve liderleri değil, hayata bakışının aslî değer ölçü ve ilkelerini esas aldığından, büyük pişmanlıklar duyduğu bir çizgide olmadığının itminanı içindedir; elhamdulillah.. Bugün de yanlışları savunuyor değil, ama, kazanılmış mevzileri yitirmemek dikkati içindedir.
***
NOT: 1- Bir spor kulübünün şampiyon olması dolayısiyle tarafdarlarının yaptığı şenlikler, TRT Haber’de son 3 gündür anlatılırken, o kulüb’ün taraftarlarının, mâbedlerine geldiği sözü defalarca tekrarlanıp durdu.
Ne demek mâbed? İbadethane!.
Böyle saçmalıkların tekrarlanmaması için, TRT Gn. Müdürü’nün gereken titizliği sağlaması gerekiyor.
2- Ülkesinin ünlü bir komedyeni iken, Başkanlık seçimine girip yüzde 73 oyla Ukrayna Devlet Başkanlığı’na seçilen Vladimir Zelensky, geçen hafta ilk icraat olarak, Devlet Başkanı’nın ‘ikon’ olmadığını söyleyerek, devlet dairelerinde kendi portresinin asılmamasını istedi..
Alkışlanacak bir tavır..
K. Kore ve benzeri rejimler, bu sözler üzerine, ‘Biz ikon’laştırdığımız bir kişinin paralardan devlet dairelerine kadar her yerdeki milyonlarca resmiyle yetinmedik, şehirlerin cadde ve meydanlarını on binlerce büst ve heykelleriyle de donattık..’ diye öğünmüşlerdir herhalde..