Bir huzur müjdesi için fevkalbeşer bir gayretin sonunda muştu ateşi yakıldı. Türkiye'nin "terörsüz" bir yüzyıla girme hayali bile başlı başına bir sevinç sebebi. Zira bu millet, yarım asırdır bombayla, mayınla, silahla sarsılıyor; ocaklar sönüyor, yürekler yanıyordu.
Ve fakat!
Terörden arınmış bir Türkiye, yalnızca fiziki tehditlerin bertaraf edilmesiyle tamamlanmaz. Çünkü bu coğrafyanın en derin ve en sinsi yarası, zihnîdir.
Bugün bir neslin iffete değil ifşaya yönelişinde, Kur'an'a barikat; kalçaya kürsü kurulmasında bu zihni terörün izleri açıktır.
Ve bu terörün mimarı, tarihe sessizce sızmış Cumhuriyet'in ideolojik omurgasında siluet gibi dolaşan Siyonist Haim Nahum'dur.
Geride bıraktığı "doktrin" sadece bir belge değil; bir milletin melekelerini felç etmek, ahlakını iğdiş etmek, hafızasını sıfırlamak üzere hazırlanmış zihni mayın haritasıdır.
"Türk milleti İslam'dan, ümmet şuurundan, cihat mefhumundan, ahiret tasavvurundan ve aile müessesesinden koparıldığı sürece batıya mahkûm kalır" diyor ve bu hedef için ne silaha ne de dış düşmana ihtiyaç duyuyordu.
İçerisi kafiydi!
Bugün "laiklik", "çağdaşlık", "özgürlük", "kadın bedeni", "Kemalizm" gibi kelimelerle örülmüş o tünelden geçen her nesil, annesinin duasını değil; Kemalizm'in kulağına fısıldanan Siyonist sufleyi kutsar hâle dönüştürülüyor.
ODTÜ'de sapkın LGBT kortejlerini pazarlayanlar, İTÜ'de ayetin önüne pankart gerenler, Ardahan'da bir gölgeyi Atatürk silueti sanıp secdeye kapananlar... Hepsi bu zihin mühendisliğinin ürünü!
Zihinler küresel pornografiyle biçimlendiriliyor. İffet değil ifşa kutsanıyor.
Kudüs bombalanırken susan, Gazze için tekbir getirmeyen, Kur'an'a saldırılara seyirci kalan bir güruh, bir gölge görünce vecde geliyor!
Artık ilim değil beden; bilim değil kalça revaçta.
Diploma değil, iffetsizlik beratları dağıtılıyor.
Mezuniyetler bir tahsilin değil; bir tefessühün, bir tahfifin belgesi.
Bir sahnede açılan bacak, sadece bir uzuv değil; bu milletin iffet duygusunun parçalanışıdır.
Sözde şarkıcı bir teşhir memuresinin sahne pornosu, bir rejim ayinidir.
Adeta, Haim Nahum'un doktrinine sadakat yemini gibidir.
Erbakan Hoca yıllar evvel Haim Nahum adını andığında, doktrini kör göze parmak basarcasına anlatır; "Bu milletin aklı işgal altındadır." derdi. "Silahlı darbelerin ardından kültürel darbeler gelecek" derdi ve geldi.
Bugün PKK silah bırakıyor. Ama daha sinsi bir teşkilat, zihin meydanını yeniden ele geçirmek için iştah kabartmış durumda.
Terör, artık dağda değil. Şehirde, sahnede, sokakta.
Kumaşı değişti, niyeti değişmedi!
Önceden bomba dikiyordu, şimdi şort kesiyor.
İdeolojisyenler ilim değil ilhaksızlık öğretiyor.
İlim değil meme revaçta. Bilim değil kalça kutsanıyor.
Zihnin önüne set çekenler cinsiyet kadrajından Lut'un torunlarına selfie çekmeyi öğretiyorlar.
Okullar, sokaklar, sahneler, kurumlar mukaddesi taşımıyor; teşhiri kusuyor.
İslâm coğrafyası kan kusarken, Kanlıburger'in adını Voleyburger yapıp yanında kola ile yudum yudum şuur kaybı mı dağıtıyorsunuz?
Soykırım sponsoru Mc-Donalds ve Coca-Cola ile gençliği kimliğinden mi vuruyorsunuz?
Bu hâl sadece bir yozlaşma değil; bir cinnet, bir işgal, bir projedir. Lozan'da yazıldı, Ankara'da yasalaştı, medya eliyle meşrulaştırıldı, sahnede kutsandı!
Bugün bu cinneti konuşmayan her akademisyen, her gazeteci, her yazar, her entelektüel; sadece sessiz değil, şeriktir!
Zira bu terör sınırda değil; sınıfta, sahnede, sosyal medyada, dizilerde, mezuniyet törenlerinde, sporda ifrazat halindedir.
Susmak, Haim Nahum'un zaferine imza atmaktır.
Bugün mezuniyetler, kültürel cenazelerdir.
Konserler, ahlak suikastıdır.
Gölgeye tapanlar, hakikate düşmandır.
Soykırım menüsünü kutsayanlar, Gazze'nin üzerine ketçap sıkanlardır!
Gerçekten huzurda mıyız yoksa terör kıyafet mi değiştirdi, bu da sorulmayı hak ediyor.